Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EKONOMİ Politik üzerindeki yazılarıyla ünlü Benjamin Friedman, toplumları tekeri sürekli dönen bisiklete benzetir.

        Tekerin dönüşü yavaşladığında veya durduğunda, toplumun temel taşları demokrasi, bireysel özgürlük, insan ve hayvan hakları gibi temel değerlerde de sarsılmanın başladığına vurgu yapar.

        Tekerin tamamen durmasının da toplumsal çöküşe yol açacağını söyler.

        Aslında ekonomist olarak meseleye bu açıdan yaklaşmasında haklı…

        Ancak başka faktörlerin de geçmiş medeniyetleri nasıl yerle yeksan ettiğine tarih tanık…

        Maya’nın, Roma’nın, Seleukos, Bergama, Efes’in yıkışılışının nedenini aynı gerekçeye bağlamak olası değil...

        Tabii ki dünya gelirinin %90’ını toplumun %10’u kullanırken, geriye kalan %10’u %90’ın kullanıyor olması, diğer tanımla yoksulluğun çökerek dibe vurması önemli bir neden…

        Ancak hepsinin buluştuğu ortak bir nokta var; o da teknolojinin ve toplumsal gelişmelerin gerisinde kalmış olmak da çöküşü getiriyor…

        KARMAŞIK TOPLUMLARIN ÇÖKÜŞÜ

        Üzerine medeniyetlerin gittikçe karmaşıklaşan yapılarının getirdiği yükün maliyetini de koymak gerekir…

        ABD Utah Üniversitesi Çevre ve Toplum Profesörü Joseph Tainter’in “Karmaşık Toplumların Çöküşü” kitabı da Roma İmparatorluğunun çöküşünden yola çıkarak bu noktaya işaret eder...

        Bütün dünyayı etkileyen internet sistemindeki çöküş sonucu ortaya çıkan Mavi Ekran krizi ile ilgili X’te yazılanları okurken, Sağlık Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Şuayip Birinci’nin paylaşımına rastladım…

        Doç. Dr. Birinci, Prof. Dr. Tainter’in kitabındaki, “Toplumlar ve sistemler ne kadar karmaşık hale gelirse, çökmeye karşı o kadar savunmasız olurlar” cümlesini alıntılamış…

        Prof. Dr. Tainter, kitabında bu cümlesinin devamını da getirir, “Roma’nın çöküşünden çıkarılması gereken en büyük dersin, karmaşık yapının maliyetinin yüksekliği konusu olduğuna” da vurgu yapar.

        Karmaşık sistemi korumak için yüksek enerji gerektiğini, III. Yüzyılda sürekli büyüyen ve yapısı karmaşık hale gelen Roma’nın da bu maliyeti karşılayamadığı için sonunu getirdiğini söyler.

        Karmaşık yatırımlar ve kendine ait olmayan sistemlere güvenerek yola çıkan batılı toplumların ciddi anlamda zayıflattığına işaret edip ekler:

        “(Roma) İmparatorluğu çöküşe götüren, savaş değil, mali zayıflıklar oldu…”

        HATTAT VE ÖRGÜCÜ TAKOZU…

        Prof. Dr. Daren Acemoğlu da Prof. Dr. James Robinson ile yazdıkları “Ulusların Düşüşü…” kitabında “mutlakiyetci ve sömürücü kurumlar- kara delikler” diye tanımladığı benzer karmaşık yapılara vurgu yapar…

        Toplumların teknolojik gelişmelere ayak uyduramamasının nasıl çöküşe yol açabildiğine ilişkin de İngiltere ve Osmanlı örneğini verir…

        Biri ülkesinde çok sayıda bulunan örgücülerin isyanından çekindiği için tekstil makinasının girişini uzun yıllar engeller.

        Osmanlı ise hattatların isyanından korkup matbaayı 3 asır gecikmeyle 1727’de getirir…

        Onda da fazla yol alamaz…

        Matbaanın faaliyete geçtiği 1729’dan, Müteferrika’nın çalışmayı bıraktığı 1743’e kadar sadece 17 adet kitap basılır.

        Matbaayı çalıştırmak isteyen ailesi de 1797’de pes edene kadar sadece 5 kitap basar; yani 54 yılda basılabilen sadece 22 kitaptır…

        Buna tek neden de Kont Marsigli’nin ileri sürdüğü gibi İstanbul’da matbaanın geldiğinde var olan 90, bazılarına göre de 80 bin hattatın bulunuyor olmasıdır.

        Bırakın bu rakamı, yarısı olması o dönemdeki nüfusa göre ne denli etkin güç olduklarının göstergesi…

        SAĞLIK SEKTÖRÜNÜ DE VURDU

        Sonuç bellidir.

