Bireylerin belirli uyarıcı veya uyarımlara gösterdikleri tepkileri ifade eder. Sosyal bilimlerde davranışlarla ilgili açıklamalar, temelde bireysel davranışlarla ve ilgili varsayımlarla bağlantılıdır. Davranış en genel anlamda, canlı bir organizmanın (insan veya hayvanın) yaptığı hareketlerdir. Ancak organizmada gözlemlenen büyüme gibi bazı değişiklikler davranış değildir. En geniş anlamıyla davranış, biyoloji, psikoloji, sosyoloji ve bunlarla ilişkili disiplinlerin inceleme konusudur. Davranışın bilimsel yöntemlerle incelenmesi Davranış Bilim(ler)i olarak da adlandırılır.
Bireysel davranış, "örgütsel davranış" (ÖD) alanının temel konuları arasındadır. Disiplinler arası bir bilim dalı olan ÖD araştırmalarında amaç, örgütsel bağlamda insan davranışlarını nedenleri ve sonuçlarıyla daha iyi anlayarak insan davranışlarını örgüt amacına en uygun biçimde yönetmektir.
Çok yönlü ve karmaşık bir olgu olan davranışın anlaşılması ve açıklanmasına ilişkin çeşitli yaklaşımlar geliştirilmiştir. "Biyolojik yaklaşım", davranışı fizyolojik ve biyolojik süreçlerle açıklamaya çalışan ve "organik model" de denilen, indirgemeci bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, tüm psikolojik süreçlerin ve davranışın dahi biyoloji, dolayısıyla kimya ve fizik açısından açıklanabilir olduğu iddiasındadır.
Davranışı meydana getiren moleküler davranımları hareket ettirenlere 1920'lere kadar içgüdü, sonra dürtü denmiştir. Dürtü azalması kuramından sonra ise artık ihtiyaçları, istekleri, ilgileri, arzuları da kapsayacak şekilde güdü olarak ifade edilmektedir.
"Psikolojik Yaklaşım", bireysel davranışı adale kasılmaları, yutma, terleme vs. gibi basit refleksler veya parça parça hareketler gibi "moleküler davranış" olarak değil, siyasi partiye oy atma, satın alma, yatırım yapma gibi bütüncül, "molar davranışlar" olarak ele almayı savunur. Bu yaklaşım, biyolojik ve fizyolojik faktörleri de dikkate almakla birlikte daha çok bilişsel ve psikolojik faktörlere ve süreçlere odaklanan bir yaklaşım olarak tanımlanabilir.
Psikologlarca, duyu organlarından gelen girdilerin işlenmesi "bilişsel" terimiyle ifade edilir. Bireysel davranış, uyartıların/uyarımların organizmaya reseptörler/duyu organları ile alınması, algılanması (zihinde işlenmesi ve yorumlanması), kavramsallaştırma, yargılama, değerlendirme ve karar verme gibi süreçleri içerir. Davranışın öznesi olarak "bireyin rasyonelliği" de davranış bağlamında tartışılan bir konudur. Bireyin ve davranışının bilinçli/rasyonel, hatta Freud gibi irrasyonel (bilinçdışı) olduğunu ileri sürenler bulunmakla birlikte sosyal bilimlerde hakim anlayışın L. J. Savage (1954) tarafından önerilen "Sübjektif Beklenen Fayda" modeline dayandığı söylenebilir. Sosyal ortamlarda davranışa neden olacak kararı veren birey kendisi açısından sübjektif beklenen faydayı hesaplayacak ve kendisi açısından daha değerli gördüğünü seçecektir. Yani maksimize edecektir.
Belirli bir davranışın kazanılması veya kalıcı bir değişikliğe uğraması "öğrenme" olarak tanımlanır. Buna göre bilginin kazanılmasından ziyade organizmada (tepkide) kalıcı değişim öğrenme olarak görülür. Bisiklete binmek, yüzmeyi öğrenmek gibi. Ivan P. Pavlov'un klasik koşullanma ve B. F. Skinner'in edimsel koşullanma kuramları öğrenmeye ilişkin deneysel teorilerdir. Öğrenme, klasik koşullanmada, (eşzamanlı) uyarıcılar arası çağrışım, edimsel koşullanmada ise davranışın sonuçları (ödüller ve pekiştirme) ile açıklanır. Özellikle edimsel koşullanma, işletmeler bakımından çok önemli olan motivasyon çalışmalarına da katkı sunan bir yaklaşım olmuştur.
Davranış, bireyin kişiliğiyle de ilişkilidir. Günümüzde genel kabul gören görüş hem durumun hem de kişiliğin davranışta etkili olduğudur. Fakat davranışın açıklaması çoğunlukla kişiden ziyade duruma, durumsal faktörlere dayalıdır. Kişilik, bireyin kendisinden kaynaklanan tutarlı davranış kalıpları ve kişilik içi süreçler olarak tanımlanır. Tutarlı davranış kalıplarını her zaman ve her durum içinde gözlemleyebiliriz. Kişilik içi süreçler nasıl davranacağımızı ve hissedeceğimizi etkileyen ve içimizde gelişen bütün duygusal, güdüsel ve bilişsel süreçleri kapsar. Çok teknik bir kararda dahi kişiliğin etkisi vardır: "Karar teorisinde" minimax-kuralı karar vericinin çok pesimist, maximax-kuralı buna karşılık çok optimist bir davranışı ortaya koyar. Bireyin kişiliğini kabuk, mizaç ve karakterini ise çekirdek olarak görürsek mizaç karakteri bir insanın hayatla baş etmesindeki tavrı olarak değerlendirebiliriz. Sosyal davranış araştırmalarında kişiliğin ara değişken olarak alındığı görülmektedir. Kişiliğin davranışlarla ilişkili olduğunu, farklı kişiliğe sahip kişilerin davranış ve iş başarılarının da farklı olduğunu gösteren çok sayıda araştırma bulunmaktadır.
