Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Küreselleşme Nedir?

        Küreselleşme, özellikle 1980'lerden günümüze devletler, ekonomiler, kültürler ve hatta bireyler arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkilerinde yaşanan yaygınlaşma, derinleşme ve hızlanma olgularının artması demektir. Büyük bir hızla değişen ve dönüşen dünyamızda "küreselleşme" kavramını gerek kendi içinde taşıdığı gerekse de farklı boyutları temelinde incelemeden, günümüzün siyasal, ekonomik, kültürel, bireysel gelişmelerini ve uluslararası ilişkiler kavramını anlamlandırabilmek neredeyse imkansızdır

        Yaşadığımız dünya aslında her zaman küresel bir nitelik içermiştir. İmparatorluklardan dünya ticaretine, gezginlerden bilimsel alışverişe, sömürgecilikten emperyalizme uzanan geniş bir yelpazede, dünya tarihi, siyaset, ekonomi, kültür, felsefe ve sanat alanlarında her zaman küresel bir boyut içermiştir. Bununla birlikte bugün küreselleşmeden bahsederken, önce 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan iki kutuplu dünyayı niteleriz ve ardından da 1990'da Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle sona eren Soğuk Savaş sonrası dönemi işaret ederiz. Akademik olarak, küreselleşme çalışmaları ve tartışmaları içinde esas olarak 1990'lı yıllardan başlayan ve bugüne kadar gelerek devam eden dönem öne çıkmaktadır.

        Küreselleşme tartışmasının öneminin ve süregelen popülerliğinin temel nedeni, son yıllarda dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan önemli değişimlerin, sorunların, süreçlerin ve gelişmelerin küresel nitelik kazanarak, bölgeler, ülkeler, ülke içi yerellikler ve hatta günlük yaşam üzerinde çok ciddi dönüşümler yaratmasıdır. Farklı bir biçimde söylemek gerekirse, küreselleşme kavramını kullanmadan, yerel, ulusal, bölgesel düzeylerde yaşanan siyasal, ekonomik, toplumsal veya kültürel değişimleri ve dönüşümleri ne anlamak ve çözümlemek ne de yönetmek mümkündür.

        Küreselleşme kavramı incelendiğinde pek çok farklı tanım ve yaklaşımla karşılaşılmaktadır. Kimilerine göre küreselleşme, tarihin farklı evrelerinde gözlemlediğimiz bir olgudur ve bu kapsamda dünya tarihi de farklı küreselleşme evreleri geçirmiştir. Dünya tarihi, özellikle ticaret alanında, her zaman küresel bir nitelik taşımıştır. Nitekim bugün, turizm alanında, dünyanın farklı yerlerinde ve ülkemizde ziyaret ettiğimiz tarihsel kalıntılar ve yerlerin, aynı zamanda tarihin belli dönemlerde inşa edilmiş ticaret merkezleri olması, bize küreselleşmenin çok uzun bir dönemdir yaşandığını göstermektedir. Örneğin ülkemizde sıklıkla ziyaret edilen Side, Olimpos, Kapadokya gibi yerler aynı zamanda dönemlerinin önemli birer ticaret ya da siyasi-kültürel merkezleridir. Benzer biçimde Roma veya Osmanlı İmparatorlukları'nda görüldüğü üzere, imparatorlukların kendisi de küresel ölçekte siyasi bir hakimiyet kurmuş olan küresel/cihan imparatorlukları olarak öne çıkmaktadırlar. 

