Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Mozilla/5.0 AppleWebKit/537.36 (KHTML, like Gecko; compatible; ClaudeBot/1.0; +claudebot@anthropic.com)
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Zıt kuzenlerin 'Oscar yolculuğu'
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kieran Culkin’e En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı’nı kazandıran “Acı Gerçek” (A Real Pain), dünya prömiyerini 2024 yılında Sundance Film Festivali’nde yaptı ve senaryo ödülünü kazandı. Geçtiğimiz aylarda ise Kieran Culkin’in peş peşe aldığı ödüllerle dikkat çekti. Asıl önemlisi düşük bütçesini katbekat aşan hasılatıyla yapımcılarını mutlu etti. Böylece oyuncu olarak tanıdığımız Jesse Eisenberg, yazıp yönettiği ikinci uzun filmde hedefini nerdeyse 12’den vurdu.

        Film, ABD’de yaşayan ve birbirlerini uzun süredir görmeyen iki kuzenin Polonya’da çıktıkları yolculuğu konu alıyor. Küçük bir turist grubu ve rehber eşliğinde gerçekleşen gezi, bölgedeki Yahudi kültürünün izlerini sürme ve İkinci Dünya Savaşı’nda soykırımın yaşandığı gerçek mekânları ziyaret etme amacını taşıyor.

        “Acı Gerçek”in ilk hedefi, biri hayata tutunan, diğeri tutunamayan, orta yaşlı “üçüncü kuşak” iki Amerikalı üzerinden Yahudi soykırımının uzun vadeli psikolojik etkilerine bakmak... David Kaplan (Jesse Eisenberg) hali vakti yerinde, evli ve çocuklu bir beyaz yakalı… Kuzeni Benji Kaplan (Kieran Culkin) ise David ile aynı yaşlarda olmasına rağmen hayata hâlâ tutunamayan yalnız biri… Nerdeyse zıt kişiliklere sahip olmaları, hayata ve insanlara farklı şekillerde bakmaları, aralarındaki iletişimi zorlaştırıyor.

        “Acı Gerçek”, daha ilk dakikalarından nereye doğru gideceğini tahmin etmekte zorlanmayacağınız filmlerden. Çocukluklarında çok iyi anlaşan ama zaman içinde yolları ayrılan iki kuzen, büyükannelerinin Doğu Avrupa’daki geçmişini keşfetmek için çıktıkları yolculukta, yeniden o eski arkadaşlık günlerine dönebilir mi? Senaryonun ortaya attığı ilk soru bu… O yüzden yolculuğun önemli bir bölümü, çatışma ve anlaşmazlık üzerine kurulu. Varşova’dan soykırımın izlerine ve büyükannenin bir zamanlar Krasnystaw kentinde yaşadığı eve kadar uzanacak yolculuğun, yaşayacakları tüm çatışmalara rağmen onları manevi olarak birleştireceğini tahmin etmek açıkçası pek zor değil. Sadece bunun nasıl olacağını, ilişkinin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Aslına bakarsanız, Eisenberg’in senaryosu, “yolculuk sırasında yeniden güçlenen veya sıfırdan kurulan manevi bağları” konu alan benzer filmlerdeki klişelerle hiç savaşmayan, tam aksine kendini onlara teslim eden bir film.

        Ödül jürileri tarafından yardımcı erkek oyuncu kategorisinde değerlendirilen Kieran Culkin, filmde aldığı süre itibarıyla iki başrolden birini canlandırıyor. Hatta film, Benji ile başlayıp yine onunla bitiyor ama ana karakter değil. Çünkü her şeyi David’in cephesinden takip ediyor ve Benji’ye onun gözünden bakıyoruz.

        Kuşkusuz, yolculuğun sonunda hâlâ aynı kişi olduğunu iddia edemem ama Benji’nin açık bir karakter değişimi yaşadığını öne sürmek bence çok kolay değil. Duygularını dışa vuran biri olması itibarıyla ruh halindeki dalgalanmaları gözlemlemek elbette mümkün. Yolculuğun onu tam olarak nasıl etkilediği; sözgelimi hayata daha çok bağlanıp bağlanmadığı veya değişip değişmediği sorularının yanıtı bize bırakılıyor. Sadece ilişkileri üzerinden baktığımızda, Benji aynı kalıyor. Benji, değişen değil; değiştiren karakter konumunda… David’in ise onun hakkındaki fikirlerini sorguladığını görüyoruz. Zaten film, Benji’nin başta David olmak üzere turdaki insanlar ve bizim üzerimizde uyandırdığı duygusal, düşünsel etkiler üzerine…