"Sosyolojik ve Sosyal Psikolojik Yaklaşımlar", davranışı sosyoloji ve sosyal psikoloji bakış açısından ele alır. Sosyolojik yaklaşımda davranış, daha çok kültürle ilişkili olarak ele alınır. Kültür gözlenebilir davranıştan çok daha derinlerdedir. Kültür bir toplumun ortaklaşa sahip olduğu ve üyelerine yaydığı davranışa yansıyan, o davranışı yaratan ve yorumlamada kullanılan görüşler, değerler ve algılardır. Bilişsel süreçler bilme ile ilgili olarak bireyin zihin yapısını oluşturduğundan toplumun düşünce yapısını da kültür olarak görebiliriz. Sosyolojik yaklaşımın baskın görüşü, kültürün davranışları etkilediği yönündedir.
Bireyin davranışını sadece fizyolojik ve psikolojik yönden açıklamak yetersizdir. Bireyler bir toplum ve bilhassa gruplar, daha ziyade küçük gruplar içinde bulunurlar ve gruptan etkilenirler. Birey davranışını etkileyen ve rasyonellikten uzaklaştıran bulguları ortaya koyan araştırmaların başında Solomon Asch (1952) ve Richard S. Crutchfield'in (1955) "grup baskısı" araştırmaları gelir. Bu araştırmalarda, bireylerin grup içinde başka yalnız olduklarında başka şekilde karar verdikleri ve grup baskısı sonucunda objektif veriler altında dahi kararlarını grup standartlarına göre değiştirdikleri görülmüştür.
Dünyada Sosyal Psikolojinin kurucuları arasında gösterilen Muzaffer Şerif, otokinetik etkiyi kullanarak yaptığı araştırmada, bireylerin kararlarını grup normuna doğru kaydırdıklarını göstermiştir. Bütün sosyolojik olayları bireysel davranışlarla açıklayan George Casper Homans, Skinner'ci önermelere dayanarak birey davranışının nedenlerini açıklamıştır. Skinner'de ödül nasıl temel pekiştireç ise Homans'ta gruptaki en temel ödül sosyal onaydır.
Sosyal bilimlerin kilit kavramlarından olan "etkileşim" (interaction) de davranışlar ile ilişkilidir. Temel kabul, her bireyin verdiği karara bağlı olarak davranışının diğer karar verenlerin karşılaştıkları ve elde ettikleri maddi ve / veya psikolojik sonuçlara ve davranışlara bağlı olabileceği yönündedir. Birey davranışlarının etkileşimle açıklanması, etkileşimcilik olarak nitelendirilebilir. Davranışın karşılıklı (iki yönlü) olduğuna vurgu yapan bu görüşe göre, her bir kişinin davranışı diğer kişilerden beklenen davranışlara bağlıdır. Davranışların/sonuçların karşılıklı olması "oyun teorisinde" işlenmektedir. Birey oyuncu olarak adlandırılır ve strateji takip ettiği varsayılır. Ayrıca birey sonuçları kendi tercih sırasına göre sıralar. Ödül yapısı stratejilere göre yararları içerir. Ödül maddi olduğu kadar psikolojik faydaları da içerir. Çoğu zaman, parasal ya da maddi ödülün yapısı psikolojik ödülün yapısından ayrıldığında yalnızca psikolojik olan geçerlidir.
Davranışla ilişkili bir diğer önemli faktör "tutumlar"dır. Tutumların inançlarla birlikte davranışları belirlemede ara değişken olarak görülmesi gerekir. Çoğu yerde ve zamanda tutum başka davranış başka olarak gözlenebilir. Eğer tutumu oluşturan bilişsel, duygusal öğeler kendi aralarında kuvvetli ilişki içindeyse davranış olarak da kendini gösterecektir veya davranışlar devamlı ödüllendirilirse tutum da oluşacaktır. Örnek: Orta Çağ'da Avrupa'da veba salgınının altında yatan neden suya karşı oluşmuş olan tutumda yatar. O tarihlerde Avrupa'da insanlar suyun mikropları derinin altına soktuğuna dair inanç geliştirdikleri için yıkanmıyorlardı. Böylece "su mikropları deri altına sokar" inancı, suya karşı olumsuz tutuma ve "yıkanmama" davranışına yol açmıştır.
Açıklandığı gibi bireysel davranış biyolojik, fizyolojik, psikolojik, örgütsel, sosyolojik, kültürel vb. çok sayıda faktör ve süreçle ilişkili, bireylere özgü karmaşık bir olgu ve süreçtir. Birey davranışı, "örgütsel davranış" alanında da öğrenme, tutumlar, motivasyon vb. ile ilişkili olarak incelenen bir konudur. Örgütsel bağlamda insan davranışının daha iyi anlaşılması, insanların ve örgütlerin daha etkin yönetilmesi, çalışanların tatmin, bağlılık, motivasyon ve performansının geliştirilmesi, böylece işletmelerin sürdürülebilir bir başarı ve rekabet üstünlüğü sağlaması bakımından önem taşımaktadır. Bu bağlamda, örgütlerde birey davranışları ile ilgili ve ilişkili çalışmalar gelişerek devam etmektedir.
YAZAR
Erdal Tekarslan