Osmanlı İmparatorluğu için 1. Dünya Savaşı'nı sonlandırmak üzere toplanan Paris Barış Konferansı çerçevesinde hazırlanan ve taraflar arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan anlaşma. Sevr Antlaşması 19. yüzyıldan beri süregelen "Doğu Sorunu"nun müttefikler tarafından çözüme kavuşturulmak istenmesi nedeniyle diğer antlaşmalara göre daha geç imzalanmıştır. Sevr ne Osmanlı'nın ne de İtilaf Devletleri'nin meclislerinde onaylanmıştır. Lozan Antlaşması ile tarihe karışsa da ağır şartlar içeren 433 maddelik bu antlaşma Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu açısından siyasi bir öneme sahiptir.
Sevr Antlaşması sınırlar bağlamında batıda Edirne ve Kırklareli dahil Trakya'nın büyük bir bölümü ile Ege Adaları'nı Yunanistan'a, 12 Ada'yı ise İtalya'ya bırakmıştır. Boğazlar ve etrafındaki geniş bölge Boğazlar Komisyonu'nun denetimi altına girmiştir. Anadolu'nun güneyinde yer alan Ceyhan, Antep, Urfa ve Mardin günümüz Suriye'si ile birlikte Fransız Mandası'na bırakılmıştır. Irak ve Musul Britanya mandası olan Irak'a verilmiştir. Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan kurulmuştur. Anadolu temelde Osmanlı kontrolüne bırakılmakla birlikte bu durum üç önemli noktada delinmektedir: (a) güney sınırı ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından saptanacak olan Ermenistan'ın kurulması, (b) İzmir ve civarının Osmanlı mülkiyetinde olmakla birlikte fiilen Yunanistan kontrolüne bırakılmış olması ve beş sene sonra bu bölgede bir plebisit planlanması, (c) Fırat nehrinin doğusunda ve kurulacak olan Ermenistan'ın güneyinde yer alan ve Kürt unsurunun çoğunlukta olduğu bölgelere mahalli muhtariyet tanınması ve Milletler Cemiyeti'nin bir yıl içinde bölgeye bağımsızlık vermesi. Sevr Antlaşması ile aynı gün Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya arasında imzalanan Üçlü Pakt ise Osmanlı'ya bırakılan bölgeyi daha da daraltmıştır. Bu pakt Osmanlı'ya verilen Anadolu'yu üç farklı ekonomik nüfuz bölgesine ayırmıştır.
Askeri açıdan Osmanlı Devleti az sayıda askere sahip olacak; padişahın özel koruma birliği, jandarma kuvveti ve özel birlikler dışında herhangi bir askeri kuvvete sahip olamayacaktır. Mali açıdan ise savaş tazminatı ödeyemeyecek durumda olan Osmanlı maliyesini denetlemekle mükellef bir Maliye Komisyonu kurulması öngörülmüştür. Böylece Osmanlı Devleti ekonomik açıdan tam bağımlı bir devlet haline getirilmek istenmiştir. Kapitülasyonlar genişletilirken limanların, demiryollarının, telgraf hatlarının kontrolü ve kabotaj hakkı da uluslararası komisyonlara bırakılmıştır.
7 Haziran 1920'de Ankara hükûmeti İstanbul'un resmen işgal edildiği 16 Mart 1920'den itibaren imzalanmış olan hiçbir antlaşmayı tanımayacağına dair bir yasa çıkarmıştır. Müttefikler ise antlaşma imzalanana dek geçen iki senelik süreçte Milli Mücadele hareketini dikkate almamış, aksine antlaşma hükümlerini dikte ettirmeye çalışmıştır. Sert ve kabul edilemez hükümleri ile Sevr Antlaşması Kurtuluş Savaşı'nın itici gücü olmuş ve bu durum da bizatihi antlaşmanın kendisini ortadan kaldırmıştır.
YAZAR
Ayşe Köse Badur