Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan mukataa sistemi içinde bir gelir toplama yöntemidir. Benzer yöntemler eski çağlardan beri farklı devletlerde kullanıldı ve kullanımı 20. yüzyıl başlarına kadar devam etti. Osmanlı İmparatorluğu'nda iltizam yönteminin ilk kez ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte erken döneme ait uygulamalara II. Mehmet (ö. 1481) döneminde rastlanır. 16. yüzyılın sonlarından itibaren devlet işletmeleri ve vakıflar tarafından daha yaygın şekilde tercih edilmiştir. 1695 yılından itibaren ise "malikane" adı verilen uzun süreli iltizam uygulaması ortaya çıkmıştır.
Mukataa sisteminde tek bir gelir kalemi, bir bölgedeki çok sayıda gelir kalemlerinin tamamı veya bazıları bir araya getirilerek bir gelir bölgesi/birimi oluşturulurdu. Maden ve darphane gelirleri, gümrük gelirleri, bir bölgeden toplanacak arazi ve şahıs vergileri, arazi ve dükkan kiraları ve vergileri, tuzla gelirleri, dalyan gelirleri, ham iplik ve kumaş üretimi ve ticaretinin farklı aşamalarında oluşan vergi gelirleri mukataa biriminin konusunu oluşturabilirdi. Mukataa bölgesi/birimi kapsamındaki vergiler maktu, emanet veya iltizam yöntemlerinden biri ile toplanabilirdi ve bunlar arasında geçiş olabilirdi. Maktu yönteminde (ber vech-i maktu) vergi toplayacak ve vergi ödeyecek iki taraf arasında senelik belirli bir nakdi veya ayni miktar üzerinde anlaşmaya varılır ve üzerinde anlaşılan miktar peşin veya bir kısmı peşin kalanı taksitler halinde ödenebilirdi. Emanet yönteminde ise (ber vech-i emanet) eğer vergi gelirlerini devlet hazinesi topluyorsa emin unvanı verilen bir devlet görevlisi görevlendirildiği süre boyunca belirli vergi gelirlerini toplardı. Eğer vergi gelirleri bir vakıf kurumu adına toplanacak ise vakıf görevlisi olan vergi toplama memurları (cabi) ve katipler vergi gelirlerini toplar, vakfa teslim ederdi.
İltizam yönteminde ise (ber vech-i iltizam) süresi bir ile üç yıl arasında (tahvil) değişen bir sözleşme ile gelirlerin toplanmasını girişimciler üstlenir ve bu kimselere mültezim adı verilirdi. Vergi gelirlerinin toplanması işi açık artırma ile en yüksek miktarı öneren mültezime bırakılırdı. Mültezim şahsına ve ödemeyi üstlendiği miktara kefil gösterir, talebini ve teklifini bir arz belgesi ile iletirdi. Bu arz üzerine bir tezkire veya telhis yazılır ve bu iltizam talebnameleri defterlere kaydedilirdi. Birden fazla mültezim birlikte (ber vech-i iştirak) gelirleri toplama işini üstlenebilirdi. Mültezim mükelleflerden kanunlarla belirlenmiş vergileri toplayabilirdi. Zorla fazla vergi toplaması halinde şikayet ve teftiş üzerine mültezime bırakılan yetkiler geri alınabilirdi. Mültezimin topladığı toplam gelir ile yaptığı sözleşme uyarınca ödeyeceği miktar arasındaki fark onun karını oluştururdu. Mültezimler başka girişimcilerle alt sözleşmeler yaparak mukataa bölgesini/birimini bölebilir ve vergilerin toplanmasını bu girişimcilere devredebilirdi. Sözleşme devlet ile şahıs, kurum ile kurum, kurum ile şahıs, şahıs ile şahıs arasında düzenlenebilirdi. Sözleşmede belirlenen miktarın (asl-ı iltizam) bir kısmı peşin ve kalanı taksitler halinde veya tamamı taksitler halinde ödenebilirdi. Ödemelerle ilgili bu düzenlemeler sözleşme metninde (iltizam şartnamesi) yer alırdı. Mültezim ödemekle yükümlü olduğu miktar için bir borç senedi verir ve ödemeleri tamamladığında bu senet iptal edilirdi.
İltizam yöntemi ile toplanan gelirleri takip etmek üzere mukataa defterleri tutulur, ödemelerin miktarı, tarihi ve kalan alacaklar bu defterlere kaydedilir, ödemeyi onaylayan bir kadı ise hüccet, mütevelli ise tezkire veya temessük denilen belge verilir ve ödenemeyen gelirleri kaydetmek ve izlemek üzere bakaya-i mukataat defterleri tutulurdu. Bu defterler sayesinde mültezimin sözleşme süresi bitmeden ölmesi, mukataanın daha yüksek gelir teklif eden bir mültezime verilmesi, sözleşmenin iptali benzeri durumlarda taraflar arasında alacak ve verecek miktarları hesaplanır ve kapatılır, sözleşmeyi sonlandıran nedene bağlı olarak mukataa bölgesi yeniden iltizama verilebilir veya gelirler yukarıda değinilen diğer yöntemlerle toplanabilirdi. Bu defterlerdeki kayıtlar, devlet veya kurumların muhasebelerine kaydedilerek mukataa bölgelerinin/birimlerinin gelirlerinde artış ve azalışlar yıllar içinde izlenebilirdi. Merkezi hazine veya kurumlar, emanet ve maktu yöntemlerinde olduğu gibi iltizam yönteminde de mültezimlerin topladığı gelirlerin devlet hazinesine veya kurum kasasına doğrudan teslimi yerine köprü yapımı, asker veya kurum çalışanlarının maaşlarının ödenmesi veya erzak temini benzeri bir harcamanın karşılanmasını isteyebilirdi. Sözleşmede ödemeler nakdi tespit edilmesine rağmen kısmen ayni yapılması istenebilir ve teslim edilen ürünün bedeli toplam ödemeden düşülürdü.
İltizam yönteminin açık artırma sürecinin oluşturduğu rekabet sayesinde ve mültezimlerin gelir artırmak için yaptığı yatırımlarla mukataa bölgesi/biriminin gelirlerini yükselttiği düşünülmektedir. Bu yöntem, peşin ödemeler ve dönem içi taksit ödemeleri yoluyla devlet ve kurum bütçelerinde gelir ve gider akımları arasındaki zamansal uyumsuzluğu dengeleyerek nakit darlığını rahatlattığı için de tercih edilmiştir. İltizam yöntemi aynı zamanda mültezimlerin sermayelerini işletebildikleri bir yatırım sahası açmıştır.
YAZAR
Korhan Orbay