Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herkesin bildiği ‘sır’ Marmara depremi, İstanbul 5.8 şiddetinde sallanınca tekrar akıllara geldi. Fayın nerelerden geçtiği, hangi fay grubuna ait olduğu gibi bilgiler konuyla ilgili bilim insanlarının görüşlerine başvurularak tartışılıyor.

        Konunun tartışılması gereken diğer 2 önemli ayakları ise bana göre olası ekonomik etkiler ve ülkenin fiziki hazırlıkları olmalıdır. Ben işi bildiğim tarafından tutmaya çalışayım.

        *

        99 depremi her yönü ile yıkıcı olmuştu. Resmi verilere göre 45 saniye süren 7.4’lük felaket 17 bin 840 insanımızı bizden koparmış, 23 bin 781 vatandaşımızınsa yaralanmasına yol açmıştır; 505 kişi sakat kalmıştır. 285 bin 211 ev ve 42 bin 902 iş yeri büyük hasar görmüştür.

        Bu deprem aynı zamanda ülkenin mal ve hizmet üretme kapasitesine zarar vermiş, tüketimini aşağı çekmiş, ticaret hayatını yaralamıştır. İhracatımız gerilemiş, yatırımlarda ani çöküşler yaşanmıştır. 99’da olanların 2000 ve 2001 krizlerinde payı vardır.

        Birçok uluslar arası ve ulusal rapora göre 99 sonrasında ekonomiye 12-17 milyar dolar arasında fatura çıkmıştır. Farklı kurumların tahminlerine göre milyar dolar cinsinden maliyetler şöyledir:

        *, **, *** TÜSİAD anket yoluyla, DPT çeşitli kaynaklardan derleyerek ve DB envanter teknikleri ile bu sonuçlara varmıştır

        REKLAM

        *

        Depremin zarar verdiği şehirler ve bugün risk altında olan şehirler tıpa tıp aynıdır. Birkaç şehir ve ekonomideki paylarından söz edelim. Marmara Bölgesi’nin 99 yılındaki verilerini ele alınca bugünde bir farklı olmadığı kolayca görülüyor. 99 yılında İstanbul, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Düzce, Kocaeli, Tekirdağ ve Yalova’nın toplam ihracattaki payı yüzde 65’e yakındır. Bugün bu oran yüzde 67 civarındadır.

        Marmara’yı bölge olarak ele alırsak, sanayi çalışanlarının yüzde 52’si burada bulunmaktadır. Sanayi cirosunun yüzde 55’e yakını bu bölgede yaratılmaktadır. Hele alt sektörlere inildiğinde (giyim, otomotiv vb.) ilgili oranlar yüzde70’leri rahatlıkla aşmaktadır. Memlekette verilen kredilerin yaklaşık yarısı ve toplanan verginin yüzde 60’a yakını yine bölgede bulunabilir.

        İşin içine tedarik ve değer zincirlerine soktuğumuzda, Marmara Bölgesi’nin ekonomimiz içindeki orantısız payı ve mutlak etkisi daha kolay anlaşılabilir. 99’da bölge ne kadar etkili ise bu süre boyunca üstüne koymuş ve toplam büyüklüğünü de nominal oranlarla yukarı çekmiştir. 99 yılında yapılan ve 20 milyar dolara varan tahminler bugün en kaba hesapla 75 milyar doları aşacaktır. 99’da ülkenin milli hasılası 256 milyar dolarken, bugün buranın 3 katına gelmiş durumdayız. Özel sektör borçluluğu ise o yıla oranla en az 4 kat artmış durumdadır. Bugünkü ekonomik büyüklük ve girift yapı 99 yılını rahatlıkla geride bırakacaktır.

        *

        İşin vahametini ve önemini gördükten sonra, tahtaya yeterince vurduktan sonra ve bilinen çekinceleri dile getirdikten sonra hangi önlemler alınabilir buna bakmak gerekir. Böylesi bir şok yaşanıp ekonomik aktivite yeniden canlandırılmak istendiğinde birkaç yolu denemek mümkündür. Diğer yandan bunların her birinin yan etkileri ve potansiyel büyümeyi sınırlayacak etkileri mevcuttur.

        Böyle bir durumda likidite pahalı hale gelecek, tasarrufların yatırım ya da tüketime dönmesi için teşvikler gerekecektir. Ne var ki bunu sağlayacak olan tek güç kamudur. Olası felaket durumunda kamunun katlanacağı yükü speküle etmek kolay değildir. Ancak bu felaket anında ülkenin gideceği mecburi yönün bir dış yardım olacağını değerlendiriyorum.

        99 sonrasında Özel iletişim Vergisi ihdas edip bundan 67 milyar TL toplamış olmamıza rağmen bu kaynak deprem ve etkileri ile ilgili alanlarda kullanılmamıştır. Farklı mecralarda kamunun hizmetine sunulmuştur. Zorunlu deprem vergisi, kentsel dönüşüm ve kamuda fiziki hazırlıklar yapılmışsa da hazırlıklar yeterli olmaktan çok uzaktır.

        Sözün özü, depremin nerede ve hangi fay hattında oluşacağını tartışmak mümkündür ancak gerçek odur ki geride kalan 20 yılda hazırlıklar eksik ve en kötü senaryo çalışmaları korkutucudur. Vatandaşların canını ve ülkenin egemenliğini düşünerek ‘en kötüye hazırlık’ çalışmalarının yapılması elzemdir. Benim kısa yoldan ve çok karamsar olmadan çizdiğim olası zarar tablosu yeterince ürkütücü. Daha fazla hazırlık gerekiyor. Bu, halihazırda memleketin belki de en büyük güvenlik riskidir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar