Pandemi ile birlikte dijital hayata çok mu hızlı geçiş yaptık?
Dijital zehirlenmeden korunmak için telefon ve bilgisayarınızdan kurtulup kendinizi doğaya atın ve stres atan yürüyüş reçetesine başlayın. Attığınız adımların zihinsel ve fiziksel olarak karşılığını alacaksınız... Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Derya Uludüz yazdı
Kişisel teknolojinin hayatımızı pek çok açıdan daha kolay ve elverişli kıldığı şüphesiz. Hele ki şu pandemi günlerinde büyükannelerimiz bile dijitalle buluştu. Görüntülü telefonlarla birbirimizin hatırını sorar olduk. Fakat bu gelişmenin bir bedeli var: hiçbir zaman tamamen fişten çekilmeyen kablolu bir dünyada yaşamak bize nelere mal oluyor kendimize bir soralım. Bu sırf 7 gün 24 saat cep telefonları, mesajlar ve e-postalar sayesinde ulaşılabilir olma meselesi değil ki bu bile tek başına yeterli.
Yaklaşık 2 ay ev-ofis çalıştık ve sabahtan akşama kadar bilgisayarların karşısında zaman geçirdik. İşte iken en azından bir kahve molası, bir yemek molası derken kendimizi teknolojiden az da olsa ayırabiliyorduk. Ama evde nerdeyse bu da imkansız hale geldi. Sürekli olarak bu aletlerin ışığına maruz kalmak beyin faaliyetlerinizi uyarır: yatmadan evvel cep telefonlarınızı kontrol etmenin uykuya dalmayı zorlaştırmasının da nedeni budur. Elektronik bir aletin mavi ışığı uyku hormonu melatoninin salınmasını önler. Bunun yanında sürekli cep telefonu gibi aletlerden gelen çalma, mesaj mail geldi sesleri yine zararlı. 2011 yılında yapılan uluslararası bir çalışmaya göre cep telefonlarının yakınında uyuyan kişilerin %20’sinin haftada en az birkaç gece telefonunun çalması, gelen mesaj veya e-postalar yüzünden sık uyanıyor.