Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

DANİMARKA açıklarında bir denizaltıda öldürülen arkadaşım Kim Wall’ın ardından, “Kaderin böylesine yazıklar olsun” demek geçiyor içimden. Çatışma ortamında gazetecilik kurslarına katılan, Uganda’da, Sri Lanka’da haber kovalayan, bir ara Kuzey Kore’ye bile giren arkadaşımızın dünyanın en medeni ülkelerinin birinde öldürülmesi nasıl açıklanır?

The Guardian’da yazan bir başka arkadaşı Sruthi Gottipati’ye göre gazeteciler, özellikle de kontratsız çalışan serbest kadın gazeteciler, dünyanın her yerinde tehlikeye maruz kalıyor.

Birçok medya kuruluşu maliyeti az olduğu, parça başına iş yaptıkları için “freelancer” denen serbest gazetecilere hiçbir güvence vermeden habere yolluyor. Kurumların herhangi bir sorumlulukları yok, her türlü risk ve tehlikeyi gazeteci tek başına göze alıyor.

GÖZÜ DÖNMÜŞ

Kim Wall vahşice öldürüldü, kafası kesilip bedeninden koparılarak denize atıldı. İyice suyun dibine batması içinbedenine metal ağırlıklar bağlandı.

Portresini yazmak için denizaltısına bindiği Peter Madsen geçtiğimiz günlerde ifadesini değiştirerek Wall’ın bir kaza sonucu hayatını kaybettiğini, hemen suyun altında ona cenaze töreni düzenlediğini yazdı.

İki kişi denizaltıya biniyor, birisi ölüp birisi hayatta kalıyorsa bu kazanın nasıl gerçekleştiğini anlamak için dedektif olmaya gerek yok.

İster istemez o geceyi düşünüyorum. Kim’i tanımasam, nasıl meleksi biri olduğunu, cana yakınlığını yakından bilmesem her şeyi anlamam daha da kolay olabilir. Aklıma gelen tek açıklama Madsen’ın ciddi bir sapık olduğu.

HİKÂYENİN ASLI

Denizaltı battığından beri arkadaşları olarak bir mucize bekliyorduk. Bir yerden çıkıp geleceğini, bir şekilde kurtulacağını umut ediyorduk. Cesedinin bulunmaması mucize ihtimalini her geçen gün daha da kuvvetlendiriyordu. Kafası kesilmiş bir beden bulunduktan sonra bile DNA testine kadar “Belki Kim değildir” diye aklımızdan geçiriyorduk.

En çok canımı sıkan şeyse o denizaltıda ne olduğunu hiçbir zaman tam olarak öğrenemeyecek oluşumuz.

Madsen’ın ruh sağlığının yerinde olmadığı belli. Cinayet yüzünden kendi kendine denizaltısını batırdığı ihtimali de çok kuvvetli. Ama birkaç saat içinde birini öldürüp, vücudunu kesip denize atan, sonra denizaltısını batıran ve baş parmağı havada “Ben iyiyim ama denizaltıma üzüldüm” diyen bir adam nasıl normal olabilir? Anlattığı herhangi bir şeye nasıl güvenilir? Konunun iki tanığı vardı, daha güvenilir olanı hayatta değil.

Hakikaten, şaşıran sen mi yoksa ben miyim bilemedim.

************

#AltınıÇizdiklerim

DIANA’NIN 20. YILI

- PRENS Charles’tan boşandıktan sonra Diana zengin koca arayışına girdi. Aradığı aşk değil, uçak sahibi biriydi. Hatta o dönem şahsi serveti 300 milyon pound değerindeki Gulu Lalvani (Semiramis Pekkan’ın eski kocası) bile adaylar arasındaydı. Birkaç gece birlikte Londra’nın üyelere özel kulübü Annabel’s’te dans ederken görüldüler.

