Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Oruç Nedir?

        İslami bir terim olarak oruç, "dinen yükümlü olan bir kimsenin tan yerinin ağarması anından başlayarak, güneşin batışına kadar geçen zaman içinde, ibadet niyetiyle yeme içme ve cinsel ilişkiden kendisini uzak tutması" anlamına gelir. Tan yerinin ağarması "imsak vakti" olarak isimlendirilir. Bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur; bu vakit aynı zamanda orucun başlama vaktidir. Oruç yasaklarının sona erdiği güneşin batma vakti "iftar vakti" olarak isimlendirilir. Ramazan ayında oruç tutmak, İslam'ın beş şartından biri ve namazdan sonra ikinci temel bedeni ibadetidir.

        Belirli bir süre yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durma, perhiz yapma ya da belirli yiyecekleri yememe, sükût etme, ağzı ve kulağı yalandan ve kötü sözden koruma vb. şekillerde yerine getirilen oruç ibadetine hemen bütün dinlerde rastlanır. Oruç İslam öncesi Cahiliye Araplarında da bilinmekteydi. Müslümanlar ramazan orucu farz kılınmadan önce muharrem ayının onuncu günü olan aşure günü oruç tutmaktaydılar. Hicretin ikinci yılında ramazan orucu farz kılındıktan sonra bu orucun dışında kalan oruçlar nafile olarak değerlendirilmiştir.

        Kur'an-ı Kerim'de önceki toplumlara da orucun farz kılındığına dikkat çekilmiş, oruç yasaklarına uymanın Allah tarafından çizilen sınırlara riayet anlamına geldiği ifade edilmiştir (Bakara 2/183). Bütün bunlar göz önüne alındığında orucun Allah'a kul olma bilincine varılabilmesi, mümine yaraşmayacak hal ve davranışlardan sakınılması ve kulluğun belirli bir disipline bağlanması açısından vazgeçilmez bir öneme sahip olduğu anlaşılır.

        Ramazan ayında oruç tutmak ile bu ayda tutulamayan oruçları Ramazan ayından sonra günü gününe tutarak kaza etmek farzdır. Adak oruçlarının tutulması ve bozulmuş nafile oruçların kazası ise vaciptir. Bunların dışında mecburi olmayan, ama tutulması halinde sevap olan nafile oruçlar vardır: Muharrem ayının onuncu günü (dokuzuncu ya da on birinci günü ile birlikte) ve her kameri ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri, haftanın pazartesi ve perşembe günleri tutulan oruçlar gibi. 

        Oruç riyanın en az karışma ihtimali olan bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır. Peygamberimizden nakledildiğine göre, orucun bu yönüne ilişkin olarak Allah, "Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim." (Buhari, "Savm", 2, 9; Müslim, "Sıyam", 30) buyurmuştur. Oruç, nefsin isteklerinden iradi olarak uzak durma olması yönüyle bir irade eğitimine, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de bir sabır eğitimine dönüşmektedir. İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için irade hakimiyeti ve güçlükler karşısında dayanabilme gücü de önemli bir role sahiptir. Nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp yüceltilmesinde oruç etkili bir yoldur. Bu durum orucun değişik biçimlerde de olsa hemen bütün din ve kültürlerde riyazet ve mücahede yolu olarak mevcut olmasını da açıklar.

        Bir kişinin farz olan oruçla yükümlülüğü için Müslümanlık, ergenlik (bulûğ) ve belli bir akli olgunluk düzeyinde (akıllı) olma şartlarının yanında kişinin oruç tutmaya güç yetirecek durumda olması ve yolcu olmaması da gereklidir. Hasta ve yolcu olan kişiler isterlerse oruç tutmayabilirler, ancak tutmaları durumunda oruçları geçerlidir. Tutmadıkları oruçları ise normal duruma döndükten sonra kaza ederler. İster farz veya vacip, isterse nafile olsun her tür oruçta niyet şarttır.

        İslam alimleri, oruçla yükümlü kişinin dinen geçerli bir mazereti olmaksızın ramazan orucunu zamanında tutmaması halinde günahkar olacağı ve zimmetinde borç olarak kalan bu orucu ilk fırsatta kaza etmesi gerektiği hususunda fikir birliği içindedir. Orucun temel unsuru ve anlamı, yeme, içme ve cinsel ilişki zevklerinden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, bu anlama gelecek davranışlar orucun bozulmasına sebep olur. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi adet olan her şeyi içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girdiği gibi her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilacın da bu kapsamda yer aldığında tereddüt yoktur. Başlanmış farz veya vacip bir orucu dinen geçerli bir mazeret olmaksızın bozmak da günah olup ramazan orucunun edasında duruma göre kaza veya kaza ile birlikte kefaret gerekir. Kefaret, sırasıyla altmış gün peş peşe oruç tutmak ve buna güç yetiremezse altmış fakiri sabahlı akşamlı bir gün, ya da bir fakiri altmış gün doyurmaktır. Kasıt olmaksızın bozulan oruçlar, sadece kaza edilir. 

