Gözler ABD'ye giden Türk heyetinde
Piyasalar ABD’de yapılacak heyetler arası görüşmeye ekstra önem atfetmiş durumda. Hakan Atilla davası ile başlayan gerginliğin Rahip Brunson ile tepe yaptığı ABD-Türkiye ilişkilerinin gideceği yönü anlayabilmek için bahsi geçen görüşmelere büyük önem veriliyor.
Bir heyetin gidiyor olması, heyetin içinde “Dışişleri, Hazine ve Adalet Bakanlığı” temsilcilerin bulunması, müzakere edilecek konunun sadece Rahip Brunson davası ile sınırlı olmadığı izlenimi verirken, olası ekonomik yaptırım söylentilerinden, İran konusuna kadar iki ülkeyi yakından etkileyen bütün konuların tartışılma olasılığını yükseltti. Dolayısı ile de piyasaların beklentisini de.
Açıkçası o kadar üst perdeden yapılan konuşmalar, bakanlara uygulanan yaptırım kararları, atılan tweet’ler düşünüldüğünde, iki ülkenin bir masanın etrafına “Bu iş artık ikimizde zarar veriyor” mantığı ile önyargısız oturma gayreti oldukça pozitif bir gelişme. Bu açıdan heyetler arası görüşmeyi ben de önemsiyorum.
Ancak…
İki müttefik, NATO üyesi ülke arasında bir süredir artan ancak çözümü aranacağına halı altına süpürülen sorunlar bugünden yarına istense de hemen çözülebilecek gibi değil.
ABD’nin 2017 yılı sonunda açıkladığı “Ulusal Güvenlik Stratejisi”nde şöyle bir ifade geçiyor "Amerikan etkisine, değerlerine ve zenginliğine meydan okuyan rakiplerimizle, ki bunlar Rusya ve Çin, karşı karşıyayız.” Bunun yanında bir de Trump’ın geçen temmuz ayında İran ile ilgili attığı tweet’i hatırlatalım “Amerika’yı bir daha asla tehdit etme. Edersen tarih boyunca çok az bir kesimin katlanma zorunda kaldığı acıyı çekersin.” Bu tweet’in ardından da Trump İran’a şu ana kadar uygulanmış en geniş kapsamlı ambargoyu uygulamaya koydu.
Türkiye açısından olaya baktığımızda ise yukarıda ismi geçen ülkelerin ikisi yakın komşularımız ve yoğun enerji ithalatı yaptığımız ülkeler. Ayrıca bu ülkelere ciddi sayılacak ihracat ta yapıyoruz. Diğer ülke Çin ise son dönemde ticari ve finansal ilişkilerimizi hızla geliştirdiğimiz, içerideki bir çok altyapı projesine finansman sağlamayı taahhüt etmiş bir ülke.
Yine Türkiye açısından bakıldığında, Suriye’de ABD’nin Türkiye’nin onaylamadığı partner seçimleri ve ısrarla istememize rağmen iade edilmeyen FETÖ/PYD'nin elebaşı Gülen konusu iki ülke ilişkilerinde en sıkıntılı süreç olarak duruyor.
Bu açıdan değerlendirildiğinde muhtemel ki görüşmeler oldukça zorlu geçecek. 18 trilyon dolarlık ekonomisi ile dünyanın 1 numaralı ülkesi olan ABD ile ekonomi ve ticaret anlamında “ayrı sayfalara düşmek” bizim için yürütülmesi oldukça zor bir resim ortaya koyar. Üstelik ekonomimizin yoğun dış sermaye ihtiyacı göz önünden bulundurulduğunda böyle bir ihtimali masadan uzak tutmamızın şart olduğu aşikar.
Diğer taraftan ABD’nin bizim bulunduğumuz coğrafyada hemen herkes ile aynı anda (Rusya, İran, Suriye) ters düştüğü ve birden çok cephe aştığı da görülüyor. ABD (Mecazi anlamda) bu cephelerde mücadele ederken, 70 yıllık müttefiğinin yanında resme dahil etmeden başarılı olması da kolay görülmüyor. Üstelik Çin’in Avrupa için dizayn ettiği “Kuşak ve Yol Projesi"nde Türkiye’nin önemi düşünüldüğünde, ABD için bu coğrafyanın önemi bir kez daha anlam bulmuştur diye düşünüyorum.
Ümit ediyorum bugün başlayacak olan görüşmeler uzun ama iki taraf için faydalı sonuçlar verecek mekik diplomasisinin başlangıcı olur.