X

Günün gelişmelerini anlık takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Takipte Kalın

Erkeğin doğumdan ölüme kadar geçirdiği 7 çağı anlatan ‘7 Şekspir Müzikali’nin başrolündeki Haluk Bilginer, erkeklerde rahim kompleksi olduğunu söyledi ve ekledi: Erkek doğuramadığı için kadını kıskanır. Kadından korktuğu için onu aşağılar. Bence herkes rahmi kadar konuşmalı!

GAZETE HABERTÜRK-HT MAGAZİN-ECE SARUHAN

Moda’daki Oyun Atölyesi, 2 haftadır ‘7 Şekspir Müzikali’ adlı oyun aracılığıyla dünyanın en büyük tiyatro yazarı William Shakespeare’i ağırlıyor. “Bunda yeni olan ne var? O sahnede birçok kez Shakespeare’in oyunları oynandı zaten” diye düşünenler yanılıyor. Çünkü erkeğin doğumdan ölüme 7 çağının anlatıldığı oyunda Shakespeare, ilk kez eğlenceli, edepsiz, aramızdan biri gibi karşınıza çıkıyor. Kuşkusuz onun bu dönüşümünde, müzikalin yönetmeni Kemal Aydoğan’ın Shakespeare’in farklı oyunlarındaki sözlerini birleştirerek yarattığı kolajın ve Tolga Çebi’nin izleyiciyi kâh oynatan kâh ağlatan bestelerinin yadsınamayacak bir rolü bulunuyor. 4 yıllık bir emeğin ürünü olanmüzikalin başrolünde Haluk Bilginer var. Kendisine sahnede Tolga Çebi önderliğindeki orkestranın yanı sıra Evrim Alasya, Selen Öztürk, Zeynep Alkaya ve Tuğçe Karaoğlan eşlik ediyor. Bilginer, “Bir oyuncuya iyi olduğunu
söylerseniz, hemen oyununu bozar” dese de, Kemal Aydoğan’ın “Şımarmasınlar diye yüzlerine söylemiyorum ama bu kızlar gerçekten çok başarılı” şeklindeki yorumuna katılmadan edemiyor. Bilginer’le
Shakespeare’in üzerinden hayatın gerçeklerini konuştuk...

EĞLENCELİ VE EDEPSİZ BİRİ

- Türkiye’nin hatta dünyanın ilk Shakespearemüzikalini sahneliyorsunuz? Neden Shakespeare?

Çünkü kendisi dünya edebiyatının en iyi yazarı. İnsan ruhunun inceliklerini öyle güzel çözmüş ve yazmış ki; gerçekten gıpta ediyorsunuz.

-Ülkemizde Shakespeare dendiğinde akla İngiliz snopluğu gelir. İnsanlar onun oyunlarına hiçbir şey anlamayacaklarını düşünerek gider. Oysa bumüzikalde, yıllardır gözümüzde büyüttüğümüz Shakespeare aramızdan biri gibi...

Bu, bugüne kadar Shakespeare’i oynayanların hatasıdır. Shakespeare 1500’li yıllarda vebadan kırılan İngiltere’de yaşayan insanlara tiyatro yapmıştır. Bizden çok daha az bilgili olan o insanlar onu anladıysa, biz niye anlayamayalım? Yıllarca “Shakespere ciddidir, herkes onu anlamaz” diye ürküttüler insanları. Sahnede Shakespeare’in eserlerine hayat verenler kendi bilgisizlikleri yüzünden onu efsaneleştirmeyi seçti. Nasıl oldu da böyle bir suç işleyebildik? Herkes şunu bilsin; Shakespeare çok eğlenceli biri! Çok da edepsiz!

-Ona ne şüphe! ‘İrkilmemde kalkmam da o şey uğruna. Emredersin kalkar. Taarruz biter, süngü düşer’ gibi sözleri var.

Savaş üzerine söylemiş bu sözleri. Başka yere çekmeyelim. (Kahkahalar) Şahane bir insan ya! İnsan gibi insan! Koçum benim!

ERKEK SALAKTIR KADINI KISKANIR

-‘Adam almış dünyayı iki bacağının arasına, biz sefiller de o bacakların arasında dolanıyoruz mezarlarımıza kavuşmak için’ diye bir söz de vardı oyunda. Hemedepsiz, hemde birçok kadına ayna tutan bir söz. Kadınların çoğu kendilerine eziyet çektiren adamlardan dert yanıyor ama bir yandan da onlara tapıyor galiba...