        Meşrû bir gerekçeye dayanarak ramazan gününde oruç tutmayan kişinin kendisini oruçlu gibi göstermesi gerekli olmamakla beraber özellikle ramazan ayına ve oruçlulara saygı bakımından açıktan yiyip içmemesi İslami adaba uygun görülmüştür. 

        Oruç insana kendisinin varlıklar alemindeki yeri ve beşer özelliği hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapma imkanı verir; ona ancak Allah'ın mutlak hükümranlığına gösterdiği teslimiyetle değerli bir varlık sayılabileceği bilincini kazandırır. Diğer taraftan kişinin sahip olduğu ruhi ve bedeni donanımları insana yaraşır bir biçimde dengeli ve verimli kullanabilmesi için aklın ve ruhun bedene ait süfli arzuların güdümünden kurtarılması hayati bir önem taşır. Zira insanın karşılaştığı maddi ve manevi sıkıntıların çoğu mideye bağlı isteklerin ve cinsel arzuların aşırılığını önleyememekten kaynaklanır. Bu isteklerin dengede tutulabilmesi ve taşkınlık eğilimi gösterdiğinde frenlenebilmesi için bilinçaltının sürekli biçimde denetlenmesi gerekir. Bu ise ancak ciddi bir irade eğitimiyle mümkün olur. Oruç bu eğitimin sıkı bir disiplin içinde yürütülebilmesi için çok uygun bir psikolojik ortam meydana getirir.

        Oruç ibadetinin toplumsal hayata, insanlar arasında iyi ilişkilere yönelik olumlu sonuçları da söz konusudur. Oruç, kişinin biyo-fizyolojik fonksiyonlarını kontrole yarayan basit bir "aç kalma" olayı değildir. Zira oruç insanı çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimi olarak da görülmelidir. Ayrıca oruç tutan bir kimse otokontrol ve otokritik yapmak suretiyle dini ve ahlaki değerlere göre davranışlarını düzenlemek durumunda olacağı için bu ibadetin kişinin irade gücü ve vicdanının gelişip olgunlaşmasında etkili olduğu düşünülebilir.

        Oruç anında dini tecrübe en yüksek bilinç ve duygu düzeyinde yaşanır. Allah'a yakınlık, saygı, şükran gibi duygular oruç ibadetinin mümin kişiye yaşattığı dini tecrübenin örneklerindendir. Özellikle kefaret olarak tutulan oruçlarda pişmanlık, vicdan azabı, bağışlanma isteği gibi duygular yoğun bir şekilde tecrübe edilir.

        Oruç, sadece kişiliği şekillendiren bir ibadet, Allah ile insan arasında yaşanan dini bir tecrübe olarak kalmaz, onun etkileri Müslümanın çevresindeki insanlara da olumlu şekilde yansır. Oruç sayesinde bir Müslüman çevresindekilere empati, sevgi, şefkat ve dayanışma gibi duygularla yaklaşmayı öğrenir.

        Oruç, kişinin Rabbiyle gönül bağını güçlendiren, ona manevi ve deruni bir haz tattıran, irade eğitimine ve kalp inceliğine yol açan ibadetlerden olduğu için oruç tutan kişinin söz ve davranışlarına daha çok dikkat ederek dilini yalan söylemek, gıybet etmek, laf taşımak, ara bozmak, insanların kusurlarını araştırmak gibi kötü, çirkin, başkalarını rencide edecek boş ve gereksiz sözlerden koruması gerekir. Aksi takdirde oruç sadece açlık ve susuzluktan ibaret kalır. Hz. Peygamber şöyle buyurur: "Kim oruçlu iken yalan sözü ve onunla hareket etmeyi bırakmazsa, onun yemesini ve içmesini terk etmesine Allahu Teala'nın ihtiyacı yoktur." (Buhari, "Savm", 8).

        Oruç tutmak insanda şükür ve minnettarlık duygularını kendiliğinden ortaya çıkarır. İnsan, oruç tutarken bazı ihtiyaçlardan mahrumiyet duygularını tecrübe ederek sahip olduğu nimetlerin değerini yeniden fark eder ve bu nimetleri veren yüce Yaratıcı'ya şükran hissiyle yönelir.

        YAZAR

        Mehmet Erdoğan

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa