Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Fransız Devrimi Nedir?

        Türkçe'de Fransız İhtilali ve İhtilal-i Kebir de denilir. Fransa'da 1789'da başlayan, mutlak monarşinin devrilip bilahare Cumhuriyet idaresinin tesis edilmesi ve en nihayetinde Napolyon'un 1804'te imparatorluğunu ilan etmesi ile neticelenen bir dizi olaylar bütününü kapsar. İhtilalin sona eriş tarihi olarak 1799 senesinin kabulünde, aynı yılın Aralık ayında idareyi ele alan Napolyon'un Devrimin gaye ve ilkelerinin hayata geçtiğini ve artık sona erdiğini ilan etmesi rol oynamış görünür. Bununla birlikte bazı kanun, uygulama ve söylemlerin hem Fransa'da yerleşmesine hem de Fransa dışına (özellikle Napolyon Savaşları: (1803-1815) yayılmasına bakılarak devrimin bu tarihten sonra da sürdüğü bazı tarihçilerce belirtilir. Fransız Devrimi sadece Fransa'yı değil, yol açtığı "Fransız Devrimi Savaşları" (1792-1802) yanında; ulusçuluk, liberalizm, sekülerizm ve radikalizm gibi fikir akımları ve toplum hareketleri ile Avrupa ve Avrupa haricindeki ülke ve toplumları da etkileyen, modern dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir.

        Devrimin temel sebeplerinin başında Geç Orta Çağ'dan beri süregelen Eski Rejimin (Ancien Regime) tıkanması gelir. Fransa'da Devrim öncesinde hakim olan sosyal ve idari sistem kralın mutlak hakimiyeti altında toplumun hiyerarşik olarak 3 tabakaya bölünmesine dayanıyordu. Ruhban zümresinin (le clerge) meydana getirdiği birinci tabaka nüfusun yüzde 0,5'ni teşkil ederken toprakların yüzde 10'una sahipti. Dahası diğer toprak sahiplerinin ürünlerinin onda birini vergi olarak alma hakkı vardı. Asillerin (la noblesse) oluşturduğu ikinci tabaka nüfusun yüzde 15'ine tekabül ederken toprakların yüzde 25'ine sahipti. İlaveten köylülerin ürünlerinden pay alma ve zorunlu çalışmadan muafiyet gibi imtiyazları vardı. Nüfusun geri kalanından oluşan üçüncü tabaka (le tiers etat) köylüler, esnaf, tüccar ve zanaatkarları kapsıyordu. Bunlar birinci ve ikinci tabakaya verdiği vergilere ilaveten devlete karşı doğrudan bir toprak vergisi (taille) yükümlülüğü altındaydı. Vergi yükü büyük ölçüde köylüler ve küçük toprak sahipleri tarafından çekiliyordu. Loncalar ve bölgesel meclislerin kendilerine ait imtiyaz ve muafiyetleri vardı. Devlet ofisleri ve bazı unvanlar para ile edinilmekteydi. İdari ve hukuki organlarda üçüncü tabakanın söz hakkı ve etkisi yoktu. Şehirleşme ve ticaretin artması ile 18. yüzyıla gelindiğinde üçüncü tabaka dahilindeki yükselen zümreler (serbest meslek mensupları, tüccarlar ve entelektüeller) idari ve siyasi etkinlik talebini dile getirmeye başladılar. Eski Rejimin tıkanmasının yanında, 18. yüzyılda ortaya çıkan ve Montesquieu, Rousseau ve Voltaire gibi yazarların eserlerinde görülen kanunilik, kuvvetler ayrılığı, halk iradesi, rasyonalite gibi yeni fikir ve düşünceler (Aydınlanma hareketi ve felsefesi), kamuoyunun etkinliğinin artması ve 1689 İngiliz Temel Haklar Beyannamesi ile 1776 Amerikan Bağımsızlık Beyannamesinin etkileri de devrimin sebeplerine eklenebilir.

        Devrimin tetikleyici sebeplerini ise mali kriz, kötü yönetim, kötü hava şartları nedeniyle düşük rekolte ve tahıldaki ihracat serbestisi sonucu oluşan kıtlık, Britanya ile yapılan 1786 serbest ticaret anlaşmasının küçük ölçekli işletmeleri vurmasının getirdiği işsizlik oluşturur. Britanya ile sömürge ve denizaşırı hakimiyet için yaptığı Yedi Sene Savaşları'nda (1756-1763) mağlup taraf olan Fransa, savaşı finanse etmek için aşırı borçlanmıştı. Amerikan Devrimi Savaşları'nda (1775-1783) Britanya'ya karşı ayaklanan kolonileri destekleyen Fransa, her ne kadar bu kez galip tarafta yer aldıysa da umduğu mali ve iktisadi getirileri elde edemedi. 1787'ye gelindiğinde Fransa hazinesi iflasın eşiğindeydi. Kral 16. Louis'nin kötü yönetimi, ekmek kıtlığı, pahalılık ve işsizlik geniş kitlelerin hoşnutsuzluğunu artırdı ve Devrimin tetikleyicisi işlevini gördü.

         Mali krizin ve diğer sorunların çözümü için önerilen ve asillerin de vergilendirilmesini ihtiva eden reform önerilerini Paris Parlamentosundan geçiremeyen 16. Louis bu konuda bir karar almak üzere en son 1614'te toplanan Umumi/Birleşik Meclis'i (États generaux) toplantıya çağırdı. Bir tür istişari kurul mahiyetinde olan Umumi/Birleşik Meclis birinci, ikinci ve üçüncü tabakaların temsilcilerinden oluşmaktaydı. Toplantı öncesinde üçüncü tabakanın temsilci sayısı 2 katına çıkarıldı. Toplantı 5 Mayıs 1789'da başladı. Üçüncü tabaka temsilcileri her tabakanın ayrı ayrı oylaması sistemine karşı birleşik oylama istedi, kabul edilmeyince 10 Haziran'da kendileri çalışmaya başladı ve diğer tabakaları da davet ettiler. Taşra rahipleri, birinci tabakadan üçüncü tabakaya katılınca üçüncü tabakanın temsiliyeti artmış oldu. 17 Haziran'da kendilerine Ulusal Meclis (Assemblee nationale) adını verdiler ve 26 Haziran'da bir tenis kortunda toplanarak anayasa yapılıncaya kadar dağılmama yemini ettiler. Ulusal Meclis 9 Temmuz 1789'da Ulusal Kurucu Meclis (Assemblee nationale constituante) adını aldı. Meclise karşı, Alman paralı askerlerinin de dahil olduğu askeri yığılmanın artması üzerine ahali kendilerine katılan bazı askerlerle beraber 14 Temmuz'da Bastille Kalesini/Zindanını ve Paris'in kontrolünü ele geçirdi. 10 Haziran'dan 14 Temmuz'a gerçekleşen olaylar zinciri ve Ulusal Meclis'in bir anlamda ülkenin idaresine el attığını ilan etmesi Devrimin başladığını ve geri dönülemez noktaya eriştiğini ifade eder. Bundan sonra 1799 Aralık ayında Napolyon'un tam yetkili bir şekilde idareyi ele almasına kadar, önceleri Devrim taraftarlarının ve karşıtlarının, daha sonra ise Cumhuriyetçilerle Monarşi yanlılarının, sekülerler ile dindarların, devrim taraftarlarının kendi içindeki hizipleşmelerin ve farklı grup ve kulüplerin (Jakobenler, Jirondenler, Montagnardlar, Cordelierler, Feuillantlar, Maraisardlar, Hebertistler, Thermidorianlar ve Sankülotlar gibi) iktidar mücadelesi, Avrupa'daki diğer ülkelerin müdahalesi ve onlarla yapılan savaşlar neticesinde Fransa'da yoğun bir şiddet, iç savaş ve terör dönemi ve farklı yönetimler hakim oldu.

        9 Temmuz 1789'dan 30 Eylül 1791'e kadar süren Ulusal Kurucu Meclis dönemi Devrimin ilk dönemidir ve monarşinin bir anlamda meşruti monarşi olarak devam ettiğini simgeler. Kurucu Meclis 4 Ağustos 1789'da radikal kararlar alarak bütün feodal imtiyaz ve muafiyetleri kaldırdı yani Eski Rejim tasfiye edildi. 26 Ağustos'ta İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi kabul edildi. İnsanların eşit ve hür doğduğunu ve temel haklarını vurgulayan, egemenliğin ve hukukun kaynağının ulus olduğunu ifade eden bu metin mutlak monarşinin reddi demekti. Akabinde kralın yetkileri sınırlandırılarak meşruti monarşi tesis edildi. Kraliyetin bu düzenlemeleri kabul etmediği ve askeri bir hareket yapacağı söylentileri üzerine Ekim 1789 başında binlerce kadın Versailles Sarayına yürüdü ve kralın kendileriyle beraber Paris'e gelmesini istedi. Kral buna uymak durumunda kaldı ve kadınların eskortunda 6 Ekim'de Paris'e taşındı.

