Biden adaylıktan çekildi, ABD son yılların en heyecanlı siyaset sahnesini yaşıyor ama dün geceden beri heyecanla takip ettiğim gelişmelere sonraki yazılarda geleceğim…
Bugün önce tatil notları…
Çocukluğumdan beri her yaz en az birkaç kez uğradığım Bodrum’a artık ayaklarım geri geri gidiyor.
Bir kere benim tatil beldesi anlayışımın boyutlarını çok aştı.
Mesafeler inanılmaz uzun ve vaktin çoğu yolda geçiyor.
Sadece mesafe olsa iyi, ulaşım da inanılmaz problemli zira fiyatlar uçuyor. Neredeyse restoran parası kadar transfer parası veriyorsunuz.
Fiyatlar sadece ulaşımda değil her şeyde uçuyor.
Özellikle de yeme-içme ve eğlencede.
Bodrum’a gitmek için -yazlığınız dahi olsa- artık epey bir bütçe ayırmanız gerek. Zincir marketlerin dışına çıkacaksanız, biraz yerel malzeme alayım, lokal yerlerden alışveriş edeyim diyecekseniz sebze meyve dahi İstanbul’a kıyasla çok pahalı.
Bütün bunlar bir şekilde sevimsiz yapıyor bence dünyalar güzeli Bodrum’u. Tüm problemlerine rağmen bence hala eşsiz, Alaçatı gibi fake ve karasal yerler ile kıyas kabul etmez.
Ama yine de biriken sorunları görmezden gelemeyiz. Fakat böyle deyip her sene illa gidiyoruz.
Bu yaz da çocuklar “Sıcaktan bunaldık, hayatımızın en kötü yazı bu” diye isyan edince artık açılışı yapalım dedik.
Yazları genel bir izlenim yazıyorum burası ile ilgili.
Bu yaz yollardan başlayayım zira Bodrum’da olmayan şey yol. Bir uçtan bir uca her yeri kıvrılan eski yollar bağlıyor ve o nedenle mesafeler çok uzun.
Karadeniz’de yapılan yol yatırımının beşte biri buraya yapılsa her şey çok farklı olur.
Mesela bu yıl Akyarlar’da kalalım dedik. Bence denizi açık ara en güzel yerdir Akyarlar.
Fakat gelin görün ki İstanbul’dan Bodrum’a bir saatte, Bodrum havalimanından Akyarlara bir saat 45 dakikada vardık.
Trafik çok kötü ama bunun sebebi esasen araç fazlalığı değil yol eksikliği ve polis kontrol noktası.
Adım başı tek şerit kapatılmış, haliyle araçlar kuyruk oluşturuyor. Sonra bir bakıyorsunuz ucunda bir şey yok. Sıkışıklık yaratmaktan başka bir şey değil.
Kaldı ki terör tehdidinin tavan yaptığı bir bölgede miyiz? 90’larda Tunceli yolunda bu kadar kontrol noktası yoktu, neden bu kadar sık şerit kesiliyor hakikaten anlamadım.
Bu yıl fiyatlar yüzünden Bodrum boş deniyor, kaldığımız Xanadu İsland’ın satış müdürü Eylem Uluçay’a sordum, doluluk tesislerde genel olarak yüzde 50 civarı imiş, bu döneme göre hakikaten düşük bir rakam. Bence bunda fiyatların yüksekliği kadar bu algıyı körükleyen medyadaki ‘1000 liralık lahmacun’ gibi haberlerin de payı var.
Birkaç yıldır Bodrum’un cazibe merkezi haline gelen yeni keşif Demirbükü’ne ilk kez yolum düştü. Bundan on sene öncesine kadar böyle bir yer hayallerde bile yoktu.
Dağların içinden geçerek varılan hakikaten güzel bir koy. Birbirinden havalı konut ve otel projeleri var, başta Cengiz inşaat olmak üzere şirketler büyük inşaat yapıyorlar ama yol çok kötü. Zaten uzak bir de çukurlara gire çıka gidiyorsunuz. Sordum daha inşaatlar bitmedi yol dayanmıyor diye düzeltmiyorlar dediler.
İstanbul’da bir klasik olan ama hiçbir özgün tarafını göremediğim Papermoon burada bir şube açmış ve hakikaten güzel.
Denizin üzerine yan yana kondurulan iskeleler ise ne kadar tesadüfi ve olağan bir hava verseler de ‘orada olma’nın mutluluğunu yaşayan şanslı azınlık tarafından kullanılıyor.
Demirbükü’nden Bodrum şehir merkezine gitmek ise kuzey kutbundan güney kutbuna ışınlanmak gibi.
Biri "Ben elitim, tenhayım, ulaşılmazım" diye diğeri ise "Ben avamım, kalabalığım, herkese açığım" diye bağırıyor.
Her sene Bodrum’u biraz daha yıpranmış buluyorum. Çok kalabalık ama iyi bir kalabalık değil, mekanlar, crowd, atmosfer buranın eski halin, bilenlerin içini burkuyor.
Cumartesi akşamı Adamik bomboş olur mu? Körfez çakma çantacıların arasında adeta görünmez hale gelir mi? Her yerden üçüncü sınıf eller havaya müziği fışkırır mı?
Biri derhal bu işe el atmalı, güzelim merkez hepimizin gözünün önünde ölüyor…