HT Gastro
Seyahat

Baharı Marsilya'da karşılayın

Bu hafta Fransa'nın Güneydoğu'sunda Provence-Alpes-Côted'Azur Bölgesi'nin merkez kenti lavanta kokulu Marsilya'dayım.

Giriş: 12.04.2022 - 10:28 Güncelleme: 12.04.2022 - 10:31
Haberler Gastro Seyahat Baharı Marsilya'da karşılayın

Avrupa'nın en eski kentindesin

Dillere destan Marsilya kıyıları eşsiz Akdeniz sahil şeridi boyunca 70 km kıvrıla kıvrıla uzanıyor. Akdeniz Fiyordları olarak adlandırılan Calanques, yani kayalık koylar arasında yola almak cennetteymişsiniz hissi yaratıyor. Her şey muhteşem. Yer gök lavanta tarlası tabii. Güneş masmavi sularda parladıkça parlıyor. Mistral'le gelen Provence yöresine has güneşin bu doğal ışığı Cezanne, Braque, Dufy, Derain, Marquet gibi efsanevi ressamın ilham kaynağı olmuş. Bu hafta Fransa'nın Güneydoğu'sunda Provence-Alpes-Côted'Azur Bölgesi'nin merkez kenti lavanta kokulu Marsilya'dayım. Dile kolay, 2 bin 600 yıllık geçmişi ile Kıta Avrupası'nın en eski şehri unvanına sahip.

Tarihi fazlasıyla etkileyici ve kozmopolit

Arabamın radyosunda neşeli Fransız chansonları... Virajlar boyunca ilerledikçe harikulade yeşilliğin içine serpilmiş estetiği bol yapılar, kızıl kayalıkların arasına sıkışmış zeytinlikler görüyorum. Sezon henüz başlamamış o nedenle turist kafileleri ile karşılaşma olanağım neredeyse sıfır. Güneşin, mavinin,yeşili sonuna kadar tadını çıkarıyorum. Huzur ve neşe her yerde. Birazdan Marsilya'dayım. Baharın gelmesiyle Marsilya'ya gitme fikri sonderece cazip geldi. Hem kenti, hem çevresini görüp tattıkça 'evet, doğru yerdeyim!' dedim tabii ki. Etkileyici tarihi, Kuzey Afrika kökenlilerin çoğunlukta olduğu karmakarışık, çok kültürlü nüfusu ile farklı bir Fransız kenti Marsilya. M.Ö. 6. yüzyılda Phokaia'lı (Foça'lı) denizciler tarafından kurulmuş. O zaman ki adı Massalia. Günümüzde Fransa'da ve Akdeniz'de birinci, Avrupa genelinde dördüncü limanı olarak gösteriliyor. Bu özelliğini M.Ö. 49 yılında Sezar'ın istilasından sonra Romalıların ticaret merkezi olunca almış aslında. Bir de unutmadan söylemek gerek, Marsilya suç oranının bölgede en yüksek olduğu şehir. Bir kenara yazınız bu bilgiyi. Arap ve Galya gelenek ve tatları burada. Tersane işçileri ile tasarımcılar da yan yana. Kozmopolit yapısı içinde Fransızların yanı sıra, Kuzey Afrika, İtalyan, Korsikalı, Ermeniler gibi farklı köklerden ve kültürlerden çok lisanlı bir topluluğa da kucak açmış. Yani denizciler ve göçmenlerin yanı sıra, sanatçı ve sanatçı ruhlu insanları da barındırıyor kent.

Fransa'nın milli marşı ‘La Marseillaise’

Saint Charles Garı Marsilya'nın her şeyi sayılabilir. Havaalanından indiğinizde tren ya da otobüsler sizi bu tarihi ve merkezi gara getiriyor. Şehir içinde. Buradan birçok yere yürüyerek ulaşmanız mümkün. Boulevard d’Athenes Caddesi'ne adımını attığınızda şehre giriş yapıyorsunuz aslında. Buradaki merdivenler dikkat çekici. Tarihi taş merdivenlerin basamak sayısı 104. Bu eşsiz gar başta Marcel Pagnol'un filmleri olmak üzere birçok Fransız filmine de mekân olmuş. Kent merkezi olarak da ‘Le Vieux-Port’, yani 'Eski Liman'a yürüme mesafesinde. Marsilya'nın tarihi cadde ve sokaklarına elbetteki yansımış. Birbirine bitişik apartmanların arasında yeni yapı hemen hemen hiç bulunmuyor. Klasik mimarisi dikkat çekici. Yüksek tavan, uzun pencereli evler... Yıkılmamış ve korunarak bugüne kadar gelebilmiş. 1481'de Fransız Krallığı'na dahil olmuş ama sakinlerinin liberal yanı tarih boyunca ağır basmış. 1795'te Fransa'nın milli marşı kabul edilenmarş ‘La Marseillaise’ olarak bilinir.Deniz ürünleri zenginliğinin yanı sıra dünyanın en kaliteli kiremitleri burada üretiliyor. Bu arada kent, Fransa'nın en kalabalık varoşlarından birine sahip. Bu da ayrı bir zanginlik tabii.

Monte Kristo Kontu burada, Chateau d’If

Marsilya, sosyetik tatil beldeleri Cannes, Nice, St. Tropez'ye son derece yakın. Başka bir yazımda bu road - tripi yazacağım zaten. Sosyetik ortamlara bu denli yakın olmasına rağmen, Marsilya pek onlar gibi değil. Herkesin değişik bir aksanı olduğu için Fransızcayı az veya aksanla konuşsanız bile kimse yadırgamıyor. Eski liman ‘Le Vieux-Port’dan ‘Château d'If’ adasına, ‘Port de Commerce’den de Korsika adasına günlük turlar düzenlenmekte. Şehir içi tur yapmak için ise iki seçenek var. İlki, bir gün için otobüslerle şehri dolaşmak, ikincisi ise yollardaki kırmızı çizgileri takip ederek yürümek. İki saat süren kırmızı çizgiyi takip turuyla şehrin gezilip görülecek tüm tarihi ve turistik yerlerini görebiliyorsunuz. Alexandre Dumas’nın romanı ‘Monte Kristo Kontu’yla üne kavuşan ‘Château d'If’ şehrin en güzel manzaralarından birine sahip. Mutlaka görünüz. 1524 yılında Kral François tarafından inşa edilen bu şato, 17. yüzyılda devlet hapisanesine dönüştürülmüş.

Marsilya'nın simgesi Notre Dame de la Garde

Garde Tepesi'nde. Marsiya'nın neresinden bakarsanız görürsünüz. 15. yüzyılda gözlem yapmak için gidilen bir yer Garde Tepesi. Daha sonra 1864 yılında bu bazilika inşa edilmiş. Neo-Bizans örneği olan kilise, şehrin şüphesiz en ilgi çekici, hayranlık uyandıran turistik cazibelerinden biri. Kentin tamamına hakim. Ağustos ayında hacıların gittiğini de hatırlatayım. Girişte sizi dev Meryem Heykeli karşılıyor. Bazilikanın içi de dışı kadar son derece ilgi çekici.

Le Vieux-Port, Eski Liman Bölgesi

Marsilya’nın Akdeniz’le buluşan çok güzel ve oldukça elit limanı. 2400 yıldır liman olarak kullanılıyor. Bir marina görünümü de mevcut elbette. Restauran ve kafeler çevresinde sıralanmış durumda. La Canebière ise Marsilya’nın en meşhur caddesi diyebilirim. Yürüyerek gezip görebileceğiniz, hareketli mi hareketli büyük ve uzun bir cadde.

Limanda ne yenir?

Limanın hemen kenarında yer alan Le Quai de 7eme Restaurant menüsü ve manzarasıyla son derece ilgi çekici. Akdeniz ve dünya mutfaklarının en seçkin yemeklerini tadabilirsiniz. Marsilya'ya özgü ağız tatları da menüde yer alıyor. Izgara etleri kesinlikle tavsiyemdir. Pazar bruncları da şehirde nam salmış.

Bouillabaisse içmeden olmaz!

Marsilya ve çevresinin geleneksel yemeği diyebilirim. Bouillabaisse, safran ve domatesle tatlandırılan çorba diyebiliriz. İçerisinde çeşit çeşit balık ve isteğe göre konulan kimi deniz ürünleri mevcut.

Quartier du Panier, Marsiya'nın ruhu

Marsilya'nın en eşsiz bölgesi bana kalırsa. Müthiş bir görsel şölen sunuyor. Antik Yunanlılar Massala diyormuş. Naziler de işgal etmiş. Dar, tarihi sokaklarını yürüyerek arşınlıyabiliyorsunuz. Salaş ve otantik. Sanat galerileri, alternatif mağazalar, tasarın dükkanları burada. Grafitilerle bezeli duvarlar ise tam instagramlık. Zaten Fransa’nın meşhur televizyon programı Plus Belle la Vie’ye de ilham olmuş. 20 yy’da İtalyan, Korsikalı, Cezayir’li denizcilerin yaşadığı bu bölge şimdi genç profesyoneller ve de sanatçılar, tasarımcılar ile bohem bir ruh taşıyor. Burada müzeye dönüştürülmüş Centre de la Vieille Charité’yi gezmek gerekiyor. Marsilya’nın en eski tarihine tanıklık ediyorsunuz. 3 katlı binanın ortada yer alan dikdörtgen avlusuna bakan kemerli balkon koridorları ile barınak gerçekten çok hoş bir mimariye sahip. Denize doğru yürüdükçe Cathedrale de la Major ya da Marsilya Katedrali'ni görüyorsunuz. Kentin en önemli yapılarından. Floransa'dasınız izlenimi uyandırıyor.

MuCEM, farklı bir müze

Avrupa’nın en ilgi çekici ve görülesi müzeleri arasında yer alan MuCEM 2013'te merhaba dedi. Açılımı, Avrupa ve Akdeniz Medeniyetleri Müzesi. Tasarımı son derece farklı. St. Jean Kalesi’ne komşu. Bu arada müzenin yapımına yaklaşık 200 milyon Euroharcanmış.

Düşler bahçesi, Palais Longchamp

Tam bir Fransız Bahçesi, Palais Longchamp. Marsilya’nın en güzel, en görüles,i yerlerinden. 1869 yılında inşasına başlanmış ve 30 yıl sonra tamamlanabilmiş. Bölge zaten Güzel Sanatlar Müzesi olarak kullanılıyor ve içinde bir de hayvanat bahçesi bulunuyor. Bahçesinde çocukların koşuşturduğu muhteşem bir ortam.

Catalan Plajı

Marsilya'nın en güzel yerlerinden biri kuşkusuz Catalan yani Katalanlar Plajı. Yerel bir sahil olan Katalanlar Plajı, günün her saatinde yoğun ilgi görüyor. Kentin merkezinde, limandan birkaç yüz metre uzaklıkta bir yer. Akdeniz’in serin sularına bırakmak istiyorsan Catalan Plajı kaçmaz.

Bu içeriği paylaş
İLGİLİ İÇERİKLER