Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bütün dikkatler yarın Merkez Bankası faiz kararına çevrildi. Çünkü ağustos enflasyonu 3 Eylül’de açıklandığında ve yüksek çıktığında, TCMB parasal duruşta değişikliğe gideceğini ve bunu 13 Eylül'de yapacağını duyurmuştu. Oltanın ucuna takılan bu yemle birlikte finansal piyasalar yaklaşık 10 gündür nispeten stabil sayılır. Hatta Türkiye piyasalarının ve TL’nin gelişmekte olan piyasalardan pozitif ayrıştığı dahi söylenebilir. Sanki faiz artırılmış gibi bir etki yaşadık. Artışı kimi 3 puan kimi 5 puan olarak bekliyor.

        Bu beklentilerin ortalaması nasıl bulunur ve beklentiler nasıl karşılanır ayrı bir soru ama karşılanamayan eklentilerin sonucu TL ve TL varlıklardan yeni satışlara yol açabilir.

        Burada iş sadece TCMB kararıyla bitmiyor. Aslında yaşanan gelişmelere karşı hükümetin ve Ankara’nın bütüncül yaklaşımını görebilmek için Orta Vadeli Program'ın da görülmesi gerekecek. Bu açıdan TCMB’nin kararı bir işaret fişeği görevi de görebilir.

        YARINKİ TOPLANTININ ÖNEMİ

        Yarın toplanacak Para Politikası Kurulu’ndan çıkacak karar, bir kere enflasyonu düşürme konusunda Ankara’nın ne kadar kararlı olacağının işareti gelecek. Kararlılık görülürse fiyatlama kararını verenler de frene basma gereği duyacak, kur ve faiz artışlarına karar verenler de.

        Uzun vadeli faizlerde kararlı bir enflasyon mücadelesinin görülmesiyle düşüşler meydana gelebilecek. Nitekim geçen hafta kısa vadeli 2 yıllık hazine tahvillerinde faiz düşüşü olmazken, 10 yıllık tahvil faizinde 2 puanı aşkın düşüşün meydana gelmesi, TCMB’den faiz artışının fiyatlanmasına bağlanabilir.

        Yine bu toplantı Merkez Bankası’nın siyasi otoriteden ne kadar bağımsız davranabildiğini de gösterecek. Özellikle mayıs ayındaki Londra konuşmasıyla bağımsızlık kavramı önemli darbe yemişti. Kur artışına ve enflasyon sıçramasına karşı faiz silahını etkili bir şekilde kullanamamış olması da, bu yöndeki görüşleri doğruladı. Bağımsız merkez bankası kavramının yeniden yerine oturması, kurun dizginlenmesinden sermaye hareketlerinin hızlanmasına ve kredi notuna kadar önemli konularda pozitif gelişmelere yol açabilir.

        FAİZ ARTIŞI NEYE YARAR?

        Merkez Bankası’nın faiz artırması en çok döviz kurunu dizginlemeye, ülkeye sermaye girişini teşvik etmeye, TL’ye değer kazandırmaya, Türkiye varlıklarına yabancı ilgisinin artmasına yol açar.

        Sanıldığını gibi piyasa faizlerini pek artırmaz. Çünkü piyasanın kullandığı faiz oranları zaten artmış. Ekonomiyi yavaşlatıcı veya daraltıcı etkisi de bu aşamada pek olmaz. Çünkü o işi, hızla ve serbestçe artan döviz kuru fazlasıyla yerine getirdi.

        FAİZDE 10 PUANLIK FARK

        Ayrıca piyasa faizleri artmış zaten. Ağustos sonu itibariyle TL ticari kredi faizleri ağırlıklı ortalama yüzde 32.4’e çıktı. Yükselişe geçtiği 27 Nisan’a göre ki, o tarihte yüzde 16.3 idi, tam iki katı düzeyine ulaştı. Kredi faizleri 4.5 ayda 16.04 puan arttı.

        Mevduat faizleri ise ağustos ayı sonunda yüzde 19.5’a çıktı. 27 Nisan’da yüzde 13.4 olan bu oranda 6.05 puan artış demek.

        Faizler mevduatta 6 puan artarken neden kredilerde 16 puanı buldu?

        FARKA 3 ÖNEMLİ NEDEN

        Bunun en önemli nedeni artık para yok ve para kıtlaştı. Bankalar mevduatları ve özvarlıkları yanında dışarıdan borçlanarak kredi verebiliyorlardı. Bu nedenle kredi mevduat oranı yüzde 124, ya da TL’de kredi mevduat oranı yüzde 148’e ulaşmıştı. Sistem kredi vermede sınırları zorladı. Yılın ikinci çeyreğinden itibaren dışarıdan gelen kaynaklarda ise hem azalma hem de maliyetlerinde artış var. Sendikasyonların yoğun dönüş ayları olan eylül ve ekimde ölçüde yenileyeceklerini göreceğiz.

        Mevduat faizlerindeki artışın kredi faizlerinin 10 puan daha altında kalmasında geçici süreyle yapılan stopaj indiriminin de payı var. Nitekim stopajın indirilmesini mevduat faizlerinde indirim izledi.

        Bir de bankaların kredi iştahı kapandı. Verdikleri büyük kredilerin bazılarında bile yeniden yapılandırmaya gitmek zorunda kaldılar. Kredi geri ödemelerinin konjonktür gereğince daha da aksayacağından korkulması, iştahın azalmasının en büyük nedeni.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar