Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VAN’da yaşanan depremde yardım eli uzatanlar arasında komşumuz Ermenistan da vardı. Özellikle çadır, battaniye ve konteynere ihtiyaç duyan Türkiye, bu kalemleri teklifte bulunan ülkelerden yardım talep etti. Ermenistan’la diplomatik ilişkilerimiz olmamasına rağmen komşumuz derhal battaniye ve çadır gönderdi. Güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgiye göre, Ermenistan ikinci parti çadır ve battaniye yollama hazırlığında. Bildiğiniz gibi Ekim 2009’da Zürih’te imzalanan, sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini öngören protokollerin Türkiye’nin son dakikada Karabağ sorununun çözümünü önkoşul olarak ortaya atmasıyla birlikte Ermenistan’la ilişkiler derin dondurucuya kaldırılmıştı. Ne var ki son günlerde özellikle de Van depreminin ardından Ermenistan ile buzlarda az da olsa bir çözülme var. Bunun en net tezahürü sanırım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan arasında son günlerde gerçekleşen uzunca olduğu söylenen telefon görüşmesi. Basına yansıyan bu konuşma Rusya Cumhurbaşkanı Medvedev’in Van depremi için taziye dileklerini iletmek üzere Gül’ü aradığında yanında bulunan Sarkisyan’a telefonu uzatmasıyla gerçekleşiyor. Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre Gül, Türkiye’nin protokolleri hayata geçirme iradesini halen koruduğunu aktarıyor. Ancak bu bilgiyi Türk yetkililerine teyit ettiremedim. Akabinde Gül, İngiltere’de 21 Kasım gecesi beraberindeki gazeteci heyetine verdiği brifingde Ermenistan konusunda son derece ılımlı ve net mesajlar veriyor. Ermenistan’la sorunların “bir atımda” halledilemeyeceğini, “birkaç teşebbüs” gerektiğini, protokollerle sonuçlanan sürecin “iyi bir dönem” olduğunu ancak “tam anlaşılmadığını” söylüyor ve “Bölgede herkesin (Azerbaycan’ı kastediyor bence) çıkarı vardı bu işte” diyor Gül. Ve her ne kadar süreç “zorluklarla dolu” olsa dahi “Ölmüş denemez” ifadesini kullanıyor. Bu hafta başında bir araya geldiğim üst düzey Ermenistan yetkilileri, Abdullah Gül’ün yapıcı tavrı ve iyi niyetini bol bol överken Başbakan Erdoğan’ın barışa daha uzak göründüğünü savundular. Oysa Ermenistan’ın başkenti Erivan bu hafta çok ilginç bir konuk ağırladı. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nu. Amerikan hükümetinin desteğiyle düzenlenen Türkiye-Ermenistan İş Konseyi çerçevesinde Erivan’a giden Ensarioğlu’na dün telefonla ulaştım. Daha yeni dönmüştü Erivan’dan. “Hangi sıfatla orada bulundunuz?” diye sordum. “Galip Ensarioğlu olarak” dedi. “Başbakan Erivan’a gittiğinizi biliyor mu?” diye sorunca ise “Hayır” cevabını aldım. Ancak açıkçası pek ikna olmadım. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) başkanlığı günlerinden beri tanıdığım Ensarioğlu son derece akıllı ve dikkatli biri. Başbakan’ın rızası olmadan böyle bir toplantıya katılabileceği ihtimali bana zayıf görünüyor. İşte tam da bu yüzden Ensarioğlu’nun bana söyledikleri son derece önemli geldi. Çoğu Diyarbakır’dan olmak üzere Türkiye’nin her bir köşesinden toplam 50 işadamını, 70 Ermenistanlı işadamı ile buluşturan organizasyon çok olumlu bir havada geçmiş. Her ne kadar AK Parti milletvekili sıfatıyla gitmemiş olsa dahi Ensarioğlu, yine de Erivan’da Sarkisyan’ın liderliğindeki Cumhuriyet Partisi milletvekilleriyle bir araya gelmiş. Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınırın halen kapalı olmasını gereksiz bulduğunu ifade eden Ensarioğlu, “Türkiye, Ermenistan’dan neden korkuyor anlamış değilim. Ermenistan 2.5 milyon nufusu olan bir ülke” diyor. Ve ekliyor: “Ermenistan ile sınırların kapalı olmasına karşın oraya her türlü Türk malı zaten gidiyor. İran üzerinden, Gürcistan üzerinden; çünkü biz işadamıyız, bir şekilde malımızı satarız. Ama sanırım Ermenistan’ı cezalandırırken esas kendimizi cezalandırıyoruz. Çünkü ticaret dengesi bizim lehimize. Ermenistan’a yıllık ihracatımız 300 milyon. Kapılar açılsın, anında bir milyar doları bulur.” Bulur tabii ki. Ancak Ermenistan ile normal ilişkiler kurmamız sadece ticaret meselesi değil, her şeyden önce bir vicdan meselesi.

        DÜZELTME VE ÖZÜR: 22 Kasım tarihli köşemde Bangladeşlilerin Ziraat Bankası’nın kuruluş sermayesine katkıda bulunduklarını yazmıştım, oysa doğrusu İş Bankası olacaktı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar