Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bakın, ben aslında bu gazeteci milletinden pek hazetmem(!)

        Biraz da korkarım laf aramızda.

        Nereye yönleneceği kestirilemeyen bir potansiyel enerjileri vardır.

        Geçtiğimiz hafta durup dururken Denizli'de tekstili batırdı hergeleler.

        Bir yazdılar küt diye çöktü kocaman iplik fabrikası.

        Boyama tesisleri onları izledi. Derken dokumacılar da sizlere ömür peşisıra.

        Bir işadamı intihar etti. Sonra bir daha, biri daha... Bir işçi ölümü seçti, ardından bir işsiz. Bir yılda 6'ya çıktı sayıları. Yazmasalar bir şey yoktu. Sahiden olmayacaktı. Nasıl önceki gece evdeki tıkırtının müsebbibi kedi ise Denizli'de de tekstil, tarihinin altın çağını yaşıyordu.

        Gazeteciler yazdılar, çizdiler; bozdular tüm tezgahı.

        ***

        Denizli Valisi Yavuz Erkmen açıkladı.

        Batan fabrikaları yüzünden canına kıyan tekstilci Nuri Sözkesen'in ardından çıkan haberler yüzünden bir işadamının onaylanmış kredisi, banka tarafından verilmemiş.

        Ona da Denizli Sanayi Odası Başkanı söylemiş.

        "Denizli batıyor" diye yapılan yaygara yüzünden olmuş tüm bunlar.

        Denizli'de işsizliğin yüzde 31'e çıktığı yalan o zaman.

        Son bir yılda 6 kişinin maddi darboğaz yüzünden intihar ettiği tevatür, 15 fabrikanın kepenk indirmesi dedikodu.

        Halbuki bir dönem ne güzel yazıyordu bu gazeteciler.

        Wimbledon Tenis Turnuvası'nın havluları, Angelina Jolie'nin bluzu Denizli'den gidiyordu.

        Haberler birinci sayfadan çıkıyordu.

        Anadolu aslanları, kaplanları diyorlardı, sırtını sıvazlıyorlardı.

        Avrupa'nın tekstil başkenti diye döktürüyorlardı.

        İşte o zaman doğruları konuşuyorlardı ama şimdi yanlış.

        İşin aslı, Vali Bey tamamen haksız sayılmaz.

        Adına ister pozitif enerji, ister moral deyin hayatın gidişatını etkileyen görünmez bir şeyler de var.

        Olmasa koskoca Vitali Hakko, evini Adalar'dan Yeşilköy'e taşımazdı.

        Oğlu Cem, yıllar sonra bu durumu, "İşadamları, vapurda gidip gelirken 'aman piyasa kötü, aman battık, aman yandık' diye birbirlerinin moralini bozarlarmış. Babam bu sohbetten etkilenip moralini bozmak istememiş" diye anlatıyordu.

        Türkiye'de işler biraz böyle yürüyor.

        Herkesin iki gözü iki çeşme ağlıyor. Çeklerimiz döndü, siparişlerimiz iptal...

        Bir dokun, bin ah işit.

        Bu, Türkiye'de bir tür iş yapma geleneği.

        "Ağlamayan çocuğa meme vermezler"

        diye atasözü bile var.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar