Kanun koyucularla savunulan fikirler üzerinde uzlaşı sağlamayı, ortaya konulan önerileri kolay kabul edilebilir hale getirmeyi, kamuoyunun ve siyasi çevrelerin dikkatini çekmeyi hedefleyen halkla ilişkiler faaliyeti. Lobicilik şu üç kavramla birlikte açıklanmaktadır; Lobi, Lobi faaliyetleri ve Lobici. Lobi, kapıdan içeri girildiğinde görülen ilk boşluk, koridor anlamına gelmektedir. Bu sözcük siyasi arenada, çıkar gruplarının parlamento koridorlarında kendi isteklerini kabul ettirme, onları kendi arzuları doğrultusunda etkileme çabalarına karşılık gelmektedir. İşte bu faaliyetleri yürüten, kanun koyucularla temasa geçen, çeşitli angajmanları ve maddi kaynakları kullanan, sonuçta onları ikna etmeye çalışan lobicilerdir. Lobiciliğin uygulayıcısı, fikirlerin hayata geçirilmesini sağlayan kişi lobicilerdir.
Lobiciliğin yöneten ve yönetilenlerin var olduğu ilk çağlardan itibaren başladığı kabul edilmekte, bugün uygulanan şeklinin ilk çıkış yeri olarak ise Amerika Birleşik Devletleri gösterilmektedir. Lobicilik kelimesi ABD'de ilk olarak "Lobi Ajanları" olarak 1829 yılında kullanılmış, daha sonra lobi şirketlerinin rahat çalışabileceği yasal düzenlemeler 1876 yılında yapılmaya başlanmıştır. Lobi Ajanı ifadesi 1879 yılından itibaren "Lobici" olarak anılmaya başlanmıştır.
ABD'de daha sonra lobicilikle ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmaya devam edilmiş, 1946 yılında çıkartılan Federal Lobi yasası ile şirketler kayıt altına alınmış, harcamaların açıklanması zorunlu kılınmıştır. Bu düzenlemelerin amacı kamusal çıkarları korumak ve şeffaflığı sağlamaktır.
1980'lı yıllarda ABD'de halka dayalı lobicilik faaliyetleri öne çıkmış, sokaktaki halkın görüşlerini çeşitli yollarda yasa yapıcılarına iletmeleri sağlanmıştır. Amerikan Lobiciler Birliği de bu süreçte kurulmuştur. 1995'te dönemin Amerikan Başkanı Bill Clinton, lobiciliğin ahlaki temel ve kurallarını yeniden belirleyen bir düzenlemeye imza atmış, üst düzey kamu görevlilerine görevlerinden ayrıldıktan sonra lobicilik faaliyeti yapmaları için 5 yıl bekleme süresi getirilmiş, yabancı bir ülke için çalışmaları ise yasaklanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri bugün lobiciliğin en faal olarak yürütüldüğü ülkedir; Washington'da kayıtlı binlerce, kayıtsız ise on binlerce lobici faaliyet göstermekte, ekonomistten, hukukçuya, iletişim uzmanından emekli bürokrata kadar pek çok meslek erbabı bu sektörün içinde yer almaktadır.
Lobiciliğin bugün çok aktif olduğu bir başka yer de Avrupa Birliği'dir. 1950'li yıllardan itibaren gelişen lobi faaliyetlerinin günümüzdeki hedef kitlesini Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Bakanlar Kurulu oluşturmaktadır. Demokratik gelişmişlik ve sivil toplumun güçlü yapısı Avrupa Birliği'nde lobiciliğin etkin olmasını sağlamaktadır.
Lobicilik, kamu yönetiminde yasa yapıcıya da karar verici pozisyondaki kişileri bilgilendirme ve etkilemeye yönelik çabaları kapsar. Kendi amaçlarını gerçekleştirmek isteyen baskı/çıkar grupları, yasama ve yürütme organları üzerinde etkili olarak hedeflerine ulaşmak isterler. Bir ülkenin çıkarlarını yabancı hükümetlere ve uluslararası örgütlere karşı savunmak, bu doğrultuda yasal düzenlemeler oluşturmak da lobiciliğin faaliyet alanında yer alır.
Lobicilikte kullanılan araçlar hedef kitlenin niteliğine ve amaca göre değişir. Kitle iletişim araçları, siyasal karar alma mekanizmalarına yönelik iletişim çalışmalarında en yaygın ve etkin şekilde kullanılan yöntemdir. Televizyon, gazete, radyo, dergi klasik medya mecralarıdır ve hepsinin etkili olduğu, seslendiği, ulaştığı kitleler vardır. Kitle iletişim araçlarının yanı sıra daha çok detay ve kişisel bilgiler içeren yazılı ya da basılı materyallerden oluşan kişisel iletişim yöntemleri ile yüz yüze iletişim de lobicilikte kullanılan diğer araçlardır.
Lobicilerin yasama ve yürütme süreçlerinin içinden gelmeleri, hukuksal mevzuatlara hakim olmaları, geniş bir deneyimlerinin bulunması onların savundukları konuya hakimiyetlerini gösterir ve onları başarılı kılar. Lobicilerin kişisel özellikleri de başarıda rol oynar; Lobicinin duygusallıktan uzak olması, etkili iletişim becerilerine ve analiz yeteneğine sahip olması, her türlü insanla kolay diyalog kurabilmesi, değişen koşullara çabuk uyum sağlayabilmesi ve yüksek etik standartlara sahip olması başarılı lobicinin nitelikleri arasında sayılır.
Lobicilik faaliyetlerinde güven, şeffaflık, dürüstlük ve etik ilkelere bağlılık önem taşır. Çünkü lobiciler bütün bir toplumu ilgilendiren kararların alınmasında etkili olmakta, karar alıcıları yönlendirmektedir. Demokratik toplumlarda şeffaflık ve ahlak ilkeleri gözetildikçe bu durum olağan karşılanır. Olağan olmayan ise kamuoyunun aleyhine olan, toplumun çıkarlarıyla çelişen kararlar için Meclis'in, milletvekillerinin baskı altına alınması, etik olmayan birtakım yöntemlerle küçük bir azınlığın çıkarına hizmet etmeye zorlanmalarıdır. Lobicilik demokratik toplumun çok sesliliğinin bir unsuru olarak görülmeli; farklı görüşlerin, fikirlerin ve bakış açılarının karar mekanizmalarına taşınması için önemli bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
YAZAR
Abdullah Özkan