CHP'de yol ayrımı
SES tonunun öfke doluluğuna daha önce bir kez daha tanık olmuştum.
Telefonda, “Bunlar CHP’li değil” tepkisini koyarken, kastettikleri Cumhurbaşkanlığı seçiminden başarısız çıkıldığı gerekçesiyle parti yönetiminin istifasını isteyenlerdi.
“Düşsünler CHP’nin yakasından” dediğinde ses tonu bir oktav daha yükseldi.
CHP’nin ruhunda olan hoşgörü geleneğine uygun davrandığını, ancak bu kez partiye zarar vermeye başladıkları için tavrını göstereceğini vurguladı.
Anladığım kadarıyla CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, görev verildiği halde komisyonlarda çalışmayan veya partinin görüşlerinin aksini savunan, seçimlerde de çalışmayıp başarısız olunması için gayret gösteren, son iki seçimdir, “Başarısız olursak kongre ister misiniz?” diye illeri dolaşanlarla yolunu ayıracak.
Partiye renk kattıklarına inandığı, farklı bir entelektüel kazanım olarak gördüğü, hatta kol kanat gerdiği bazı kişilerle birlikte olmayacak.
YENİ DEĞİL
Aslında onlara dönük kızgınlığı yeni de değil.
Üç hafta kadar önce sabahın ilk ışıklarıyla başladığı seçim gezisini, beş alanda gerçekleştirdiği mitinglerle tamamlamış, bitkin halde uçağa binmişti.
Havalandığımızda yelkovan bir gün sonrasının ilk saatini devirmişti.
Adana ve Mersin örnekleriyle başladı sohbete. Her iki ilde CHP’nin bir zamanlar çok güçlü olduğunu anımsattı.
Bugün, CHP’nin bu illeri kaybetmiş olmasının gerisinde, “iktidara ekonomik olarak bağlı belediyecilik sisteminin” yattığını söyledi. Sözü belediyelerin özerkliğine getirip ekledi:
“Bazı arkadaşlarımızın tutumu nedeniyle savunduğumuz görüşleri söyleyemez noktaya geldik. Oysa belediyelerde özerklik bugün uygulansa, en kazançlı çıkacak Eskişehir, İzmir ve diğerleri olacak.”
Ne getirip götüreceğini incelemeden yaptıkları çıkışlar nedeniyle CHP’nin savunageldiği “Avrupa Özerklik Şartı”nı savunamadığını, bunun Meclis’ten çıkmasına aracılık edemediğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu sözlerinde haklı.
Çünkü CHP’de var olan ve bilinçli kimlik yerine bilinçaltı kimlikle hareket eden bir grup kadro, yarattıkları korkular, kaygılarla partiyi etkiledi.
“Ülke bölünüyor” korkusuyla Doğu, Güneydoğu’da tabanını başka partiye kaptırdı, bugün Selahattin Demirtaş’ı alkışlıyor; “Kafatasçı mı olacağız?” sloganlarıyla Orta Anadolu’daki milliyetçi kesimi küstürdü, kendini “ulusalcı” diye tanımlıyor; “Yobazların partide işi yok” çıkışlarıyla mütedeyyin kesimi ürküttü, şimdi ise muhafazakâr değerlere sahip çıkılmadığını söylüyor.
Yıllarını CHP’ye vermiş Prof. Dr. Abdülkadir Ateş’in dünkü sohbetimizde dile getirdiği şu söz, CHP’deki kanaati de yansıtıyor:
“CHP ne zaman kendine gelip devrimini gerçekleştirmek istese pranga oldular. Tabanda yansıması olmayan bu kişilere yeter demenin zamanı geldi.”
Kongrenin toplanması için yeterli sayıda imza çıkar mı?
Prof. Ateş, yerel seçim döneminde “parti eğitmeni” olarak Anadolu’yu gezdiğini belirtti, “Örgüt Kılıçdaroğlu’nun arkasında” dedi.
İşte onun için CHP’de kongre zor.
- Üç dinin ortak paydası…1 saat önce
- Güçlenen göçmenler, zayıflamış liderler…2 gün önce
- Avrupa'da karşıtların konsalidisyonu...4 gün önce
- Ticarete sınır mı, yoksa vergi mi?1 hafta önce
- Tropikleştik…2 hafta önce
- Orta Doğu'nun sinir uçları…2 hafta önce
- Trajik zihin…2 hafta önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...2 hafta önce
- Fetvasını arayan İran…3 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...4 hafta önce