Erkeği canavar ya da oyundaki karşılığıyla asker yapan kendi kompleksleridir, kendi salaklığıdır aslında. Erkek kendini bir şey zannedip parmak sallar. Ama o parmağı bir tarafına sokarlar. Hiçbir işe yaramayan bir parmaktır o! Türkiye gibi ülkelerde erkeğin işi aslında çok zordur. Omzundaki yük acayip ağırdır. Biz insan olarak değil, erkek olarak yetiştiriliriz. Aşkı yaşayış şeklimiz bile sınırlandırılır bizim.

-Bunun faturasını da, kadınlar da erkekle birlikte ödüyor...

Erkekte rahim kıskançlığı vardır, o yüzden salaktır. Üretemediği, doğuramadığı için kolay öldürür. İktidar kurmak ister çünkü kadından korkar. Birçok erkek kadınının bakire olmasını ister çünkü çocuğun babasının kimolduğunu
sadece kadın bilir. Erkek, “Kimlan bu çocuğun babası?” diye içten içe deli olur. Yetiştirilişi gereği, erkek toplumiçinde dilediği gibi gülemez, ağlayamaz. “Karı gibi gülme”, “Fahişe gibi ağlama” derler ona. Erkeğin bilinçaltında kadını
aşağılayan iğrenç bir kodlama vardır. Oysa gerçek olan; erkeğin kadından korktuğu, onu kıskandığıdır. O yüzden herkes rahmi kadar konuşsun!

- Shakespeare’in en sevdiğiniz sözü hangisi?

‘Elinde tuttuğun saat ecele akar.’ Biz, doğduğumuz andan itibaren ecele aktığımızı unutuyoruz. Nedir bu iktidar hırsı? Öleceksin hocam, bir gün sen de öleceksin! Neyin peşindesin? Üstelik
üstüne örtülecek toprağın dini, dili, ırkı, açılımları yok. Kürt’ü de, Türk’ü de, Ermeni’si de aynı toprağa giriyor. Bu dünyada sahip olduğumuz şey bir avuç toprak. O toprağın da sınırları yok! Kuş vize
istiyormu Türkiye’den Bulgaristan’a geçerken? Biz kuş kadar olamıyoruz. Bu oyun bir kişiye bile bir gün öleceğini hatırlatırsa, ne mutlu bana!

Oynaşma konusunda iyiyim

Oyunda dans da ediyorsunuz.

“Oynaşmak İskoç dansı gibidir. Ateşli ve hızlı” dediğiniz sahnedeki performansınız süperdi. Teşekkür ederim. Ben zaten kesinlikle oynaşma konusunda çok iyiyimdir. (Kahkahalar)

- Bütün erkekler gibi... Peki ya yine o sahnede “Evlilik düğün dansı gibi ağırbaşlı ve usulüne uygun. Pişmanlıksa geriye doğru hızlı hızlı” derken, gerçek hislerinizimi yansıtıyorsunuz?

Yorum yok. Shakespeare öyle demiş. Biz onun yalancısıyız.

- “Elde edilene kadarmelektir her kadın, sonra hevesi kaçar erkeğin de” demiş Shakespeare...

Bu sözler benimiçin geçerli olmak zorunda değil tabii ama bu kadar güzel bir laf varmı dünyada? Avcı toplumpsikolojisinin ürünü. Tarım öncesi dönemi yansıtıyor. (Kahkahalar)

Kedi gibiyiz kendi kıçımızdan korkuyoruz

- İlk yarının finalinde bütün oyuncular size dönüyor ve hareket çekiyor. O sahnede herkes kendi gerçeğiyle yüzleşiyor aslında. Yani, herkes kendine hareket çekiyor...

Keşke herkes alt mesajı sizin gibi okuyabilse... İnsan kendiyle yüzleşmeyi, kendine hareket çekmeyi öğrenebilmeli. Oyunda sık sık ‘olmak ya da olmamak’ meselesini sorguluyoruz. Etraf sabun köpüğünden şöhret uğruna
topun ağzına girmekten çekinmeyenlerle dolu. Oysa marifet kral olmakta değil, soytarı olmakta! Keşke herkes soytarı olabilse... Çünkü soytarı, korkmadan “Kral çıplak” diyebilendir. Baskıları reddedendir, hata yapmayı
göze alabilendir. Hoşuna gitmeyen kim ya da ne varsa, açıp ona kıçını gösterebilendir. Avrupa direniş kültüründe kıçını göstermek diye bir şey vardır. İngilizler bir şeyi beğenmediklerinde bunu yapar. Oysa biz hâlâ kedi gibi kendi kıçımızdan korkuyoruz. Bu yüzden de bir türlü olmuyoruz, olamıyoruz.