        Teknolojiyi kullanmıyorsanız ve kendinize ait hale getiremiyorsanız çökmeye mahkumsunuz...

        Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Birinci de mesajında Microsoft’a, siber güvenlik hizmeti sağlayan CrowdStrike şirketinin sistemlerindeki aksaklık sonrası Windows tabanlı sistemlerin çöküşünden yola çıkarak fark etmediğimiz bir noktaya işaret etmiş…

        Sadece bankaları ve hava yollarını değil, canımızı ilgilendiren sağlık sistemini de etkilediğini belirtip eklemiş:

        “Sektörel bazda bu krizden etkilenme oranı, kullandığı teknoloji ve sistemlere paralel şekilde gerçekleşti. Küresel sağlık sektörü de bu krizden ciddi şekilde etkilendi…”

        İNGİLTERE’DE SİSTEM ÇÖKTÜ

        Asırlar önce tekstil makinası ve matbaa olayında teknolojik ret benzerliği gösterdiğimiz İngiltere’yi örnek vermiş…

        Türkiye’deki e-Nabız benzeri olan, NHS’den (Ulusal Sağlık Sistemi) kriz sırasında yapılan açıklamaya dikkat çekmiş…

        NHS’nin, hastaneler, acil servislerdeki Elektromanyetik Girişim (EMI-Electromagnetik İnterference) ve hasta kayıt sistemlerinde kesintilere yol açtığına yönelik açıklamasına yer vermiş ve devamını getirmiş:

        “BT kesintisinden dolayı hastanelerde ameliyatlar aksarken, kan testi sonuçlarına, radyolojik görüntüleme sonuçlarına, klinik geçmişe ve klinik dokümantasyonlara erişim sağlanamadı...”

        Ardından sözü Türkiye’ye getirmiş…

        “Uzun yıllardır mücadelesini verdiği sağlıkta dijital dönüşüm sayesinde küresel çaptaki bu krizi hasarsız atlatmıştır. TC Sağlık Bakanlığı olarak kullandığımız yerli ve milli teknoloji araçlarımız ile bu tür krizlerin önüne geçerek sağlık sistemimizin küresel BT krizinden etkilenmeden hizmet sunumuna devam etmesine katkı veren tüm paydaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz…”

        COVİD-19 SALGININDAKİ ETKİSİ

        Bakan Yardımcısı gurur duyduğu sisteme yönelik sözlerinde haklı…

        Bu sütunda defalarca dile getirdim.

        Covid-19 salgını sırasında bizzat gidip yerinde gördüm ve o gün de kayda geçirdim.

        Türkiye sağlık dijital dönüşümünde büyük hamle yaptı ve bunun avantajını da salgın döneminde gördü…

        Birçok ülke vatandaşının bırakın sağlık durumunu, nasıl tedavi aldığından haberdar olmazken, Sağlık Bakanlığı’nda kurulan sistem kimin virüs kaptığından, nasıl tedavi aldığına kadar tüm verileri anında gözler önüne seriyordu.

        Sistem sayesinde salgının hangi bölgelerde yaygınlaşmaya başladığı da görüldüğü için o dönem Bilim Kurulu’nda görev alan Halk Sağlığı uzmanlarının da işini rahatlatıyordu.

        Sistem bir ara görmezden gelindi, hatta biraz geriye bırakıldı; nasıl olsa işliyor diye bakıldı.

        Oysa teknoloji var olanın üzerine ne koyduğunuzla ilgilidir.

        Yapay Zeka, Covid-19 salgının başladığında bu denli gelişmemişti; son dört yılda kendini defalarca katladı.

        BU KEZ KURTARDI !..

        Kurulan sistem son krizden etkilenmemeyi sağladı; ancak bir sonrakine de dayanıklı olabilmesi için, meseleyi bilenlerin üstüne daha iyilerini de koyması gerekiyor.

        Nitekim tekstil makinası ve matbaa konusundaki benzerlik gösteren İngiltere’nin, neden Osmanlı’dan daha hızla geliştiği de bunun göstergesi.

        Osmanlı hattatlar krizini yönetemedi, eğitimsiz ve cahil yöneticileri sayesinde idari sistemini çökertti…

        İngiltere ise örgücüler krizini, güçlü merkezi devlet, etkin idari sistemini kurup, matbaa ile de eğitimli toplum yaratarak aştı…

        O günle bugün arasında fark yok; bugün de yapay zeka ile desteklenmiş, kendi çipini üreten ve yazılımlarını yapanlar kazanacak.

        Geride kalanlar ise bugün internetin bulunmadığı ülkelerin toplumu gibi çok daha geride olacak…