        Benji ne zaman ne yapacağını tahmin edemediğiniz insanlardan… Neşeliyse geziyi eğlenceli bir oyuna dönüştürmek için çaba gösteriyor. Keyfi yoksa kaba, aksi ve rahatsız edici olabiliyor. Olgun bir yetişkin gibi davranmıyor. Bazen problemli bir çocuğu bazen şımarık bir ergeni andırıyor. İnsanların kendisi hakkında ne düşündüğünü pek umursamadığı belli. O yüzden, aklına geleni yapmaktan kaçınmıyor. Özellikle, David’e karşı çok rahat davranıyor. Kaldı ki, film ilerledikçe, David’i kasten zorladığı ortaya çıkıyor. David’in kendini baskı altına alan nevrotik kişiliğini zorlamak; kontrol barajını yıkmak istiyor.

        David ise Benji’yle ilişkisinde sevgi ve nefret arasında gidip geliyor. Gezi başladıktan sonra Benji’nin rehber ve grupla kurduğu ilişkiler onu rahatsız ediyor; hatta ondan utanıyor. Ama hiç beklemediği şekilde grup, Benji’ye hoşgörülü ve anlayışlı davranıyor. Hatta bazıları onu gerçekten seviyor. Çünkü David’in tam olarak göremediği şey, ne kadar rahatsız edici olursa olsun Benji’nin duygularının hep gerçek olması… Sözgelimi, Lublin kentindeki Eski Yahudi Mezarlığı’nda rehber James’e (Will Sharpe) gösterdiği tepki, insanlara dürüst geliyor.

        Benji’nin gezi boyunca kendini turist gibi göremediği belli. Etkilenmediği zaman kayıtsız davranmaktan kaçınmıyor. Etkilendiği anlarda ise -mesela Majdanek’teki Nazi konsantrasyon kampında olduğu gibi- kendini duygularına bırakıyor. Yolculuk boyunca, asıl olarak köklerini aradığı, kendisi için çok önemli bir insan olan büyükannesiyle manevi bağ kurmak istediği belli. Tur grubundaki insanlar David’e kötü davranmıyorlar; çünkü birkaç gün sonra hayatlarından çıkıp gidecek bir insan Benji. David ise sadece gezi boyunca değil, hayatının geri kalanında da Benji’nin başına dert olmasından korkuyor.

        “Gerçek Acı”nın senaryosuyla Oscar’a neden aday olduğunu anlamak çok zor değil; çünkü Yahudi soykırımına farklı yerden bakıyor… Ama bir “yolculuk ve arkadaşlık filmi” olarak kendi alt türünde çok yenilik veya özgünlük içermediğini düşünüyorum. Senaryonun bence en parlak yanı, David ve Benji karakterleri arasındaki çatışmalı ilişki... Çok iyi yazılmış bir ana karakterle “Anora”nın geldiği yerleri düşündüğümüzde, günümüz sinemasında sektör profesyonellerinin en önem verdiği kriterlerden birinin alışagelmişin dışına çıkan karakterler olduğunu düşünüyorum. Seyirciler ise filmi ve hikâyeyi önemsemediklerinde karakterin derinliğini, özgünlüğünü düşünmüyor bile. Bu yıl da ödül sezonunda bence biraz bunu yaşadık.

        David, gerçekten çok tanıdık ve sıradan bir beyaz yakalı... Her zaman doğru olanı yapacağını, risklerden ve çatışmalardan kaçınacağını, ortama uyum sağlayacağını biliyoruz. Benji ise onun tam tersi. David onu asla kontrol edemiyor, davranışlarını önceden kestiremiyor. Benji ise David’i iyi tanıyor ve ne yapabileceğini öngörebiliyor.

        David’in finalde dahi Benji’yi tam olarak anlamadığı, çözemediği açık... Bizse Benji’nin, David’in tahmin ettiğinden daha yalnız ve duyarlı biri olduğunu seziyoruz. Yaşadığı ağır sorunları dışa yansıtmak yerine aklına eseni yapan özgür ruhlu biri olmak ona daha iyi geliyor; çünkü sonuçta öyle biri… Bana göre tüm bunlar, senaryonun artı puanları… Kieran Culkin ve Jesse Eisebenberg de gerçekten iyi oynuyorlar ama filmin bütününden çok etkilendiğimi söylemem zor.

        6.5/10

        Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.
        Bu çeviride Google Translete kullanılmıştır. Anlam ve çeviri hatalarından haberturk.com sorumlu değildir.