Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Teker bu kez Asya'dan dönüyor…  

        TÜRKİYE gibi dünya da otomotiv sektöründe geçen yıl büyük bir patlama yaşamış.

        Türkiye otomotiv sektörü, satış rekoru kırarak bir milyon adet sınırını aşmış…

        Bunda yerli otomobil TOGG kadar Çin ve ABD’li elektrikli otomobillerin payı da yüksek olmuş…

        ABD Tesla ile pazara girerken, Çin daha güçlü gelmiş ve Chery, Leap Motor, Honqqi, DFSK, Voyah, BYD, Hozon Neta ve SWM markalarıyla atak yapmış.

        Otomobil satışında tam 9 kat artış yaşanmış…

        Bunda Ticaret Bakanlığı’nın ikinci el otomobillere ilişkin kararı da etkili olmuş…

        Bu durum sadece Türkiye için mi geçerli derseniz yanıtım net; hayır bütün dünyayı etkiliyor.

        Hatta o denli ki gümrük vergilerindeki %35 artışa rağmen AB pazarını zorlamaya devam ederken, ABD de kendi markasının Çin’de üretiliyor olmasından firmalarını kurtaramıyor.

        Tesla da bunun başında geliyor.

        Başta da belirttiğim gibi bir zamanlar Avrupa ve ABD’nin otomobil sektöründe yaptığına benzer atağı bugün Çin gerçekleştiriyor.

        DÜNYA’NIN TAHTEREVALLİSİ

        Geçmişe bakıldığında bunu görmek olası…

        Otomotiv endüstrisi, dünyada Almanya ve Fransa’nın önderliğinde yol almaya başladı.

        ABD, Avrupa’da 1900’lü yıllarda başlayan otomobil seri üretimine daha sonra katıldı.

        Japonya ise II. Dünya Savaşı'nın ardından girdiği sanayi atılımını otomotiv endüstrisinde de gösterdi, 1960’lı yıllarda başladığı üretimini gittikçe arttırdı.

        İkinci petrol şokunun yaşandığı 1979 sonrası gelen durgunluk, en çok otomotiv endüstrisini vurdu.

        Kriz 1980’in ortalarına kadar devam etti.

        Bu süreçten sonra devreye oyuncu olarak Asya-Okyanusya da girdi; Güney Kore bu konuda en önemli aktörlerden biri oldu.

        Ancak ABD otomotiv endüstrisi hep birinci olmayı başardı; 2010’lu yıllara girerken, ilk sırada ABD’nin General Motors’u yer alırken, onu Japonya, Toyota ile takip etti; üçüncülüğü yine ABD’li Ford yer alırken, Alman Volkswagen Group dördüncülüğe yerleşti, onu da Daimler Chrysler izledi.

        ÇİN SAHNEYE ÇIKIYOR

        Sonrasında ise Çin ciddi bir oyuncu olarak sahneye çıktı.

        Japonya’nın 2010 sonrası pazardaki payı gerilerken, Çin, Hindistan ve Güney Kore, önce Asya-Pasifik bölgesinde ardından da küçük boyutlu otomobilleriyle Avrupa ve ABD’de pazarı ele geçirmeye başladı.

        Almanya ise 2015 sonrası Volkswagen, Audi, Mercedes’in küçük ama büyükler kadar güçlü motorlarıyla ve kabinlerinde geliştirdiği teknolojik dijital donanımıyla ön aldı.

        Çin ise çip ve pilde geliştirdiği teknolojisini otomobile aktardı, özellikle elektrikli otomobil sanayinde ürettiği motorlarla etkili oldu.

        Almanya da elektrikli motor sanayinde ciddi gelişme kaydetti, ancak otomotiv sanayi ile buluşmasını geciktirdi.

        Aynı durum Japonya’nın da başına geldi.

        TAYLAND BAŞBAKANI’NIN UYARISI

        Nitekim Japonya Başbakanı’nın bir süre önce ülkesindeki otomotiv endüstrisinin önde gelenlerine yaptığı, “Elektrikli otomobilde daha atak olmalısınız” çağrısı dikkat çekiciydi…

        Çin, vergilerle getirilen tüm engellemelere karşın, AB’de olduğu gibi Japonya’da da etkili olmakla kalmadı, Tokyo’nun bir zamanlar etkili olduğu pazarları da ele geçirdi.

        Bunlardan birinin de Tayland olduğunu dün New York Times’taki bir makalede gördüm.

        Tayland Başbakanı Sretta Thavisin, plug-hibrit otomobilleriyle geride kalan Mazda, Nissan, Suziki ve Isuzu’nun da arasında bulunduğu Japon otomobil şirketlerine, “Elektrikli araçlara yatırım yapın yoksa Çin’e yenilirsiniz” çağrısında bulunmuş.

        ÇİN BATILI ŞİRKETLERİN FABRİKALARINI DA ALDI

        Bunda ne denli başarılı olabilirler tartışılır, çünkü Çin devletine ait Guangzhou Automobile Grup EV’nin kolu olan GAC Aion, Japon markası Toyota’nın en yenilmez göründüğü ticari taksi pazarına odaklanmış.

        Tayland’daki ticari müşterilerine 9 yıl garantili 25 bin Dolar fiyatlı bir modelinden birkaç bin adet satmış…

        Toyota buna ana taksi fiyatını 3 bin dolar düşürerek karşılık vermiş, ancak benzinli veya mazotlu otomobilleriyle liderliğini sürdürebilmesi olası görülmüyor.

        Çünkü aynen Avrupa’da Volvo’da yaptığı gibi Çinli şirketler, Taylan’dan geri çekilen ABD’li otomobil üreticilerinden General Motors’un fabrikalarını da satın almış; kendi üretimini başlatmış.