        Bununla birlikte, küreselleşmeden konuşurken, özellikle tarihsel bağlam olarak, 1980'lerden bugüne dek yaşanan değişim ve dönüşümden bahsedilmektedir. 1980'lerde özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin, (örn. Amerika ve Britanya ve de Türkiye) ekonomilerinde "Serbest Pazar Ekonomisine Geçiş" ile başlayan; 1990'da Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle ortaya çıkan "Soğuk Savaş'ın Bitişi" ile pekişen; 2001 yılında yaşanan "11 Eylül Terör Saldırısı" ve 2008 yılında başlayan "Dünya Ekonomik Krizi"yle derinleşen; 2010 yılında Kuzey Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında başlayan "Arap Baharı" ve sonrası yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, darbe ve iç savaşlarla yaygınlaşan; bilişim, iletişim, bilgi ve teknoloji alanında yaşanan devrimsel değişikliklerle yayılan ve son olarak da 2020 ve sonrası döneme damgasını vuran COVID-19 virüsünün dünya ölçeğinde hızla yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan Korona Pandemisi'yle yaşamın her alanında "şok etkisi" yaratan küreselleşme dalgası ve süreci, dünya tarihinin gördüğü en yoğun, çok boyutlu ve çok aktörlü değişim ve dönüşüm sürecini içermektedir. Bugün, "dünyamızın küreselleştiği" ve "küresel bir dünyada yaşıyoruz" saptamaları, akademik alandan siyasi, ekonomik ve kültürel alanlara kadar uzanan geniş bir alanda ortak kabul görmektedir. 

        Yaşadığımız dünya, ticaretten imparatorluk deneyimlerine; 15 ve 16. yüzyıllarda yaşanan yeni kıtaların ve yeni ekonomik alanların keşfi çabalarına; 1830'da yaşanmaya başlayan sanayi devrimlerinden bilgi ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere, hep küresel bir nitelik taşımaktaydı. Ancak bugün küreselleşen dünya dediğimiz zaman, karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin yaygınlaştığı ve derinleştiği, tarihsel süreçlerin, olayların, sorunların, meydan okumaların ortaya çıkma ve yaşanma hızının çok arttığı, coğrafi mesafelerin varlığının sürmesine karşın dünyamızın giderek küçüldüğü ve dijitalleştiği bir yaşamdan, bir toplumsal gerçeklikten bahsediyoruz. Küreselleşen dünyamız, olumlu ve olumsuz gelişmelerin, potansiyellerin ve risklerin, değişim ve dönüşümün, belirsizliğin, güvensizliğin ve şiddetin, eş zamanlı ve birlikte yaşandığı bir dünyadır. 

        Çünkü dünya tarihi içerisinde farklı küreselleşme evrelerinin gözlemlendiği yaklaşımı küreselleşmeye ilişkin olarak bizlere önemli bir ipucu vermektedir. Buna göre, tanımsal ve kavramsal olarak farklılıklar içerse de, küreselleşme bir durum olarak değil, bir süreç olarak irdelenmeli ve incelenmelidir. Bu çerçevede de günümüzde küreselleşmeden söz ederken, ülkeler arası karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin çok daha yoğunlaşması ve tamamen iç içe geçmesi vurgulanmalıdır. Yoğunlaşma ve iç içe geçme, küreselleşmenin bir toplumsal gerçeklik, bir tarihsel, politik, ekonomik, kültürel bir süreç olarak, ülkeler üzerinde yarattığı dönüştürücü etkilerde yaşadığımız yaygınlaşma, derinleşme ve daha da önemlisi, hızlanma olgularını içermektedir.

        Yaygınlaşma, dünyanın herhangi bir yerinde olan bir gelişmenin, dünyanın diğer bölgelerinde de ciddi etkiler ve sonuçlar yaratması anlamına gelmektedir. Buna göre, dünyanın bir bölgesinde oluşan ekonomik kriz, siyasal çatışma ya da terör eylemi, dünyanın farklı bir bölgesinde işsizlik, göç, güvensizlik veya istikrarsızlık olarak ortaya çıkabilmektedir. 2008 ekonomik krizinin Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayıp kısa süre içerisinde tüm dünyaya yayılması, yaygınlaşmaya açıklayıcı bir örnektir. Benzer biçimde, küresel iklim değişikliği ve küresel ısınma olarak yaşadığımız sorun, sadece tek bir ülke ya da bölge değil, dünyanın tümüne etki etmektedir. Sonuç olarak, artık ülkelerin küreselleşme sürecinin dışında kalma lüksü ve olanağı yoktur.  

        Derinleşme, bu yaygınlaşma sürecinin yarattığı etkilerin yaşadığımız dünyanın her tarafında güçlü bir şekilde hissedilmesini ve yaşanmasını ifade etmektedir. Küreselleşme değiştirici ve dönüştürücü gücü yüksek bir süreçtir. Ülkeler, küreselleşmeyi ciddiye almadan, küreselleşme süreçlerine ve bu süreçlerin yarattığı sorunlara karşı etkili yanıtlar ve politikalar geliştirmedikleri sürece, zayıf ve kırılgan bir nitelik taşıyacaklardır. Ekonomik krizden teröre, hastalıklardan doğal felaketlere, savaşlardan şiddete, yoksulluktan işşsizliğe, su, besin, toprak gibi doğal kaynaklardaki azalmadan göç ve mülteci akımlarına kadar geniş bir yelpazede yaşanan sorunlar tüm ülkeleri, ekonomileri, siyaseti, kültürü ve günlük yaşamı derinden etkilemektedir. Dünyanın bir bölgesinde ortaya çıkan bir sorun bugün dünyanın diğer bölgelerini de yaygın ve derin bir şekilde etkilemekte ve bunun sonucunda da hiç bir ülkenin küreselleşme dışında kalma lüksü kalmamaktadır. Yerel sorunlar küreselleşmekte; küresel sorunlara küresel boyutta çözüm bulma durumu ve gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

        Hızlanma ise yaygınlaşma ve derinleşme süreçleriyle bu süreçlerin yarattığı etkilerin artık çok hızlı bir biçimde yaşanması anlamını taşımaktadır. Küreselleşen dünya, ritim ve hareket olarak çok hızlı bir dünyadır. Özellikle, bilişim ve iletişim teknolojilerinde yaşanan devrim niteliğindeki gelişmeler, dünyamızı küçültürken aynı zamanda da hızlandırmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, facebook®, twitter®, whatsapp, instagram, mesaj vb. sosyal medya araçları veya kişisel blog ve internet siteleri yoluyla yapılan haberler yalnızca saniyeler içerisinde dünyanın bir ucundan diğer ucuna ulaşabilmektedir. İklim değişikliğiyle ilgili yaşadığımız sorunlar, bir terör saldırısının ya da ekonomik bir çalkantının etkileri dünyanın her yerinde hızla hissedilmektedir. Küreselleşen dünya, daha önceki dönemlere göre değişim ve dönüşümün çok daha hızlı yaşandığı bir dünyadır.

        Tüm bu tanımlar bağlamında küreselleşme, akademik olarak, değişim ve dönüşüme anlam veren bir "tarihsel süreç" ve "toplumsal gerçeklik" olarak ele alınmalıdır. Bununla birlikte, küreselleşme, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda yaşanan "iktidar ve güç ilişkileri"nden bağımsız değildir. Küreselleşme bir taraftan, Soğuk Savaşı niteleyen iki kutuplu dünyadan, birbirinden farklı aktörlerin öneminin arttığı çok kutuplu bir dünyaya geçişi; diğer taraftan ise zengin ile fakir arasındaki gelir ve refah makasının çok açıldığı, yoksulluk ve işsizliğin dünya ölçeğinde yaygınlaştığı, ülke işgallerinin, kimlik savaşlarının ve şiddetin arttığı, iklimden salgına, dünyanın geleceğinin belirsizleştiği bir süreci tanımlamaktadır. Bu bağlamda küreselleşme, gerek küreselleşmeyi savunan, gerekse de küreselleşmeye direnen kesimlerin seslendirdiği bir "ideolojidir." Küreselleşme, bu niteliği içinde, Batı-Dışı ilişkilerin, Batı'nın son dönemlerde yaşadığı siyasi, ekonomik ve ahlaki krizin, uluslararası örgütlerin reform gereksinimlerinin ve Türkiye dahil orta ölçekli güç olarak düşünülen aktörlerin bölgesel ve küresel ölçekte etkilerinin artmasının çözümlenmesinde hem tarihsel süreç ve gerçeklik, hem de ideoloji olarak kullanılmaktadır. Küreselleşmenin bu ikili yapısı ya da tanımı, bundan sonraki dönemlerde de yaşadığımız küreselleşen dünyanın çözümlenmesi ve yönetilmesi süreçlerinde hep birlikte kullanılacaktır. 

        YAZAR

        E. Fuat Keyman

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa