Düşünce özgürlüğü bunun neresinde?
Ben bir yazarım.
Hiçbir silahlı örgütle ilişkim yok.
“Özyönetim olsun da halkı ben yöneteyim” demiyorum.
“Memlekette diktatörlük var” diye bas bas bağırıp “proletarya diktatörlüğü” için yanıp tutuşmuyorum. Hayatım boyunca ceberut devletin insan haklarına aykırı uygulamalarıyla mücadele ettim.
Hayatımın bu kısmında da, aynı devletin yerine geçip Kürtlere hayatı zehir eden bir tedhiş örgütünün uygulamalarına karşı çıkıyorum.
Bunu da kimseyi tehdit etmeden, kimseye hakaret etmeden yazıyla, sözle yapıyorum.
***
Şimdi sadede geliyorum.
21 Haziran 2016 Salı günü PKK’nın tepe yöneticilerinden birisi olan Bese Hozat’ın bir röportajı yayınlandı Özgür Gündem Gazetesi’nde. Hani son günlerde koca koca gazetecilerin, aydınların yardımına koştuğu gazete var ya işte onda.
Kendisiyle röportaj yapan “silahlı örgüt militanı”, Hozat’a, İmralı’da yatan Öcalan’la görüşmelerin hâlâ sürüp sürmediğini soruyor.
Cevap şöyle:
“Devlet heyetinin Önder Apo ile görüştüğü tamamen bir yalan ve özel savaş propagandasıdır. Bu propagandayı yapmak için bazı hain tipler özel savaş merkezlerinde görevlendirilmişlerdir. Bu hain, ajan tiplerin başında Galip Ensarioğlu, Muhsin Kızılkaya, Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner gelmektedir. Düşürülmüş, halk düşmanı bu tiplerin hepsi MİT elemanıdır. Kürt halkının kanı ve büyük bedellerle yarattığı değerleri faşist rejime peşkeş çekerek kendilerini yaşatmaya çalışıyorlar. Bu rezil yaşamlarını garantiye almak için de fiziki ve kültürel soykırım politikalarının militanlığını yapıyorlar.”
***
Bese Hozat bu sözleri nerede söylüyor?
Muhtemelen sığındığı İran topraklarında bir dağda...
Söyleyebilir mi?
Söyleyebilir, dağda değil mi?
Peki sorun nerede?
Sorun yayıldığı yer.
Peki bu sözler nerede yayılıyor?
İstanbul’da.
Hangi gazetede?
Özgür Gündem’de.
Ne zaman?
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın “nöbetçi genel yayın yönetmeni” olarak görevi devraldığı gün.
Evet, o gün!
(Şimdi, “Hedef gösterildik, az kalsın vuruluyorduk ey halkım unutma bizi” diye bağıran Can Dündar’a bir alıştırma sorusu: Bese Hozat’ın bu sözlerini kendi gazetende yayınlar mıydın Sayın Dündar? “Yayınlamazdım” diyorsan, bunu yayınlayan gazeteye yardıma koşmak düşünce özgürlüğünün neresine girer? Dündar cevabı düşünedursun, biz devam edelim.)
***
Bu röportajın yayın günü Can Dündar’ın “nöbetine” denk gelmiş olması tamamen bir tesadüf olabilir.
Daha önce nöbetçi yayın yönetmenliği yapmış olan Hasan Cemal’in, Aydın Engin’in, Murat Çelikkan’ın, Mustafa Sönmez’in, Celal Başlangıç’ın, Ragıp Duran’ın ve isimlerini buraya sığdıramayacağım bir yığın “nöbetçi aydının”, “nöbet gününe” de denk gelebilirdi.
Emin olun, bu “nöbetçilerin” hiçbiri bu röportajı getirmiş olan “örgüt militanına”, “Götür kardeşim bu lafları, burası dağ başı değil, yasalar var, hukuk var, üçü şu anda milletvekili, biri eski milletvekili şu anda gazeteci olan bu şahıslara karşı silahlı bir örgütün yöneticilerinden birinin söylediği bu sözleri yayınlarsak, hem onları hedef göstermiş oluruz, hem de bir terör örgütünün propagandasını yapmış oluruz, bu yardım ve yataklık suçuna girer, başımızı belaya sokma” demezdi.
Demezdi, çünkü Bese Hozat bizi nasıl “düşman” görüyorsa... Neyse gerisini söylemeye dilim varmıyor.
Peki bizi onların gözünde “düşman” yapan şey ne?
Biz Kürt’üz ve onlar gibi düşünmüyoruz. Erdoğan’a düşmanlık yapmıyor, Kürt meselesinin silahla çözülmeyeceğini, barış istiyorlarsa eğer, silahlarını bırakıp önderlerinin dediği gibi “siyaset yapmalarını” söylüyoruz, o kadar.
Bu gazeteyle dayanışmaya gidenlerin tümü bu gerçeği biliyor. Ama canlı bombalarla, tonlarca patlayıcıyla insanları berhava eden bir tedhiş örgütünü, Recep Tayyip Erdoğan’la olan “ideolojik hesaplaşmalarının” aracı olarak kullanıyorlar ya, işte bu çok fena...
***
Bese Hozat’ın bana yönelik sözleri umurumda değil. Hepsini ziyadesiyle kendisine iade ediyorum. “Halk düşmanı” yaftasını, karakışta Kürt halkının evlerini başına yıkanlar benim boynuma asacaksa, o yaftayı şeref madalyası gibi taşımaya hazırım.
Sözüm, bu sözleri yayınlayan gazeteye “basın özgürlüğü”, “düşünce özgürlüğü” adına meslek dayanışmasına giden koca koca gazetecilere.
***
Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve Bese Hozat’ın köşe yazarlığı yaptığı gazeteye gidip “nöbete” yazılan bu “cengâver aydınlara” göre, “Özgür Gündem bilmediklerini onlara öğrettiği için” yardımına gidiyorlar.
Haklısınız!
Hozat, Kalkan ve Karasu’dan öğreneceğiniz çok şey var.
Canlı bomba taliminden arta kalan zamanlarında bol bol köşe yazısı yazıyorlar nasılsa!
“Nöbette” köşe yazısı okumak yasak değil ki!