"Merkez- Çevre" modeli, en genel seviyede, karar alıcı kişi, grup ve kurumları içeren merkez ile, merkezin aldığı kararlardan doğrudan etkilenen çevre aktörleri arasındaki kimi zaman çatışmayı kimi zaman iş birliğini içeren ilişkileri çözümleyen yapısal bir model olarak tanımlanabilir. Model, küresel ekonomik ilişkileri, uluslaşma ve sanayileşme süreçlerinin ortaya çıkardığı toplumsal ayrışmaları, bu toplumsal ayrışmalar üzerine kurulan sosyal, siyasi ve ekonomik kurumları, farklı toplumsal grupların siyasi, sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını inceleyen farklı disiplinlerdeki çok sayıda çalışmanın teorik zeminini oluşturmuştur. Merkez-çevre analizi, siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel ilişkilerin tümünün, "merkez" ve "çevre" olarak isimlendirilen iki parçadan oluştuğunu öne sürer. Merkez ile çevrenin beraber oluşturduğu birim, bazen bir devlet, toplum veya topluluk olabildiği gibi bu ilişki diğer bazı durumlarda küresel ekonomi-politik düzeyde de tespit edilebilir. Model, toplum içi, toplumlar arası ve küresel eşitsizlikleri ekonomik alana hapsolmadan analiz etme imkanı sunması bakımından önem arz etmektedir.
Merkez ve çevre kavramları, popüler ve akademik literatürde farklı bağlamlarda sayısız kullanıma sahiptir. Ancak bu kavramların, "merkez-çevre" ikiliği halinde ve aralarındaki eşitsiz ilişkiye odaklanan ilk kullanımı Edward Shils'e (1910-1995) aittir. Shils, "Merkez ve Çevre: Makrososyoloji Yazıları" başlıklı çalışmasında her toplumun bir merkezi olduğunu ileri sürer. Merkez, toplumun belli bir kesimi tarafından paylaşılan değer ve inançlar dünyasıdır. Ortak değer ve inançların tecessüm ettiği merkez bu yönüyle eylemi ve kurumsallaşmayı da içerir. Kurumsallaşma sayesinde ise merkez, devletin ve devlet üzerinde etkili olan seçkinlerin alanı haline gelir.
Coğrafyaya bağlı tanımlanmayan ve bu anlamda değişkenlik gösterebilen merkez, toplumun tamamını kapsamaz. Ancak, merkezde yer alan aktörlerin kararları ve siyasaları, merkezin ihtiva etmediği çevre üzerinde doğrudan etkili olur. Bu, merkezin değer ve inançlarının toplumun tümü tarafından benimsenmesinin istenilmesini beraberinde getirir. Merkezin toplumun bütününü oluşturmamasına rağmen, sahip olduğu avantajlı konum sayesinde (ekonomik ve siyasi gücü kontrol edebilmesi) çevre üzerinde baskı kurması, merkez ve çevre arasında çatışma karakterinin daha ağır bastığı bir ilişkiyi meydana getirir.
Shils merkez-çevre ilişkilerini sosyolojik olarak bu şekilde açıklarken Andre Gunter Frank, Barry K. Gills ve Immanuel Wallerstein gibi sosyal bilimciler, merkez-çevre kavramını "Dünya Sistemi" adını verdikleri küresel ekonomi-politiği incelemek için kullanmışlardır. Dünya Sistemi açıklamasına göre, modern kapitalist sistem merkez ve çevre ülkelerden oluşmaktadır. Merkez ülkelerde teknolojik gelişme ve sermaye birikimi çevre ülkelerdekinden daha fazladır. Daha nitelikli ürünler üreten merkez ülkelerin ihracat gelirleri ithalat giderlerinden daha yüksektir ve söz konusu ülkeler bu sayede dış ticaret fazlası verir. Çevre ülkeler ise düşük nitelikli ürünler ürettikleri için ithalat giderleri ihracat gelirlerini aşar ki bu da çevre ülkelerin dış ticaret açığı vermesine neden olur. Bu denklem, çevre ülkeleri ekonomik büyümeye ve refaha ulaşmak için her zaman merkez ülkelere bağımlı hale getirir. Dahası bu bağımlılık, ekonomiyle sınırlı kalmaz ve diğer alanlara da sirayet eder.
Merkez-çevre tartışmasını Türkiye örneğine taşıyan adım, Şerif Mardin'in 1973 yılında yayımladığı "Türk Siyasasını Açıklayacak Bir Anahtar: Merkez-Çevre İlişkileri?" (Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics?) başlıklı makalesi olmuştur. Mardin bu makalede, Osmanlı İmparatorluğu'nun klasik döneminde Osmanlı sarayı ve seçkinleri ile göçebe Türkler arasındaki siyasi, kültürel ve dini farklılaşmanın, Osmanlı ve daha sonra Cumhuriyet modernleşmesi ile devam ederek 1960'lara kadar uzandığını savunur. Böylece Mardin, Türk siyasasını merkez ve çevre arasında yaşanan bu maddi ve manevi farklılaşma ve çatışma üzerinden okumayı teklif eder. Nitekim sonraki yıllarda, Türk siyasasını anlamak için Mardin'in merkez-çevre analizine sık sık başvurulmuştur. Öyle ki söz konusu makale alanın temel çalışmalarından birisi haline gelerek defalarca referans gösterilmiş ve eleştirilmiştir.
YAZAR
İsmail Çağlar