Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2018 Ekim sonunda bazı sektörler için “ÖTV ve KDV indirimleri” kararı alındı. Bu karar; otomotiv, mobilya, beyaz eşya ve gayrimenkul sektörünü kapsıyordu. Örnek olarak; otomotiv sektöründe Türkiye’de satılan otomobil piyasasının yüzde 96’sını oluşturan 1600 cc’nin altındaki araçların ÖTV oranı 15 puan düşürüldü. Ayrıca ticari araçlardaki KDV oranı da yüzde 18’den yüzde 1’e düşürüldü.

        Beyaz eşyada ÖTV oranı sıfırlandı, mobilyada KDV oranı yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü.

        Bu kararlar alınırken, kurdaki sert yükseliş ve şirketlerin finansmana erişiminde yaşanan zorluklar, maliyet artışı gibi sebepler göz önüne alınmıştı. Bahsi geçen indirimlerin bütçeye gelir kaybı olarak yansıyacağı biliniyordu. Ancak kararların "geçici olacak olması ve 2 aylık dönemde satışları artıracağı beklentisiyle" ilave vergi toplanması gibi kazanımların dahi olacağı ifade edilmişti.

        2018’in son saatlerinde yeni bir açıklama geldi ve 2018‘de 2 ay için alınan KDV ve ÖTV indirimlerinin 2019’un ilk 3 ayı için de geçerli olacağı belirtildi.

        Dengelenme sürecinde miyiz?

        2018 Eylül’ünde açıklanan, Yeni Ekonomi Programı’nda “3D” diye ifade edilen bir sürecegirdiğimiz ifade edilmişti; "Dengelenme, Disiplin, Değişim”. Ayrıca YEP’te, 2019 yılı için büyüme hedefi yüzde 2.3, bütçe açığı yüzde 1.8 olarak açıklandı.

        2018 geride bıraktığımız son 2 çeyreği gösteriyor ki; ekonomide dengelenme beklenenden oldukça sert gidiyor.

        Özellikle ithal girdisi yüksek olan iç tüketim ürünlerinde talep yönünde çok sert daralma var. Otomobil, beyaz eşya, elektronik gibi ürünler buna örnek verilebilir.

        Diğer yandan faiz oranlarına hassas olan ve uzun vadeli borçlanma ile tüketilen ürünler; gayrimenkul, mobilya vs.gibi de benzer şoku yaşıyorlar.

        Bu bağlamda geçen yıl yapılan ve "sene sonuna kadar geçerli olacak"indirimler kağıt üzerinde makul bir karar olarak görülebilir.

        Ancak yıl sonu rakamlarına baktığımızda, tüketici için sorunun “bahsi geçen ürünlerin fiyatındaki artıştan mı?” Yoksa "alım gücünün azalması, tüketim tercihlerinin değişmesinden mi?" Kaynaklandığını iyi okumamız gerektiğini anlıyoruz.

        Ne demek istediğimi otomotiv sektörü üzerinden vereceğim istatistiklerle biraz daha açayım..

        Türkiye’de son 3 senedir ortalama 1 milyon adet araç satılır. Aslında son 3 senedir, sektörde satılan araç sayısı açısından pazarın büyümesi yüzde 0!

        Otomotiv pazarı, kurun sert yükseldiği eylül ayında yüzde 68, ekim ayında da yüzde 76 daraldı. Stoklar şişti ve imdada ÖTV ve KDV indirimleri yetişti. Kasım ayında sektördeki daralma bir parça azalmış olsa da, yine de geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46’lık daralma yaşandı.

        Yıl sonu itibariyle sektörün yüzde 33’lük bir daralmayla ve 658 bin araç satışı ile tamamlaması bekleniyor. Garanti Yatırım’ın analizine göre eğer teşvikler devam etmeseydi, 2019’da satılan toplam araç sayısında yüzde 26 daha düşüş bekleniyormuş.

        Sonuç itibariyle KDV ve ÖTV indirimleri 3 ay daha devam ediyor. Ayrıca kurdaki değer kaybı da son 2 1 aydır dengelenmiş gibi gözüküyor. 2019 için otomotiv sektöründe yüzlerin gülmesi lazım, değil mi?

        Pek değil…

        Sektör temsilcileri için bu indirimlere rağmen yüzler gülmüyor. Kasım ve aralık ayında indirimlere rağmen 100 bin civarında beklenen satışlar 60 binlerde kalmış. 2019 için yılın ilk 3 ayına (şimdilik) kapsayacak vergi indirimlerine rağmen geçen yılın son 2 ayından daha iyi bir performans beklenmiyor.

        Neden?

        2018 sonunda Türkiye’nin GSYH'si(Türk Lirası bazında yüzde 2.5 civarı büyümemize rağmen) dolar bazında yüzde 10 azalacaksa, ortalama kişi başı GSYH 9,500 doların altına inerek 2008 seviyesine iniyorsa otomotiv sektörünün de bundan etkilenmemesi beklenemez.

        Sonuçta iç pazarda satılan araçta da yüzde 60’nın üzerinde ithal girdi var. Ayrıca aracınızı otomobil kredisiyle almak isterseniz onun faizi de son 9 yılın en yükseğinde.

        Bu sebeple otomotiv de, beyaz eşya da, mobilya ve gayrimenkulsektörü de ülke genelinde hepimizin en sert şekilde hissettiği daralmayı hissetmek durumunda. Dengelenme de zaten bunu gerektiriyor. Demek ki, yıllık 1 milyon adet araç satıldığı yıllardaki ekonomik durumumuz sürdürülebilir değilmiş. Demek ki; evlerin önünde2 arabanın olduğu, yollarda içinde tek başına seyahat edilen araçlardaki trafik gerçekçi değilmiş.

        Eğer Türkiye ekonomisi dengelenecek, disipline girecek ve sonunda cari açık yaratmadan kırılganlıklarını azaltarak değişecekse, yurt içinde satılan otomobil sayısı da maalesef belli bir süre düşük kalacak.

        Bu değişimi ve dönüşümü açıklayıp sonra da şartları sık sık değiştirirsek ne derdimizi anlatabiliriz ne de çektiğimiz acının gösterdiğimiz fedakarlığın karşılığını alabiliriz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar