Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Murat Bardakçı Sokak köpeklerini uyutmak yahut kısırlaştırmak yerine spirali neden düşünmüyoruz?  

        Sokak köpeklerinin artık ciddî bir tehlike hâlini aldığını söylemeye lüzum yok...

        Günlerden buyana bu iş için hazırlanan yasa tasarısını tartışıyoruz, tartışmanın temelini “öldürme”nin kibarcası olan “uyutma” teşkil ediyor, arada bir “Kısırlaştıralım” diyenler de çıkıyor ama bazı ülkelerdeki spiral uygulamasından bahis bile yok...

        Kendisi, çocuğu yahut bir yakını köpek saldırısına uğramış olanlara “Yazıktır, köpekleri öldürmeyelim” gibisinden sözler etmek ne kadar boş ve lüzumsuz bir çaba ise, başka çareleri hiç düşünmeden kesin çözüm olarak katliamdan medet ummak da aynı şekilde bir düşünme tenbelliğidir!

        Hayvan dostu bir millet olduğumuzu her vesile ile tekrar ederiz; hayvan vakıfları kurduğumuzu, camilerin dış cephelerine “kuş evleri” yaptırdığımızı, beygirler için tâââ 1587’de hafta tatili ilân etttiğimizi ballandıra ballandıra anlatırız. Meselâ, Mimar Sinan’ın Kayseri için hazırladığı vakfiyede “Ağırnas köyünde yaptırdığım çeşme ile çeşmenin etrafındaki geniş arazi hayvanların su içmesi ve dinlenmeleri içindir” demesi, Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ın vakfiyesine “Hergün herkese iki defa birer tas buğday çorbasıyla ekmek dağıtılacak ve her at başına yem sadakası verilecektir” kaydını düşmesi, Ödemiş’te Mürselli Hacı İbrahim’in vakfiyesinde “Yeni Cami’de kalan leyleklerin yiyecekleri için yıllık yüz kuruş” ayırması ve Genç Osman’ın “Süslü Kız” isimli atı için Üsküdar’da mezar yaptırması bizim için iftihar konusudur.

        BU İŞTE “ŞEAMET”, YANİ UĞURSUZLUK VARDIR!

        Ama tarihin en zalim köpek katliamları da bizim eserimizdir!

        Bugünlerde gerçi sık sık tekrar ediliyor ama bu katliamlardan kısaca bahsedeyim:

        İstanbul köpekleri ilk toplu katliama 1827’de, İkinci Mahmud zamanında uğradılar. Hükümdar, şehirde ne kadar köpek varsa zehirlenmelerini buyurdu; emir birkaç gün boyunca tatbik edildi ama halktan tepkiler gelince vazgeçildi.

        Aradan seneler geçti, 1910’a gelindiğinde “köpek meselesi”ni çözmeye bu defa İstanbul “Şehremini”, yani Belediye Başkanı Suphi Bey soyundu: Haziran başında 80 bin kadar köpeği çatanalara yükletip Hayırsızada’ya gönderdi. Hayırsızada kayalıktı, üzerinde dikili tek bir ağaç yoktu ve 80 bin köpeğin feryadı geceleri şehirden bile işitiliyordu. Sesler birkaç gün sonra kesildi, zira yaşayabilmek için birbirlerini yiyen köpeklerden hiçbiri artık hayatta değildi...

        Suphi Bey’in gözünden kaçan köpekleri yoketmek de sonraki belediye başkanlarından birine, Operatör Cemil Paşa’ya düştü... Paşa seneler sonra yayınladığı “80 Yıllık Hatıralarım” isimli kitabında kendi yaptığı köpek kıyımını “Meşrutiyet’in ilânından sonra, İstanbul’daki köpeklerin büyük bir kısmı Marmara’daki Hayırsız Ada’ya gönderilmişti. Bununla beraber belediye başkanlığına tâyinim sırasında 30 bine yakın köpek buldum. Bunları yavaş yavaş imha ettirdim” diye övünerek anlatacaktı...

        O devirde halk arasında iki işin “şeamet” yani uğursuzluk getirdiğine inanılırdı: Köpek öldürmenin ve padişahı tahtından indirmenin...

        Halkın endişesi doğru çıktı, İkinci Mahmud’un sokak köpeklerini zehirletmesinden hemen sonra Navarin felâketi geldi, Avrupalılar donanmamızı cayır cayır yaktılar ve bunu büyük kıtlık takip etti! Suphi Bey ile Cemil Paşa’nın Hayırsızada’daki marifetlerini de başka facialar takip etti; Balkan Savaşı patladı, imparatorluğun anavatanı olan Balkanlar elimizden gitti ve ardından girdiğimiz Dünya Savaşı’nda da perişan olduk...

        Üstelik, Hayırsızada rezaletinden hemen önce Sultan Abdülhamid de hal’ edilmiş, tahtından indirilmişti.

        SPİRAL, 2014’TEN BUYANA MEVCUT

        Yazının girişinde de bahsettim: Bazı ülkeler sokak köpeklerini öldürmek yahut kısırlaştırmak yerine üremelerini başka şekilde kontrol altına almayı tercih ediyor ve bunu dişi köpeklere spiral takarak hallediyorlar.

        “Dogspiral”i, yani “köpek spirali”ni 2014’te Bosnalı iki veteriner, Tilen Klevisar ile Almir Karabegovic geliştirdiler. Dişi köpeklere uygulanan kısırlaştırma ameliyatının yaklaşık iki saat sürdüğünü, ameliyatın ardından özenli bakım gerektiğini ama spiralin ameliyata ihtiyaç kalmadan en fazla yirmi dakika içerisinde takılabildiğini ve artık ayrıca bakım gerekmediğini söylüyorlar.

        Türkiye’deki sokak köpeklerinin sayıları hakkında elde kesin bir bilgi mevcut değil; sekiz ile on iki milyon arasında oldukları söyleniyor ve bu rakamlar doğru ise ciddî bir kısırlaştırma faaliyetinin hem bütçe, hem de zaman bakımından mümkün olmadığı ortada!

        Ezelî âdetimiz olan ifrata yahut tefrite kapılıp “Sokaklarda tek bir köpek bırakmayalım, hepsini öldürelim” demeden önce köpeklerin üremesini azaltmayı ve bunun için de gündemimize hiç gelmeyen spiral konusunu düşünüp tartışmak zorundayız.

        Zira aralarında azgınının, saldırganının ve hattâ katilinin de mevcut bulunmasına rağmen köpekler bizlere bir emanettir; tamamı suçlu değildir ve masum olanlarının kabahati, insanlarla birarada yaşamaya mecbur kalmış olmalarıdır!

        Avrupa’da ve Amerika’da eczahanelerde satılan, üç değişik boyda köpek spirali.
        Avrupa’da ve Amerika’da eczahanelerde satılan, üç değişik boyda köpek spirali.
        Köpeğe takılan spiral, röntgende böyle görünüyor.
        Köpeğe takılan spiral, röntgende böyle görünüyor.