Öğrenenlerin ve öğreticilerin, uzaktan iletişim araçları vasıtasıyla, zaman ve/veya mekandan bağımsız, esnek bir biçimde çeşitli etkileşim türlerini kullanarak formel ve enformel eğitim faaliyetlerini yürütmesidir. Duruma özel ders tasarımları ve öğretme-öğrenme stratejileri kullanılarak ders akış planı ve ders izleme/yönetme düzenlemeleri yapılabilir. Açık ve uzaktan eğitimde, bilgiye erişimde sınırlama olmadığından herkese her yerden erişim imkanı sağlanarak eğitim ve öğrenme hizmeti sunulabilir.
Açık ve uzaktan öğrenmenin tarihsel gelişim süreci üç evrede incelenebilir. Bunlar, mektupla öğretim, radyo ve televizyonla öğretim ve bilgisayar aracılığıyla öğretim dönemleridir. 1728'de, bilinen ilk mektupla öğretim uygulaması ABD'de başlatılmıştır. Daha sonra, 1856'da Almanya'da dil eğitimi için bir okul kurulmuştur. Amerika'da mektupla öğretim, 1873-1897 arasında Evde Çalışmayı Cesaretlendirme Topluluğu tarafından yükseköğretime geçiş amacıyla yürütülmüştür. Aynı zamanlarda mektupla öğretim, Japonya'da da uygulanmaya başlanmış, Birleşik Krallık'ta 1878'de Edinburg'da kamu hizmeti sınavlarına başvuran adaylar için, 1884'te muhasebe eğitimi için, 1887'de Londra Üniversitesi'nden derece almak isteyen öğrencileri hazırlama kursları için, 1894'te üniversite yeterlikleri kazandırmak için yürütülmüştür. Türkiye'de ise ilk uygulama, 1956'da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü'nde çalışanlara hizmet içi eğitim sunma amacıyla başlamıştır.
Dil öğretiminde ve görme engellilerin eğitiminde, medyanın kullanımıyla 1960'lardan itibaren radyo ve televizyon ile öğretim süreci başlamıştır. Her ne kadar Kuzey Afrika Üniversitesi, hükûmet kararnamesiyle 1962'de tamamen uzaktan öğretimle derece veren ilk üniversite olarak bilinse de, 1969'da İngiliz Açık Üniversitesi'nin kurulması, uzaktan eğitimle derece veren üniversitelerle yeni medya ve sistematik sistem değerlendirmesinin yapıldığı ve prestij kazandığı bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Türkiye'de de ilk olarak 1982'de Anadolu Üniversitesi'ne açık öğretim yapma hakkı tanınmış; daha sonra, İstanbul ve Atatürk Üniversiteleri bünyelerinde de Açık Öğretim Fakülteleri kurulmuştur.
Milli Eğitim Bakanlığı, 1960'ta "mektupla öğretim" uygulamalarını başlatmış; 1966'da Mektupla Öğretim ve Teknik Yayınlar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 1974'te Mesleki ve Teknik Öğretim Mektupla Öğretim Okulu açılmış, 1975'te Yaygın Yükseköğretim Kurumu (YAYKUR) açılmıştır. YAYKUR,1981'de Bakanlık onayıyla kapatılmış; aynı yıl "Mesleki ve Teknik Mektupla Öğretim Okulu"nun adı "Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu" olarak değiştirilmiştir. Daha sonra da 1992'de Milli Eğitim Bakanlığınca Açık Öğretim Lisesi kurulmuştur.
Dijital ses ve video ile genişleyen bilgi transferinin yansımaları, açık ve uzaktan öğrenme uygulamalarını tek yönlü bir iletişimden iki yönlü bir etkileşime doğru farklı bir boyuta dönüştürmüştür. Türkiye'de 1991'de Fırat Üniversitesi, uzaktan eğitim uygulamasında e-posta uygulamasını ilk kullanan üniversite olmuştur. 2000'li yılların başında da Bilgi Üniversitesi, ağ üzerinden ilk MBA lisansüstü programını uygulamıştır. Halen üniversitelerin çoğu, açık ve uzaktan öğrenme ortamlarında ön lisans, lisans ve lisansüstü programlarla hizmet vermektedir. Açık ve Uzaktan Öğrenme alanı, 2015'ten bu yana da Üniversitelerarası Kurul tarafından doçentlik alanı olarak kabul edilmektedir.
Kullanılan eğitim teknolojilerinin özelliklerine dayalı olarak esnek grup çalışmalarına fırsat sağlayan yapısı, bireysel ihtiyaçların doğrudan ya da dolaylı olarak belirlenebilmesine imkan veren uygulamaları, elde edilen verilere dayalı öğretim planı çıkartabilmesi ve kişiye özgü değerlendirme yapabilen algoritmaların işe koşulması ile son dönemlerde açık ve uzaktan öğrenme faaliyetleri yaygınlaşmaktadır. Öğrenenler açısından, çoğunlukla kitle dersleri şeklinde herkese "açık" olarak sunulan içeriğe yetişkinlerin daha fazla ilgi duyduğu gözlemlenmektedir. (Bkz: Khan Akademi, Udemy, Coursera, EdX vb.) Bu kapsamda kendilerini "açık" olarak adlandıran kurumlar, daha erişilebilir olabilmekte; geleceğin açık kampüsleri inşa edilmekte; hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla daha fazla kesime ulaşılmakta ve her kesimden gelen öğrenme taleplerine yönelik öğrenme ortamı oluşturulmaktadır. Kurumlar, öğrencilerin öğrenme kazanımlarını belgelendirme taleplerine göre, açık ve uzaktan öğrenme faaliyetlerini, düzenledikleri sınavlarla belgelendirmektedir.
Açık ve uzaktan öğrenme, çoğu zaman açık öğretim, açık ve uzaktan eğitim, internet tabanlı eğitim, e-öğrenme gibi kavramlarla birbirinin yerine kullanılmaktadır. Açık ve uzaktan öğrenme, uzaktan eğitimle eş anlamlı değildir. İkincisi, öğretmenlerin ve öğrencilerin zamandan ve mekandan bağımsız ve çoğunlukla da didaktik kaynakların geleneksel sınıf öğretimi faaliyetlerinin yerini aldığı programları ifade eder. Türkiye'de tamamen pratik nedenlerle uygulamaları farklı biçimde ifade edebilmek ve yasal mevzuatı daha kolay oluşturabilmek amacıyla açık öğretim, uzaktan eğitim ve e-öğrenme kavramları, uygulamalardaki farlılıkları nitelendirmek için kullanılmaktadır.
YAZAR
Arif Altun