        Mali sorunları çözmek ve kaynak sağlamak için, Meclis'in 2 Kasım 1789 kararıyla, kilisenin elindeki topraklara "ulusun tasarrufunda olduğu" ifadesiyle el konuldu ve bunların karşılığında tahviller çıkarıldı. Bu karar, 4 Ağustos'taki aşar (ondalık) vergisinin kaldırılması kararından sonra kiliseye vurulan ikinci büyük darbeydi. Bu, kilise ile meclis arasında bir çatışmaya yol açtı ve Meclis Temmuz 1790'da çıkardığı bir yasa ile kilise görevlilerinin papalık tarafından seçimi yerine devlet tarafından seçimini ve papazların Devrime bağlılık andı içmesi şartını getirdi. Katoliklik artık devlet dini olarak kabul edilmediği gibi Protestanlık da eşit bir mezhep olarak tanındı. Asiller ve Kilise'nin ayrıcalıklarının kaldırılması bunlarla devrim yanlıları arasında mücadelenin fitilini ateşlemiş oldu.

        Kral 16. Louis gelişmelerin gidişatından hoşlanmadığı için 20 Haziran 1791'de Paris'ten ayrılıp Avusturya'ya gitmek istedi, lakin Varannes'de yakalanıp Paris'e geri getirildi. Bu olay Cumhuriyet taraftarlarını güçlendirdi. Kamuoyunda artan hoşnutsuzluğa karşı Ulusal Meclis anayasa çalışmalarını hızlandırarak krala sundu ve kral tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece Ulusal Kurucu Meclis Eylül 1791'in son gününde görevini tamamlamış oldu.

        1791 Anayasası ile Kurucu Meclisin yerini alan Yasama Meclisi (Assemblee Legislative) döneminde (1 Ekim 1791-20 Eylül 1792) meşruti monarşi devam etti. Kralın Fransa'yı terk etme girişimi devrimin uluslararasılaşmasını getirdi ve Avusturya Kralı ve Prusya Kralı 27 Ağustos 1791'de askeri müdahaleyi de içeren Pillnitz bildirisi ile 16. Louis'ye desteklerini açıkladılar. Bunun üzerine Fransa Avusturya'ya karşı 20 Nisan 1792'de savaş ilan etti. Böylece "Fransız Devrimi Savaşları" olarak bilinen muharebeler başlamış oldu. Başlangıçta ilerleyen Avusturya orduları Valmy'de durduruldu ve bu savaş yanlısı devrim güçlerinin elini kuvvetlendirdi. Ağustos ve Eylül aylarında düşmanla iş birliği içinde oldukları gerekçesiyle Paris hapishanelerinde bulunan papaz ve asillerden oluşan binlerce mahkûm öldürüldü. 10 Ağustos'ta kraliyet sarayı basılıp muhafızlar öldürülünce Yasama Meclisi monarşiyi askıya aldı ve Ulusal Konvansiyon (Convention Nationale) denilen yeni bir meclis kuruldu.

        20 Eylül 1792'den 26 Ekim 1795'e kadar çalışan Ulusal Konvansiyon Meclisi, selefi gibi kısıtlı sayıda erkek seçmenin oyuyla değil bütününün oyuyla seçildi. Konvansiyon bütün (erkek) seçmenlerin oyuyla seçilen tarihteki ilk parlamento oldu. 21 Eylül 1792'deki ilk toplantısında monarşiyi ilga etti ve böylece 1. Fransa Cumhuriyeti kuruldu. 19 Kasım 1792'de "hürriyetleri için mücadele eden halklara kardeşlik ve yardım" ilan edilerek devrim ve fikirleri uluslararası plana taşınmış oldu. Akabinde kral yargılandı ve 21 Ocak1793'te idam edildi. Bu, bir yandan Fransa'da iç savaşın fitilini ateşledi diğer yandan da Büyük Britanya, Hollanda, İspanya ve bazı İtalyan şehir devletlerinin devrim karşıtı cepheye katılmasına yol açtı. Paralı askerliğe karşı 23 Ağustos 1793 kitlevi seferberlik (Levee en masse) kararnamesi ile vatandaşlardan oluşturulan ordu, savaşlarda başarı kazanmaya başladı.

