Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gelişen ülkeler için oldukça zorlu bir yıl oluyor. Neden böyle? Sanırım cevap Başkan Trump.

        Refah seviyesini ‘sürekli dönüp kendi tarihinden çelişki türetmek’ ya da ‘anayasasını önceki efendilere karşı avantaj elde etmek’ sarmalına düşmeyecek kadar yukarı çekemeyen ülkelerin elbette yapısal problemleri var.

        Bunu inkar etmek ya da sorumluluğu diğerlerine yüklemek en hafif tabiri ile kolaycılık olur. Bu kestirmeye düşenler için problemin özüne inip onun tekrarlanmamasını sağlamak ne yazık ki mümkün değil.

        Bunu not etmeyi bir görev biliyorum. Bu bilinç ile yola çıkınca uzun soluklu bir çözüm üretme çilesine katlanmayı zaten kabul etmiş oluyoruz. Her şeyin başı bu.

        Diğer yandan...

        Başkan Trump’un göreve geldiğinden bu yana epey hasmane bir dış politika güdüyor. Bu politikanın yarattığı tahribatı görmezden gelemeyiz.

        Dünyanın farklı ülkelerindeki lokal muhalifler için bu uygulanan politikalar ‘bakın zaten sorun vardı’ demenin kapısını açıyor. Ancak bu tutum ABD’den gelen tehdidin boyutunu küçültmediği gibi, başkaca sorunlu devam yolları olduğunu görmemize de engel oluyor.

        Bu konuda tartışma kanımca faydalı. Mevcut yaraların tuz basmaya açık hale getirdiğini tespit etmek bence de doğru. Üstelik çözümün yolu şüphesiz buradan geçiyor. Aksi, sorunu kendinde görmeden parmağı dışarıya sallamaya sebebiyet veriyor. Ne var ki ABD’nin politikası bu sorunları büyütüyor, ilişkileri geriyor, üstelik hiçbir alternatif sunmuyor.

        Mesele artık yapısal problemlerin çözümü gibi entelektüel seviyesi yüksek sohbetleri aşmış durumda. Çirkin, zorlayıcı, düşmanca bir sona doğru ilerliyor. Benim önerim şu: Sorunların geçmişten geldiği gerçeğini ve tam şu an ABD’den farklı ülkelere karşı uygulanan politikaları farklı kompartmanlarda değerlendirelim. Böylesi ikisi ile de mücadeleyi mümkün kılacak. Yoksa uç uca eklenmiş ve çözümsüz sorun treni kimsenin durağında durmayacak.

        Türkiye’nin farklı sorunları yıllar içinde biriktirdiğini görelim ve canhıraş tartışmaya devam edelim. ABD’nin açık niyetini ise ayrı tespit edelim. Aksi takdirde Başkan Trump’un demokrasi standardına ve önerdiği ‘sadece Amerika’ mottosuna mı tamam diyeceğiz? Buna mı alkış tutacağız? Duruşu vesaireyi geçtim, fikren bu duruma düşmek dahi üzücü olur.

        Birçok ülkenin şahitliğine göre sözünü tutmuş olan İran’a karşı anlaşmadan tek taraflı çekilen, Meksika halkını toptan kriminal & potansiyel göçmen gören, Kudüs’ü zevkle karıştıran, Rusya’ya karşı oldukça sempatik, Çin’i tümden devre dışı bırakmayı hedefleyen, Bibi’nin politikalarını kutsayan, Avrupa’yı ABD’den yararlanmak için kuruldu zanneden Trump Amerika’sı Dolar’ı küresel bir tehdit olarak kullanmaya devam edecek. Türkiye bu itiş kakışta son hedef oldu. Ancak bu dizi devam edecek.

        Dünya artık böyle. Başkan Trump ya da bir benzeri, her ne kadar tahmin etmek için erken olsa da belli ki artık bir süre ülkeyi yönetecek. Şimdi buradan sonra iki yol var. Ya bunu görüp dışarıdan gelen tehlikeye karşı yarı bilinçli, sivri bir tepki üreteceğiz ya da mantık üstüne bina edilmiş ve sorunları çözüp hafiflemiş şekilde bu işten çıkacağız.

        Böylece ‘sorunlarımız vardı zaten’ önermesi ile yumruk yemeye devam etmeden ve var olan sorunları çözme bilinci ile tüm sıkıntıyı dışarı havale etmeden ilerleyebiliriz. Umarım mutabık kalırız.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar