Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

GERÇEKTEN anlamıyorum. İki kadın yasak olmasına rağmen Zonguldak’ta bir plajda bira içmekte diretiyor, kendilerine yasak olduğu açıklanmasına, hatta plaj girişinde tabela olmasına rağmen kural tanımıyorlar. “Böyle bir yasak olamaz” mantığını orada emir kulu zabıta görevlisiyle tartışmaya çalışıyorlar, olay haddinden fazla büyüyor ve iş karakolda bitiyor.

Bu tartışma esnasında mağdur kadınlardan biri bir ara denize giriyor. Kendi açıklamasından okudum; karakola ıslak ıslak götürülmesinden şikâyetçi. “O arada yüzmeye gitmiştim” diyor.

Bir şişe bira açıp kahkahayla izlenecek bir komedi sahnesi gibi aslında.

Ama neyin tepkisi ve kahramanlık çabası olduğunu anlayamıyorum.

HER YERDE YASAK

Plajda alkollü içki içilebilen bir lokanta varmış. Açık alanda alkollü içki tüketmek sadece Zonguldak’ta değil, söz gelimi Malibu’da da yasak. Ve evet, bu yasağın kamunun huzuruyla ilgili kuralları da var. İçip içip dağıtma potansiyeli olanların yaratacağı taşkınlık ve tacizi önlemek için alınan bir tedbir bu.

Bu bira konusu sık sık gündeme geliyor Türkiye’de.

CHP’nin Adalet Yürüyüşü’nde bira içen partililer tartışma konusu olmuştu. Neden mesela illa bu yürüyüş sırasında bira içme ihtiyacı duyulur, en basitinden stratejik düşünülmez, anlamak mümkün değil.

Birkaç sene önce, Türkiye’nin ilk sosyal medya eylemlerinden #ÖzgürlüğüneSahipÇık etiketi, Santralİstanbul’da içki satışının durmasıyla ortaya çıkmıştı. Burası İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin kampusu, okulda içki satışının yasaklanması mantıksız değil. Ama sosyal medyada 10 kaplan gücünde olan eylemciler hemen konuyu özgürlüğe getirdiler. Halbuki aynı dönemde çok daha kritik bir sınavdan geçiyordu Bilgi: Ders için porno çeken öğrenciler ve onlara izin veren hocaları okuldan atılmıştı. Ciddi bir ifade özgürlüğü ihlalinde (üstelik de her türlü fikrin tartışılması gereken bir üniversitede) mağdurların hakkını kimse aramadı.

Hatırlıyorum, Gezi’nin ilk günlerinde de kendi kendilerini aktivist ilan eden birkaç gazeteci parka gidip sosyal medya hesaplarından “Oh be, özgürce biramızı içiyoruz” diye şişe fotoğrafları paylaşmışlardı. Gezi isyanının parkta içki içmekle ne ilgisi vardı?

Bu bira isyanlarının ömrü ve etkisi de rakı masasında ülke kurtarmak gibi. Biranın gündeme geldiği her toplumsal tartışmaya bakın, altında hemen her zaman istisnasız bir saçmalık yattığını göreceksiniz.

İRAN’DA ALKOLİZM

İçkisiz şehirler, alkol satışına getirilen sınırlama, alkolden alınan vergi, halkı içmemeye yönlendiren yasaklar başlı başına bir sorun ve tartışılması, ortak bir zeminde buluşulması gerekiyor. Dahası, içki satışının toplumu ayık tutma konusunda başarıya ulaştığı da söylenemez. Geçen hafta İran bile ülkede ciddi bir alkolizm problemi olduğunu, birçok kişinin alkol tedavisi görmeye başladığını itiraf etmek zorunda kaldı.

Çözülmesi gereken sorunlardan biri Türkiye’deki hemen her tartışmada olduğu gibi konunun iki tarafının da her zaman aşırı pozisyon alması. İçkinin tamamen yasaklanmasını isteyenlerle her yerde her zaman içki içilebileceğine inananlar gibi.

İki kadın gerçekten bir isyan, bir özgürlük mücadelesinin fitilini ateşlemek istiyorsa bunun yolu plajda keyfi bir şekilde bira içmekten geçmiyor. Örgütlü mücadelede yer almak, siyasi partilere girmek, hatta protesto hakkını kullanmak, sivil toplum örgütleriyle hareket etmek çok daha etkili yöntemler. Dahası mücadele alanını ve verilecek savaşları da doğru seçmek gerekiyor: En büyük özgürlük meselemiz ve önceliğimiz, istediğimiz her yerde içki içme keyfi mi? Babaannem gibi “Zıkkım içsinler” diyesim geliyor bazen.

Üzgünüm, bu iki kadından otobüsün ön tarafına oturan birer Rosa Parks çıkarmak zorlama olur.

**************

DANIŞMANIN SIRRI ÇÖZÜLDÜ

ABD’de Reza Zarrab davasını izlemek için benden mihmandar önerisi isteyen CHP’li danışman acaba beni trollüyor mu diyordum. Meğerse gerçekten böyle biri varmış...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger’den bir mesaj aldım; harf hatalarıyla birlikte aynen yayımlıyorum: “Bu arkadaş bizde ki gönüllülerden, bize yaranmak ile ilgili böyle bir iyi niye ile kenedince güzel bir Networks göstermeye çalışmış. İyi niyetli bir arkadaş ama bizden habersiz sizinle kontak kurmuş. Ben ilk defa siz yazınca duydum. Biraz komik olmuş.”

Ortada bir saçmalık olduğu kesin. Aksünger’in bir dediğine katılmıyorum ama: Komik değil, trajik olmuş.

**************

AMAN ANNE!

DARREN Aronofsky’nin “Mother!” filmi iki haftaya Türkiye’de de vizyona giriyor. Biliyorum ki bekleyenler çok, filmin sürprizlerini yok etmeden önce izlemiş olmanın ayrıcalığıyla birkaç not paylaşayım...

- Bu filmi beklemeyin, vaktinize yazık. Korku filmi adına kastı olmamasına rağmen komedi çekmiş. Gülünç olmaktan öteye geçemiyor.

- Sembolizm, metaforlar, birtakım derin mesajlar... İçimi şişirdi.

- Dünyada İncil’den daha iyi bir sinema malzemesi yok herhalde, yine kutsal kitap sinemaya aktarılmış.

- New York Times film eleştirmeni A.O. Scott (ki kendisi Hollywood’un büyük övgücüsüdür) bile “Yetenekleri hırsına kıyasla sınırlı” diye yazdı yönetmen için.

- Sinema filmlerine not veren CinemaScore sitesinde “Anne!”nin notu F. Hani yarım puan daha alıp geçer not bile alamamış.

- Son 25 dakikasında mide bulandırıcı şeyler oluyor, izleyiciyi şoke etmek için her türlü korkunçluğun sınırı zorlanmış. Ama bu yine de gülünç olmaktan kurtaramıyor filmi.

**************

EN ÇOK GÜLDÜĞÜM ŞEY

GEÇEN hafta 21. sezonu başlayan “South Park”ın ilk bölümü yayınlandı. Telefonumuzdaki Siri, Amazon’un Alexa’sı gibi yapay zekâ asistanlarla öyle bir dalga geçiyor ki... Diziyi izlerken birçok evde bu akıllı asistanlar televizyondan gelen sesle uyandı; sosyal medyada videoları var.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar