Düşünce, his ve davranışsal cevaplarla farklı şekillerde bağlantılı nörofizyolojik değişimlere bağlı olarak sinir sisteminde görülen biyolojik durumlardır. Belli bir fizyolojik hareket örüntüsü ile beraber ortaya çıkarlar, davranışsal ve bilişsel değişimle birlikte pozitif veya negatif olarak deneyimlenirler. Öğrenme, karar alma, ilişkiler ve sağlık gibi önemli durumlarla ilişkili olduğundan, duygular, psikolojiden felsefe, nörobilim, tıp, ekonomi ve sosyolojiye kadar pek çok disiplin tarafından çalışılmaktadır.
Farklı kaç duygudan söz edilebileceği ve duyguların nasıl sınıflandırılabileceği tartışmalı olsa da psikolojide daha yaygınlıkla kabul edilen görüşe göre altı temel duygu vardır; bunlar, mutluluk, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşırma (hayret), tiksintidir. Bu temel duyguların evrensel olduğu, insanın yaşanılan bağlama uyum sağlayarak gerekli olan işlevsel davranışları gösterebilmesini, dolayısıyla hayatta kalmasını kolaylaştırdığı düşünülmektedir.
Bilişsel gelişimle beraber yaşamın ilk iki yılında, çocuğun yaşadığı sosyal çevreye ve o çevre içerisinde kendine dair farkındalığı değişmeye başlar. Bu bilişsel ilerlemeyle bağlantılı olarak yapılan zihinsel değerlendirme sonucu hissedilen duygulara sosyal duygular veya kompleks (karmaşık) duygular denir. Sıkıntı, utanç, pişmanlık (vicdan azabı), gurur, kıskançlık (haset) bu sosyal/kompleks duygulardan bazılarıdır.
Temel ve sosyal/kompleks olarak ayrıştırılmalarının yanı sıra duygular pozitif (olumlu) ve negatif (olumsuz) olarak da isimlendirilmektedir. Mutluluk, neşe ve sevinç pozitif duygular arasında yer alırken, kaygı, korku, kızgınlık, öfke, sıkıntı ve kıskançlık gibi duygular negatif duygular olarak tanımlanmaktadır. Tüm duyguların kişinin hayatta kalmasını sağlama gibi bir işlevi olduğu düşünüldüğünde, bu sınıflamanın insanları negatif olarak tabir edilen duygularını yadsımaya veya bastırmaya sevk etmesi bakımından sakıncalı olduğu yönünde sıkça dile getirilen bir eleştiri vardır. Birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlığın temelinde "negatif" olarak isimlendirilen duyguların bastırılmasının yattığı bilimsel araştırmalarla ortaya konulmuştur. Psikolojide bazı duyguların negatif olarak ayrıştırılmasının altında yatan belli başlı sebeplerden biri, kontrol edilmediği durumda o duyguların kişinin kendisine veya çevresine vereceği zarara işaret etmesiyle ilgilidir. Bir başka deyişle, kaygı, korku, kızgınlık, öfke, sıkıntı ve kıskançlık gibi duygular uygun şekilde kontrol edilemediklerinde içe-yönelim problemi (depresyon, kaygı bozukluğu, somatoform bozukluk) veya dışa-yönelim problemine (saldırganlık, yıkıcı karşı gelme) yol açabilmektedir. Bu sınıflama, tüm duyguların işlevsel ve dolayısıyla gerekli olduğu görüşü ile ters düşmemektedir.
YAZAR
Ayşe Bilge Selçuk