        Geri çekilen ABD otomobillerinin sadece fabrikalarını değil, satış mağazaları ve showroom’larını da ele geçirmiş, oralarda kendi otomobillerinin satışına başlamış.

        Böyle bir güçlü girişe Japonya ve batılı otomotiv üreticileri Tayland’da ne kadar dayanabilir, NYT’deki makale de dün bunu sorguluyordu.

        DEVRİM’DEN BUGÜNE

        Gelelim Türkiye’deki duruma…

        Şurası açık ki Türkiye TOGG ile önemli bir atılım yaptı, bir yerinden süreci yakaladı.

        Ancak Türkiye’nin Devrim otomobilinden bu yana otomotiv endüstrisinde şansı hiç de yaver gitmedi; ne zaman ki atağa geçmeye kalktı karşısında güçlü bir rakip buldu.

        Çareyi montaj fabrikalarında buldu; Tofaş-Fiat, Oyak-Renault, Otosan-Ford ortaklıklarıyla yerli imalata geçti.

        İlk olarak 1954’te silahlı kuvvetler için jip ve kamyonet tedariği için kurulan fabrikalar, 1955’te kamyon, 1963’te de otobüs üretmeye başladı.

        Onu 1966’da Ford motorun katkısıyla kendi tasarladığı Anadol’u üretmesi izledi.

        Onlara 1971’de Tofaş-Fiat kuş markaları Şahin, Kartal ve Murat-124 ile katılırken ve Oyak-Renault da 12 rakamlı otomobilleriyle kendi imalat hatlarını kurdu.

        Türkiye 1996-97 yıllarında otomobil satışlarında ciddi patlama yaptı, ancak Asya’dan 1998’de Rusya’ya yayılan kriz ilk olarak otomobil sanayini vurdu.

        Türkiye de otomobil satışları, krizden çıkmak için geliştirdiği Kemal Derviş kararlarının da etkisiyle 2001’de büyük düşüş yaşadı.

        Ancak bu düşüş çok sürmedi, 2002’de sağlanan rahatlama ile tekrar yükselişe geçti.

        Bu arada Aysa- Pasifik bölgesinden de yatırımlar geldi; 1998’de üretime geçen Güney Koreli Hyundai de bunun başında yer aldı.

        Bunu Japon markaları Honda, Toyota ve Issuzu takip etti…

        Şimdi de Çin Türkiye’de otomobil üretmek için kolları sıvadı.

        YAKLAŞAN DALGA

        Son günlerde Mustafa Süleyman’ın “The Coming Wave” (Yakyaşan Dalga) kitabını okuyorum.

        Teknoloji çağını en iyi yorumlayan ve geleceğe ilişkin öngörüleri ile etkileyici yaklaşımlar geliştiren Süleyman kitabında, Daron Acemoğlu ve James Robinson’ın “Dar Koridor” kitabına da atıf yapıyor, teknolojik olarak çok güçsüz devletler ile sınırsız teknolojiye sahip devletler arasındaki dar koridora işaret ediyor.

        Aşırı güç ile kendini donatmış devletlerin yarattığı risklere dikkat çekerken, “Yaklaşan Dalga” kitabıyla, teknolojilerin yönetimi için güçlü bir kolektif bilincin ve yönetim sisteminin geliştirilmesi gerektiğini savunuyor.

        Otomobillere de yerleştirilmeye başlanılan yapay zeka ve sentetik biyolojinin birlikte hareket etmesinin insanlık için yaratacağı fırsatlar kadar, tehditlerinin de bulunduğunun altını çizerken, kötü niyetli kişilerin teknolojinin faydasını büyük zararlara dönüştürebileceği tehlikesine işaret ediyor.

        Haksız da değil…

        Otomotiv endüstrisinin en büyük endişelerinden…

        Örneğin, “yapay zeka kullanarak kendi başına hareket eden otomobillerin beynine birileri sızarak aynı adrese yönlendirilirse ne olur?” sorusuna henüz yanıt bulmuş değil.

        O nedenle onları da denetleyen bir yapının oluşması gerektiğine işaret ediyor.

        Peki bugünkü otomobiller aynı haliyle kalacak mı?

        Öngörüleri, yine 4 teker üzerinde gidecekleri noktasında, ancak zamanla bireysel otomobillerin yerini ortak kullanım araçların alacağına inanılıyor.

        Buna göre yine özel otomobil isteyenler kendi aracına sahip olacak, ancak pahalı geleceği için çoğunlukla planladığı saatte kendisi alıp, dilediği yere bırakıp sonrasında bir başkasını almaya giden araçların gelişeceğine işaret ediliyor.

        ÖZEL YERİNE ORTAK KULLANIM

        Elektrikli otomobillerin ömrünün, çoktan yanmalı otomobiller gibi 100 yılı bulan ömürlerinin olmayacağı, onların yerini de daha ucuz ve sınırsız enerji kaynağına sahip araçların alacağına vurgu yapılıyor.

        Taşıma sanayi, 1900 başında olduğu gibi yeni bir dönemin kapısını açmış bulunuyor.

        Yeni dönem de iki önemli şeye ihtiyaç duyuyor, çip ve yazılım teknolojisi…

        Bunun ikisine sahip olmadan yapay zeka kullanımı da otonom araç sistemi de olası olmuyor…

        Bir zamanlar çekici kimlikleri, yıllarla anılan şekilleriyle öne çıkan araçların yerini de yeni dönemde içindeki yazılımın kim tarafından ve hangi güçte yapıldığı alıyor.

        Gücün teknolojisi, teknolojinin gücüne dönüşmüş bulunuyor; buna ulaşmak için de zenginlikten, varlıktan çok bilgi gerekiyor…