- Diana’nın gerçek aşkı Pakistan asıllı doktor Hasnat Khan. Kılık değiştirerek hastanede nöbetleri sırasında ziyaret edip onu battaniyeye saklayarak Kensington Sarayı’na getirip birlikte KFC yedikleri biliniyor. Kensington’dan hastaneye yüzlerce cevapsız arama tespit edildi. Khan ilişki sürerse Diana’yla normal bir hayat yaşayamayacağını bildiğinden erkenden vazgeçti. Bugün Diana’yla ilişkisini paraya çevirmeyen, arkasından konuşmayan tek kişi hâlâ.

- Diana, Saray’ın kendisine komplo kurduğunu düşünüyordu. O yüzden de Saray’ın korumalarını reddetmiş. Hem zengin hem de koruma ordusuyla dolaşan Muhammed Al Fayed’in oğlu Dodi’nin kendisine “koruma” sağlayacağınıdüşündüğünden oğlunun teklifini kabul etti. Koruma beklerken, ölüm geldi.

- Diana ve Dodi neden ağustos sonunda turistlerin aşık attığı, herkesin gözünün önündeki Ritz Otel’deydi? Çünkü Dodi, babasının mallarıyla hava atmak, gösteriş yapmak istiyordu. Diana’nın son görüntüleri o gece ne kadar tatsız olduğunu da gösteriyor. Ritz’in restoranında herkesin içinde ağlamış.

- Londra’daki Harrods mağazasında bir “nişan” yüzüğü sergileniyor Diana ve Dodi “türbesinde”. Oysa bu da yalan bir yüzük, hatta ortada bir nişan yüzüğü bile yok. Ritz’in müdürünün alelacele otelin karşısındaki mağazadan aldığı, hatta mağaza sahibinin eşinin parmağından çıkardığı bir yüzük söz konusu. Ama bu Diana’ya verilecek görkemde bir nişan yüzüğü değil. Dodi’nin eski manken sevgilisine verdiği yüzük bile daha kıymetli hatta. Harrods’ta sergilenen yüzük için baba Al Fayed’in uydurması deniyor.

- Dodi hiçbir zaman Diana’nın gerçek aşkı olmadı. Hasnat Khan’ı kıskandırmak (ki ters tepti) ve Charles’a tepki olarak kullandığı bir zengin kokainman playboy’du.

Not: Tina Brown’ın “The Diana Chronicles” kitabından derledim bilgileri; Diana hakkında yazılmış en iyi kitap.

Diana

PAPARAZZİ DOSTU

DIANA’nın Al Fayed’in teknesindeki meşhur aşk tatili fotoğraflarını bizzat kendisinin organize ettiği biliniyor. Dünyanın en meşhur paparazzisi Mario Brenna’ya tam nasıl çekmesi gerektiğini ayrıntılı bir şekilde söylemişti. Fotoğrafların basılmasının ardından neden bu kadar “kumlu” olduğunu bile sormuştu. Sibel Can nereden öğreniyor sanıyorsunuz?

Diana fotoğraf makinelerine bağımlıydı, medyayı kullanmasını çok iyi biliyordu. Her gittiği yerde önceden haber veriyor, nasıl fotoğraflanmasını gerektiğini bizzat anlatıyordu. Dünyanın en çok fotoğrafı çekilen insanıydı. Ölümü de fotoğraf 1997 makinelerinden kaçarken oldu.

************

1997

ELTON John için kâbus bir yılmış. En yakın iki arkadaşı kısa süre arayla bu dünyadan ayrıldı.

15 Temmuz’da modacı Gianni Versace evinin önünde öldürüldü.

30 Ağustos’u 31 Ağustos’a bağlayan gece Paris’teki tünelde ise Prenses Diana...

************

BİRAZ ARA

DENİZE girip yazı yazmak güzel, ama bir de denize girip hiçbir şey yapmamak var. Biraz ara vermenin zamanı geldi. Bir Malibu yapayım yaz bitmeden; bayramdan sonra görüşmek üzere.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar