Papa'nın gelişi, lâik ve muhafazakâr kesimdeki cahillerin saçmalama seviyelerini hayli yükseltti!
Türkiye’de geçen hafta dört gün boyunca bir “Papa rüzgârı” esti. Ankara’ya gelen Papa Ondördüncü Leo oradan İstanbul’a geçti, İznik’e uğrayıp âyin yaptı, tekrar İstanbul’a döndü ve pazar günü Türkiye ziyaretini tamamlayıp Lübnan’a gitti.
Papa, Vatikan ve Patrikhane konularını bilmeyen, bu işlerden anlamayan, sadece “Ben de varım” diyebilmek için saçma sapan yorumlar ile gündemi ve ortalığı karıştırmaya heveslenen kim varsa şimdi Papa’nın ziyareti hakkında konuşuyor, ortaya birşeyler atıp ahkâm kesiyor. Bu palavra müsabakasına şifre, kod, komplo, vesaire allâmeleri de iştirak edip zaten karışık olan bazı kafaları “ziyaretin gizli kodları” gibisinden abukluklarla daha da karıştırıyor ve Hazreti Ali’nin “Nehcü’l-Belâga”sında geçen “El mer’u aduvvu mâ cehil”, yani “Kişi bilmediğinin düşmanıdır” sözünü doğrulamaya uğraşıyorlar.
İşin tuhaf tarafı, şimdiye kadar birbirinin tamamen zıddı olan iki kesim, lâiklerin ve muhafazakârların uçukları da Papa konusunda palavra atmada birbirleri ile yarışır hâle geldiler ve her iki kesim de birşeyler uydurup duruyor...
Mesela, lâik kesimin savurduğu “Atatürk zamanındaki Papa’nın da Türkiye’ye gelmek istediği ama Atatürk’ün ziyareti kabul etmediği” yalanının ardından muhafazakâr camiadan da aklıevvel birileri ortaya evlere şenlik bir palavra attı: Papa’nın Ankara’da Hazreti Muhammed’e mahsus bir ilâhi ile karşılandığını söylediler! Papa Leo, güya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile beraber Külliye’deki Millet Kütüphanesi’nin Cihannuma Salonu’na girerken, salonda bulunan Medeniyetler Korosu Hazreti Muhammed’in hicret sırasında Medine’ye ulaştığı zaman karşılayıcıların okuduğu “Talâa’l-bedru aleynâ” ilâhisini icra etmiş! Bu ilâhinin Papa’nın gelişinde okunması, tam bir gaflet imiş!
Böyle saçma, tuhaf, garip ve evlere şenlik iddialara cevap vermek sadece vakit kaybıdır ama Papa’nın gelişi münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı tarafından davet edilenler arasında olduğum ve Papa’nın Cihannüma Salonu’na gelişi ile orada yaptığı konuşmayı sadece birkaç metre mesafeden bizzat izleyip dinlediğim için söyleyeceğim:
Resmi karşılama töreni, Külliye’nin girişinde yapılır, Cumhurbaşkanı otomobilinden inen misafirine “Hoşgeldiniz” der, ülkelerin milli marşları dinlenir, sonra konuk devlet başkanı şeref kıtasını teftiş eder ve tören sona erer...
Papa geldiğinde de bu teamüle uyuldu, yani karşılama töreni külliyenin girişinde yapıldı ve cumhurbaşkanının makamındaki resmi görüşmeden sonra aşağıya, Cihannümâ Salonu’na inildi. Salonda karşılama töreni yapılmaması bir yana, Cumhurbaşkanı ile Papa içeriye girdikleri sırada Medeniyetler Korosu “Taleal bedru aleynâ”yı değil, bir başka dini eseri terennüm ediyordu ve dikkat ettim, koro Salât-ı Ümmiye’yi icra ederken Vatikan’ın Papa’dan sonraki en güçlü adamı Kardinal Parolin, parmaklarını dizine vurarak ritm tutuyordu!
MEDİNE’DE OKUNDUĞU TARTIŞMALIDIR
Tartışmalara sebep olan bu ilâhinin ilk defa 1972’de okunduğu pek bilinmez...
Eserin “Vedâ tepelerinden üzerimize dolunay doğdu ve Allah’a şükretmemiz artık vâcip oldu” şeklinde başlayan sözleri hayli eskidir. Güfte hakkındaki ilk bilgiyi, 842’de vefat eden Ubeydullah bin Muhammed bin Âişe verir ve “Resûlullah Medine’ye geldiğinde kadınlar, çocuklar ve genç kızlar ‘Vedâ tepelerinden üzerimize dolunay doğdu’ diyorlardı” diye yazar
Daha sonraki siyer âlimleri de rivayeti İbn Âişe’ye dayanarak naklederlerse de, nakil silsilesinde iki veya daha fazla kişinin eksik bulunmasına dikkat çekerek “mu’dal”, yani rivayet silsilesi eksik ve bu yüzden “zayıf” kabul ederler. Bazı âlimler de ilâhide geçen “Vedâ Tepeleri”nin Medine’de değil Şam tarafında olduğunu ve dolayısı ile ilâhi Hazreti Muhammed’e hitaben şayet okundu ise Hicret sırasında değil, Tebük Savaşı’ndan sonra okunmuş olabileceğini söylerler.
BİRBİRİNDEN FARKLI ÇOK BESTESİ VAR!
İlâhinin güftesinin, yani sözlerinin macerası böyle; şimdi de bestenin hikâyesini anlatayım...
“Talâa’l-bedru aleynâ”, İslâm dünyasının asırlar boyunca en fazla rağbet gören ve en çok okunan ilahilerinden biri oldu.
Ama bugün bilinen melodisi ile değil başka melodiler ile...
İslam musikisi repertuvarında, “Talâa’l-bedru aleynâ” nın eski devirlerde okunan ve birbirinden farklı olan çok sayıda bestesi vardır. Bu besteler arasında birbirine benzeyenler bulunduğu gibi hiç benzemeyenler de mevcuttur ve bugün meşhur olup bilinen beste, 1970’li yıllara aittir!
Yeni bestenin hikâyesi şöyle:
Akdeniz bölgesinin gelmiş geçmiş en büyük seslerinden olan Mısırlı hanım şarkıcı Ümmügülsüm, 1970’lerde yeni bir albüm çıkartacaktı. Albümün herbiri yarım saatlik iki eserden meydana gelmesi ve sözlerin konusunun da dinî olması kararlaştırılmıştı.
Sözleri daha önce birçok şarkının güftesini yazmış olan Mısırlı şair Salih Cevdet kaleme aldı; yine Mısırlı meşhur bir besteci, Riyad el Sunbati de besteledi...
“Hadise’r-Ruh” ve “El Sulasiyetu’l-Mukaddese”, yani “Ruhun sözleri” ve “Kutsal Üçleme” böyle ortaya çıktı...
Albüm 1972’de Kahire’deki bir konserde tanıtılıp piyasaya verildi; plâklar ve kasetler sadece Mısır’da değil, bütün Arap dünyasında satış rekorları kırdı. Özellikle de Riyad el-Sunbati’ni yeniden bestelediği “Talâa’l-bedru aleynâ” artık hemen herkesin dilinde idi.
Aradan birkaç sene geçti, Suriyeli rejisör Mustafa Akad, 1976’da meşhur “Çağrı” filmini çevirdi. İslam’ın ilk senelerini anlatan filmin başrolünde Anthony Quinn vardı, 12 parçadan oluşan müziğini dünyanın önde gelen film müziği bestecilerinden Maurice Jarre yapmış ve Londra’daki Kraliyet Filarmoni Orkestrası’na icra ettirmişti.
Jarre, filmin Hicret sahneleri için yeni bir besteye gerek görmemiş, Ümmü Gülsüm’ün 1972’de okuduğu “Talâa’l-bedru aleynâ”nın kaydını, yani Riyad el-Sumbati’nin bestesini kullanmıştı ve zaten bilinen eser, böylelikle daha da meşhur oldu.
Derken, aradan yine birkaç sene daha geçti ve ismi bir zamanlar “Cat Stevens”, sonraları da “Yusuf Islam” olan İngiliz pop müzisyeni, “Son Peygamberin Hayatı” adında bir albüm çıkarttı. Albümde “Talâa’l-bedru aleynâ”yı da okuyordu, eseri bilmeyen genç nesiller Ümmügülsüm’ün meşhur şarkısıyla Yusuf İslam’ın kaseti sayesinde tanıştılar ve albüm sadece Türkiye’de 300 binin üzerinde, İslam ülkelerinde de milyonlarca sattı!
İşte, isimlerinden bahsettirmek hevesiyle yanıp tutuşanların dillerine doladıkları ve hakkında palavra üstüne palavra attıkları “Talâa’l-bedru aleynâ” ilâhisinin öyküsü böyle...
Papa’nın Türkiye’ye gelişi, düşünce konusunda birbirinin tamamen zıddı olan lâik ve muhafazakâr kesimlere mensup bazı cahillerin saçmalama seviyelerini hayli yükseltmişe benziyor!
- 1
Şehid olan askerler için yas ilân edilmesi geleneğimizde yoktur! - 2
Suriyeliler'i Harp Okulları'na almayalım da İsrail yahut Yunanistan mı yetiştirsin? - 3
Cumhuriyet'in ilânının 102. yıldönümünde bir akademik cehalet ve ilmî sefalet örneği - 4
Suriye, neredeyse bir asırdan bu yana kutladığı Osmanlı düşmanlığı bayramını iptal etti! - 5
Niyazi Bey - 6
Ruhban Okulu korkusu - 7
Cumhuriyet'ten iki önceki devletimiz olan Anadolu Selçukluları'nın kültür mirası, ilk kez Külliye'de sergileniyor - 8
Zulüm yönetmeliği - 9
Özgür Bey'in Sinop konuşması, dünya siyasî mizah şâheseridir! - 10
Bu da benim deprem tahminim!