        Konvansiyon Meclisi en baştan üç grubun (Jirondenler, Montagnardlar/Jakobenler, Maraisardlar) rekabetine sahne oldu. Maximilien Robespierre'nin başını çektiği Montagnardlar daha radikal bir pozisyon alırken Jirondenler ılımlı cumhuriyetçi pozisyondaydılar. Orta yol pozisyonunda olan Marasiardlar diğer ikisi arasında denge unsuruydu. 1793 başlarından 1794 yazına kadar Montagnardlar Meclis'te baskın gruptu. Bir yandan Avrupa'da yürütülen savaşlar, diğer yandan içerde Eski Rejim unsurlarıyla yapılan mücadele, ilaveten hizipler arası iktidar mücadelesi şiddetin tırmanmasını sağladı. Artık taraflar birbirini devrime ve ulusa ihanet ile suçlamaktaydı. Tırmanan şiddet "terörün hakimiyeti" ile (la Terreur) (1793-1794) sonuçlandı. Kurulan Devrim Mahkemelerinde resmi olarak 16.000 kişi "daha insani bir ölüm için icat edilen giyotin" ile idam edildi. İktidar mücadelesinin sarkacına göre önce Jirondenler sonra Montagnardlar (Robespierre dahil) idam edildiler. İç savaş ve devrim yanlıları, karşıtları ve farklı gruplar arasında yaşanan değişik ölçekteki çatışmalar sonunda 150.000 insan öldü. Bu arada Konvansiyon İdaresinin radikal politikaları arasında Hristiyanlığın tasfiyesi için kiliselerin kapatılıp rahip ve papazların tutuklanması; zamanı sıfırlarcasına ilk seneyi Cumhuriyetin ilanı (1792) ile başlatan ve haftaları 10 günlük dilimle tanımlayan yeni bir takvim ilanı da söz konusu olmuştu.

        Konvansiyon idaresi 22 Ağustos 1795'te yeni bir anayasa ilan etti ve anayasa plebisitle kabul edilerek 27 Eylül'de yürürlüğe girdi. Buna göre Meclis iki kamaradan oluşuyordu ve hükûmet organı beş kişilik bir "Direktörlük komitesi" (le Directoire) tarafından icra edilecekti. Direktörlük yönetimi 1799'a kadar sürdü. Avusturyalılara karşı İtalya'daki savaşlarda başarısıyla öne çıkan General Napolyon'un da dahil olduğu Emmanuel-Joseph Sieyès'in yönlendirdiği 10 Kasım 1799 darbesi ile yeni bir anayasa ve yeni bir yönetim oluşturuldu. "Konsüllük Yönetimi" (le Consulat) denilen bu yapıda üç kişilik bir Konsüller Heyeti icra organı işlevini üstlenmişti. Gerçekte Birinci Konsül olarak Napolyon her şeye hakimdi. Kendi ifadesiyle devrimin amaçları gerçekleşmiş ve artık bitmişti. Napolyon savaşlardaki başarısını barış tesisi ile de devam ettirerek bir istikrar getirdi ve 1804'te kendisini İmparator ilan edince Fransa Cumhuriyetten İmparatorluğa dönmüş oldu. 

        Fransız Devrimi'nin hem Fransa hem de dünya için bir dizi sonuçları ve etkileri vuku buldu. En mühimleri arasında mutlak monarşinin ilgası başta gelir. Aristokrasi, loncalar ve benzeri ayrıcalıklar kaldırıldı. Cumhuriyetçilik, eşitlik ve ulus egemenliği hakim söylem haline geldi. Napolyon tarafından tekrar ihya edilene kadar Kilise tasfiye edildi. Hanedan diplomasisi ve paralı askere dayalı harp sistemi yerine vatandaş eksenli asker sistemi geldi. Kölelik (kısmen) kaldırılınca Haiti cumhuriyeti kuruldu. Avrupa'da ve kolonilerde yeni cumhuriyetler oluştu. Ulusçuluk, liberalizm, sekülerizm ve radikalizm gibi fikir akımları ve toplum hareketleri gelişti. Devrimin karanlık yüzünde, Fransa'da 170 bine yakın insan idam edildi veya iç savaş ve çatışmalarda öldürüldü. 1792'de başlayan ve 1815'te biten devrim sonrası savaşlar neticesinde 5 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Fransız Devrimi ve sonrasındaki gelişmeler Osmanlılar tarafından başlangıçta ihtiyatla karşılandı. İstanbul'da yabancı misyonlar içinde hayli yoğun bir propaganda faaliyeti yaşandı ve Babıali bunları dikkatle takip etti. Fransız Devrimi ve ortaya koyduğu ilkeler ve gelişmeler özellikle 19. yüzyıl Osmanlı devlet adamları ve entelektüel kesimleri üzerinde giderek artan şekilde büyük etkiye yol açtı. Tanzimat Dönemi sonrası reformlar çağında siyasi hayatı derinden şekillendirdi.

        YAZAR

        Ahmet Nuri Yurdusev

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa