Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Selâhattin Beyazıt vefat etti ve üç gündür hakkında doğru yahut yanlış dünya kadar yazı çıktı...

        Bilenler zaten bildikleri için, rahmetli Selâhattin Ağabey’in kim olduğunu anlatmaya hiç lüzum görmüyorum ama şu kadarını söyleyeceğim: Hem önemli işler yapmış, hem de sessizce bir hayli iyilikler etmiş düzgün bir insandı...

        Hani “Para haykırır ama servet fısıldar” diye bir söz vardır ya, işte aynen o sözdeki gibi...

        Bugün, Selâhattin Beyazıt ile alâkalı pek bilinmeyen bir hadiseyi; bir zamanlar sahibi olduğu yalının, Üsküdar’da, Kızkulesi’nin arkasındaki 18. asırdan kalma Çürüksulu Yalısı’nın onun mülkiyetine nasıl geçtiğinin ayrıntılarını bizzat kendisinden dinlediklerime dayanarak nakledeceğim...

        Aristokrat bir Osmanlı ailesinin mensubu ve Türk Hariciyesi’nin çok önemli isimlerinden olan Büyükelçi Muharrem Nuri Birgi, Çürüksulu Yalısı’nı 1960’ların sonunda Çüruksulu ailesinin kızlarından Belkıs Hanım’dan satın almış, mimar Turgut Cansever’e restore ettirmiş, binadaki herşeyin devrine uygun olmasına itina göstermiş, meselâ kapıların cam tokmaklarını bile Venedik’ten getirtmiş, yani ciddî bir servet harcamış ve emekliliğinden sonra, hayatı boyunca yanında olan hayli yaşlı dadısı ile beraber yalıda yaşamaya başlamıştı...

        REKLAM

        Çürüksulu Yalısı gibi İstanbul’un en mükellef binalarından birinin masrafı bitmezdi ve cennet gibi olan bahçesi de nerede ise yalı kadar masraflıydı...

        Muharrem Nuri Bey yalının masraflarını karşılamakta artık hayli güçlük çekiyor ve bakım için gereken maddî desteği sadece bir kişiden, eski senelerden beri tanıdığı Selâhattin Beyazıt’tan isteyebiliyordu. Arada bir mektupla “Çatı için şu kadar para lâzım oldu, elektrik tesisatının elden geçmesi gerekiyor” yahut “Falanca tarafın yeniden boyanması şart” diye yazıp bu işlere gidecek parayı da söylüyor ve Selâhattin Ağabey meblâğı bir zarfa koyup derhal yalıya gönderiyordu.

        İşin içerisine hiçbir zaman senet-sepet vesaire girmemiş, herşey çok yakın bir dostluğun gerektirdiği şekilde yapılmıştı...

        SEFİR BEY’İN VASİYETNAMESİ

        Derken aradan seneler geçti, Muharrem Nuri Bey 1986’da 79 yaşında iken vefat etti. Vasiyetnamesinin açılışına Selâhattin Beyazıt’ı da davet ettiler ve içerisinde vasiyetnamenin de bulunduğu kasadan tapu, vesaire gibi resmî evrakın ardından bazı kalın zarflar çıktı...

        Bunlar, Muharrem Nuri Bey’in Selâhattin Beyazıt’a “Çatı çöküyor, para lâzım” veya “Falanca duvarın artık elden geçirilmesi şart, yardımın gerekiyor” meâlindeki mektupları üzerine Selâhattin Ağabey’in gönderdiği içleri para dolu zarflardı. Muharrem Nuri Bey zarfların hemen hiçbirini açmamış, hattâ üzerlerine “Aferin delikanlı, bu imtihanı da geçtin!” diye yazmıştı...

        Vasiyetname nihayet açıldı: Muharrem Nuri Birgi, sahibi olduğu Çürüksulu Yalısı’nı Selâhattin Beyazıt’a bırakmıştı!

        Selâhattin Bey’e seneler boyunca maddî sıkıntılarından bahsedip arada bir de yalının bakımı için maddî destek istemesinin sebebi kendisinden hayli genç olan dostunun liyakatini imtihan etmek, yani lâyık olup olmadığını anlamaktı. Onun gönderdiği paraların kuruşuna dokunmamış ve bu vefalı dostunun liyakat sahibi olduğuna kanaat getirince de muhteşem yalısını ona vasiyet etmişti.

        Bu hadiseyi ve ayrıntılarını, Selâhattin Ağabey’in bazı yaz gecelerinde Çürüksulu Yalısı’nın muhteşem bahçesinde verdiği unutulmaz davetlerde bizzat kendisinden dinlemiştim...

        Nur içinde yatsın...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar