Her köşesi cennet Antalya
Antalya, dünyanın en fazla ziyaret edilen şehirlerinden biri ve bunun tabii ki onlarca nedeni var. Antik medeniyetlerin izi, ormanlar, dağlar, güneş, uçsuz bucaksız kumsallar, alabildiğine mavi bir deniz.
Antalya; Kaş, Kemer, Phaselis, Patara, Likya, Perge, Side, Apollon, Aspendos, Olimpos, Belek ve daha nice doğal ve tarihi güzelliklere sahip cennet gibi bir yer. Akdeniz kıyısında batıdan doğuya uzanan 640 kilometrelik sahil şeridi, kıyıya paralel olarak şehri saran Toros Dağları ile deniz, kum ve güneş seven de doğa içinde kaybolmak isteyenler de tarih meraklıları da Antalya’da onlarca seçenek bulabilir.
Şehrin en batısında, Antik Lykia Medeniyeti’nin en önemli şehirlerinden Patara Antik Kenti vardır. Doğuya ilerledikçe Demre’nin koylarında doğayı, her köşe başında antik medeniyetlerin izlerini bulabilirsiniz. Kaş, dünyanın sayılı dalış merkezlerinden biridir. Kemer birçok lüks resort otele ve görkemli Tahtalı Dağı’na ev sahipliği yapar. Antalya şehrinin merkezini oluşturan Kaleiçi, Doğu Akdeniz’in en önemli Orta Çağ limanlarından birisi olan antik Attaelia şehrini, Selçukluların izlerini, doğa harikası falezleri bir araya getirir. Aziz Paul’un önemli duraklarından, Pamfilya medeniyetinin önemli liman şehri Perge Antik Kenti, görkemli yapılarıyla etkileyici bir tarih merkezidir.
Belek, özel tasarım sahalarıyla dünyanın önemli golf merkezlerinden biridir. Dünya standartlarından hizmetleri, doğası ve imkanlarıyla en üst sınıf resort oteller de Belek bölgesindedir. Buradan biraz kuzeye ilerlediğinizde, dünyanın en iyi korunmuş antik tiyatrolarından birine, Aspendos Antik Tiyatrosu’na ulaşabilirsiniz. Ormanların arasından kıvrıla kıvrıla akan köpükler halinde ırmağa karışan Manavgat Şelalesi, hemen yanın başındaki deniz kıyısındaki Apollon Tapınağı ile Side Antik Kenti, keşfetmek için bir günün yetmeyeceği bir kültürel varlığın ev sahibidir. Çam ormanları ve şelaleleri ile büyüleyen Alanya, Akdeniz’e uzanan tarihi kalesi ile şehrin en doğusundadır.
Antalya'da gezilecek yerler
Perge
Perge, Antalya şehir merkezinin 18 km doğusunda yer alıyor. Aksu (Kestros) Nehri, antik zamanlarda kentin coğrafi konumunu oldukça değerli kılan bir unsurdu. Aynı zamanda şehirde yapılan tarımın hayat suyuydu. Antik kentte yapılan kazılar sonucunda elde edilen önemli eserlerin bir kısmı Antalya Müzesi’nde sergileniyor. Perge’yi keşfetmeye, Büyük İskender’in inşa ettirdiği anıtsal sur duvarları boyunca yürüyerek başlamak iyi bir seçenek. Su kanalı, sütunlu cadde, gözetleme kulesi, Roma hamamı, agoralar, çift kapılı dükkanlar, 12 bin kişilik anıtsal tiyatro, zemini kaplayan mozaikler ve at nalı şeklindeki stadyumu görmeden Perge Antik Şehri’nden ayrılmamalısınız.
Termessos
Antalya’nın 30 km kuzeybatısında konumlanan Termessos, Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biri. Kent hem doğal güzellikleri hem de tarihi eserlerinden dolayı Milli Park kapsamına alındı. Büyük İskender kuşatmasına karşı Termessosluların gösterdiği güçlü savunmayla anılan şehir, Pisidya bölgesinde Milyas olarak anılan bölümde yer alıyor. Kenti Anadolu’nun en eski halklarından Solym’lerin kurduğu biliniyor. Bizans dönemi ve sonrasına dair ise kaynaklarda kente dair herhangi bir bilgi bulmak mümkün değil.
Phaselis
Kemer’in 18, Antalya’nın ise yaklaşık 58 kilometre güneybatısında yer alan Phaselis Antik Kenti'nin, MÖ yedinci yüzyılda Rodoslu kolonistlerce kurulduğu biliniyor. Kentin coğrafi konumu, onun önemli bir liman kenti olduğunu gösterir. Kent, biri yarımadanın kuzeyinde, diğeri kuzeydoğuda, üçüncüsü ise güneybatı kıyısında yer alan üç limana sahiptir. MÖ 333 yılında Büyük İskender’i altın taçla karşılamaları, şehir tarihinin en önemli satır başlarından biridir. Beş ve altıncı yüzyıllarda Bizans egemenliğindeki Phaselis, 12. yüzyıldaki Selçuklu kuşatmasında aldığı hasarların etkisiyle 13. yüzyıl başlarından itibaren tamamen terk edilir. Günümüze çoğunlukla Roma ve Bizans dönemi kalıntıları ulaşmış. Bunlar şehrin ana aksını oluşturan ve kuzey-güney limanlarını birleştiren ana caddenin iki yanında sıralanır. Cadde, agora ile tiyatro arasında genişleyerek küçük bir meydan oluşturur. Meydanın güneydoğu köşesinde basamaklar tiyatro ve akropolise ulaşımı sağlar. Tiyatro küçük boyutlu tipik bir Helenistik Dönem tiyatrosudur.
Olympos
Antalya’nın güney sahillerinde Phaselis’ten sonra ikinci önemli liman kenti Olympos’tur. Antalya şehir merkezinin 85, Kemer ilçe merkezinin 45 kilometre güneybatısında konumlanır. Şehir, adını 16 kilometre kuzeyindeki, Toroslar'ın batı uzantılarından biri olan 2,375 metre yüksekliğe sahip Tahtalı Dağı’ndan alır. Beydağları-Olympos Milli Parkı sınırları içindedir. Şehrin kesin kuruluş tarihi bilinmez. Şehrin görülebilir önemli bir yapısı, ırmak ağzının 150 metre batısında yer alan tapınak kapısıdır. Kalıntılar arasında en ilginci ise Antalya Müzesi'nce yürütülen kazılarla gün ışığına çıkarılmış olan Kaptan Eudomus’un Lahdi'dir.
Olympos’un doğusunda, sahilden 300 metre ileride Caretta Caretta’ların yumurta bıraktığı muhteşem kumsalı ve pek çok bitkinin yaşadığı sahil kumulları ile ünlü Çıralı yerleşimi yer alır.
Myra
Antalya şehir merkezinin 200 km güneybatısında, Kaş’ın ise 45 kilometre güneydoğusunda yer alan Myra Antik Kenti, bugünkü Demre ilçesi sınırları içinde, kendisiyle aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuş. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi (Noel Baba) ile ünlüdür.
Myra, yedinci yüzyıldan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı'nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yüzyılda bir köy halini almış. Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan kaya mezarları oluşturur. Yapılan araştırmalara göre bugün oldukça sağlam durumda olan Roma Dönemi surlarının dışında, Helenistik sur kalıntılarına akropol tepesi ve çevresinde rastlamak mümkün. MS beşinci yüzyılda Likya eyaletinin başkenti olan Myra’nın, St. Paul ve arkadaşlarının uğradıkları şehir olması, kenti Hıristiyan dünyasında da özel bir yere sahiptir
Aziz Nikolaos (St. Nicholas) Kilisesi ve Müzesi
MS üçüncü yüzyılın ikinci yarısında Patara’da doğup Myra’da piskoposluk yapmış olan Aziz Nikolaos’ın saygın dini kişiliği, öldükten sonra aziz mertebesine ulaşmasını sağlamıştı. Aziz Nikolaos, başta eski Rusya Çarlığı olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinin en popüler azizi oldu. Avrupa’nın kuzey ülkelerinde çocukların koruyucusu ve sevindiricisi Noel Baba geleneği, Aziz Nikolaos inancıyla bütünleştirilerek yarı dini ve çok popüler efsanevi bir tipin yaratılmasına yol açtı. Aziz Nikolaos Kilisesi, Bizans sanat tarihinin önemli bir anıtı, mimari üslubu ve süslemesiyle Orta Bizans Dönemi’nin en seçkin örneği oldu. MS beşinci yüzyılda Myra’nın (Demre), Likya eyaletinin başkenti, Myra Başpiskoposu’nun ise Anadolu’nun ikinci büyük din otoritesi olması, Aziz Nikolaos’un ölümünden sonraki yıllarda şehrin saygınlığının artmasında büyük rol oynadı.
Simena
Kaş ile Demre ilçeleri arasında yer alan, Antalya’nın 195 km güneybatısında kalan, günümüzde Kaleköy olarak anılan antik Simena, küçük bir Likya kıyı kentiydi. MÖ dördüncü yüzyıldan günümüze kadar iskan görmüş stratejik bir noktaydı. Bu özelliğini en canlı yansıtan kalıntı günümüze dek sağlam kalmış kaledir. Bu kaleden, Kekova ve çevresinin en mükemmel manzaralarını izlemek mümkün. Yöreye adını veren Kekova, hem Simena’nın tam karşısında kıyıya en yakın yeri 500 metre olan 7,4 kilometre uzunluğundaki adanın hem de Simena, Teimiussa (Üçağız), Aperlai (Sıcak) İskelesi, Akvaryum Koyu, Gökkaya Koyu'nu da içine alan bölgenin genel adıdır. Kekova Adası’nın Simena’ya bakan kuzey kıyıları, denizin 4-5 metre derinliklerine kadar uzanan yarısı suyun içinde yarısı dışında taş merdivenler, ev kalıntıları, iskele kalıntıları gibi antik çağlardaki depremlerde kısmen suya gömülen uygarlığın izleriyle dolu. Simena, Kekova Adası’nın karşısında bulunan yarımada üzerinde konumlanıyor. Kaleköy ile Üçağız arasında, özellikle lahitler için taşocağı olarak kullanılmış küçük adacıklar arasından kıyıya doğru su altında kalmış yol ve rıhtım kalıntıları izlenebilir.
Limyra
Antalya şehir merkezinin 108 km güneybatısında, Finike ilçesi sınırlarında yer alan Limyra Antik Kenti, Toçak Dağı’nın güney eteklerinde, genellikle erken dönem yapıların yer aldığı akropol ile onun hemen güneyinde, şimdi karayolu ile ayrılan düzlükte Roma ve Bizans Çağı surları içinde kalan alanı kapsar.
Antik kentin en kuzeyinde yer alan akropol, kuzeyde bir iç kale ile aşağı kaleden oluşur. Aşağı kalede, sur, sarnıçlar, Bizans Kilisesi ve Perikle Heroon’u yer alır. Akropolün düzlüğe ulaştığı yerde, orijinali Helenistik döneme ait olan, 141 yılında büyük bir onarım geçiren tiyatro binası yer alır. Limyra, Likya’nın en çok kaya mezarına sahip kentlerinden biri. Antik kentte 400’ü aşkın kaya mezarı yer alıyor ve çoğu mezar, Likya dilinde yazılmış kitabeleriyle ismen biliniyor.
Arykanda
Finike ilçe merkezinin 30 kilometre kuzeyinde, Antalya şehir merkezinin ise 140 kilometre güneybatısında yer alan Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde Ary-ka-wanda, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına gelir. Kentin adının filolojik açıdan yerli Anadolu dilini yansıtması, Arykanda’nın bölgenin en eski şehirlerinden biri olduğunu gösterir. MÖ 2,000’e tarihlenen taş balta dışındaki buluntulara dayanarak, şehir tarihini MÖ beşinci yüzyıldan önceye götürmek güçtür.
MÖ ikinci yüzyılda, Arykanda’nın Likya Birliği’ne dâhil bir şehir olarak sikke bastığı görülüyor. Kent, MS 43’te İmparator Klaudius’un Likya Birliği’ne son verdiği tarihte Likya Bölgesi, Pamphylia ile bir eyalet haline sokulmuş ve Roma’ya bağlanmış. MS 240 yılında büyük depremden sonra kısmen onarılan şehir, Bizans egemenliği sırasında Akalanda veya Orykanda adıyla anılır.
Xanthos - Letoon
Tarihi MÖ 3000’lere kadar uzanan Xanthos’un, Antik Çağ’da Likya’nın en büyük idari merkezi ve başkenti olduğu bilinir. Xanthos ile birlikte 1988 yılında UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ne dahil olan Letoon ise bu dönemin en önemli dini merkezlerinden biri. Troya Savaşı’nda Prens Hektor’a yazdığı şiir ile cesaret veren Sarpedon’un yaşadığı Xanthos, Eşen Çayı’nın ayırdığı Muğla-Antalya il sınırının doğusunda, Antalya sınırları içinde, Kınık beldesinin yakınında yer alır. Letoon ise Xanthos’un hemen dört-beş km batısında, Muğla’nın Seydikemer ilçesi sınırlarında konumlanır. Xanthos ve Letoon, içerdikleri arkeolojik değerler açısından dünya mirasının önemli öğeleri arasında yer alır. Birbirine çok yakın konumlanan bu yerleşimlerde, Likya dilindeki en uzun ve önemli metinlerin görülebileceği taş yazıtlar yer alır.
Xanthos, 2200 kişi kapasiteli Xanthos Tiyatrosu’na sahiptir. Hellenistik Dönem’de yapılarak Roma Dönemi’nde yenilenen bu antik tiyatrosunun kuzeyindeki dört yanı portikolarla çevrilmiş kare meydan, Roma Agorası’dır. 1840 yılında keşfedilen Letoon kutsal alanında otuz altı oturma sıralı tiyatro, bazilika, yazıtlar, üç tapınak, imparatorluk kült binasına bağlı yuvarlak bir portiko ve L biçiminde bir stoa bulunur. Leto’nun tanrısal ikiz çocukları Apollon ve Artemis, anneleriyle birlikte birer tapınak ile onurlandırılmış. Bu tapınaklardan en büyüğü, batıda bulunan Leto Tapınağı. Doğuda ise Dor tarzında yapılmış Apollon Tapınağı yer alır. Her iki tapınağın ortasında ise, diğerlerine göre daha küçük olan Artemis Tapınağı bulunur. Su seviyesinin antik dönemden beri yükselmesi nedeniyle yapıların alt kısımları bugün sular altında kalmıştır.
Patara
Kaş’ın yaklaşık 40 km batısında, Antalya şehir merkezinin yaklaşık 200 km batısında, Xanthos Vadisi’nin güneybatı ucunda konumlanan Patara Antik Kenti, Likya'nın en önemli ve en eski şehirlerinden biri. 1988 yılından beri kazıları sürdürülen Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel değerlerinin yanında Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Caretta’ların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olması ile de büyük öneme sahip.
Şehrin adı, MÖ 13'üncü yüzyıla ait Hitit metinlerinde dahi geçer. Tepecik Akropolü'nde ele geçen seramik parçaları, Orta Tunç Çağı özelikleri içerirken, yine Tepecik'in doğu yamacı eteklerinde ortaya çıkarılan, Demir Çağı öncesine ait taş balta Patara'nın tarihinin ne kadar eskilere gittiğini gösterir. Bizans Dönemi'nde de önemini devam ettiren kent, Hristiyanlar için önemli bir merkez olmuştur. Noel Baba olarak anılan Saint Nicholaos, Pataralıdır. Orta Çağ boyunca önemini sürdüren Patara, Türklerin gelmesiyle de önemli bir merkez olarak günümüze ulaşır.
Sillyon
Bir Pamphylia şehri olan Sillyon, yamaçları neredeyse tamamen dik, üzeri ise düzlük bir tepede kurulu. Serik ilçe merkezine 16, Antalya şehir merkezine 30 kilometre uzakta yer alır.Diğer tüm Pamphylia şehirleri gibi, Sillyon'un da genel olarak Truva Savaşı'ndan sonra Mopsos ve Calchas isimli kahramanlar tarafından kurulduğu kabul edilir.Antalya il sınırları içinde Helenistik şehir kalıntılarının en yoğun olduğu Sillyon Antik Kenti, aynı zamanda Helenistik savunmanın en iyi temsil edildiği kent olma özelliğini de korur. Sillyon'u ziyaret etmek istiyorsanız sıkı bir tırmanışa hazırlıklı olmalısınız. Ancak tırmanışın sonunda göreceğiniz manzaralar, tüm bu zahmete değecek.
Aspendos
Antalya şehir merkezinin yaklaşık 45 km doğusunda yer alan Aspendos, sadece Anadolu’nun değil tüm Akdeniz dünyasının en iyi korunagelmiş Roma Dönemi tiyatrosuna sahip olmasıyla ünlü. Şehir, bölgenin en büyük nehirlerinden Köprüçay (antik Eurymedon) yakınlarındaki tepe düzlüğünde kurulmuş. Akdeniz ile ulaşımını ve gelişmesini yakınındaki nehre ve dolayısıyla çevresindeki bereketli topraklara borçlu olan Aspendos’ta bugün çoğunlukla tiyatro ve su yolları ziyaret edilir. Şehre ait diğer yapıların kalıntıları ise tiyatronun yaslandığı tepenin düzlüğünde yer alır. Şehrin en parlak dönemi şüphesiz, ünlü tiyatro ve su yollarının inşa edildiği Roma İmparatorluk Dönemi’dir. Aspendos Tiyatrosu gerek mimari özellikleri gerekse iyi koruna gelmişliği ile Roma Devri tiyatrolarının günümüzdeki en seçkin temsilcilerinden biri. Tanrılara ve devrin imparatorlarına adanan yapı, Roma tiyatro mimarisinin ve yapım tekniğinin son çizgilerini sergiler. Tiyatronun ardından, şehrin ziyaret edilebilir en önemli kalıntıları su yollarıdır. Aspendos su yolu sistemi, antik su yollarının günümüze dek koruna gelmiş en iyi örneklerinden biri. Genel görünümü, yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki kuzey-güney konumlu kemerli köprünün her iki ucundaki su basınç kuleleri oluşturuyor.
Aspendos, aynı zamanda Bizans ve Selçuklu dönemlerinde varlığını sürdüren şehirlerden biri. Ünlü tiyatroda Selçuklu dönemi onarım izlerini, özellikle dış cephe ortasındaki anıtsal kapı eklentisinde ve cephesindeki koyu kırmızı zikzak desenli sıva kaplamada görmek mümkün. Selçuklu sultanlarının konakladıkları, kervansaray olarak düzenlendiği düşünülen sahne binasının günümüze dek sağlam kalabilmesinin en önemli nedeni de bu Selçuklu onarım ve korumacılığına bağlanır. Mustafa Kemal Atatürk de 1930 yılında burayı ziyaret eder, kentin onarılıp yeniden kullanılması için direktifler verir.
Side
Antik dönemde Pamfilya’nın en önemli liman kenti olan Side, Antalya’nın 80 kilometre doğusunda, Manavgat’ın yedi kilometre güneybatısında bulunan, 350-400 metre genişliğinde bir yarımada üzerinde kurulu. Side, MÖ yedinci yüzyılda bir yerleşim merkezi olmuş. MÖ altıncı yüzyılda tüm Pamfilya ile Lidya Krallığı'nın egemenliğine girmiş. Bir süre Büyük İskender’in egemenliği altında varlığını sürdüren kent, İskender’in ölümünden sonra Helenistik Dönem krallıkları arasında sürekli el değiştirmiş. Kent, daha sonraki süreçlerde Bergama Krallığı, Roma ve Doğu Roma İmparatorluğu altında idare edildi.
Ticaret ve liman kenti olarak tanınan Side Antik Kenti kalıntıları üzerinde 20. yüzyıl başlarında Giritli göçmenler tarafından Selimiye Köyü kurulur. Bir yarımada üzerine kurulmuş olan Side, diğer Pamfilya kentlerinde olduğu gibi şehrin ana kapısından başlayan bir anıtsal cadde boyunca uzanır. Kuzeydoğudaki Büyük Kapı’dan başlayan ana cadde, antik tiyatro önündeki kavis dışında hemen hemen düz bir çizgi şeklinde yarımada boyunca ilerleyerek tapınaklar yakınında büyük bir meydanla sona erer. Kentin ikinci büyük caddesi de Büyük Kapı’dan kentin güneyine doğru uzanır. Her iki cadde de sütunludur, iki taraflarında korint başlıklı sütunlu portikler ve bunların gerisinde de bir sıra dükkân vardır.
Kaleiçi
Antalya şehir merkezinde konumlanan ve butik oteller, tarihi eserler, müzeler, özel tasarımlı mağazalar, şık kafe ve restoranlara ev sahipliği yapan Kaleiçi, at nalı şeklinde içten ve dıştan surlarla çevrili. Surların Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerinin ortak eseri olduğu biliniyor. Surların içinde kiremit çatılı 3000 kadar ev var. Kaleiçi’nin surların dışındaki mimarisi ise, Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor. Evlerin karakteristik yapıları Antalya'nın sadece mimari tarihi hakkında fikir vermekle kalmaz, aynı zamanda bölgedeki yaşam tarzını, gelenek ve görenekleri en iyi şekilde yansıtır. Kaleiçi’ne Hadrian Kapısı’ndan giriş yapmak mümkün. Bu kapı, Antalya'daki tarihi yapıların en iyi korunmuşlarından birisi. Bir Roma eseri olan yapı, MS 130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yapılmış. Kaleiçi’ndeki en önemli eserlerden biri Yivli Minare Külliyesi. Külliye, Selçuklu yapıtından oluşan bir eserler topluluğu. Külliyede bulunan başlıca yapılar ise şunlar: Yivli Minare, Yivli Cami, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi. Yivli Minare Antalya'daki ilk İslam yapılarından biri. Sekizinci yüzyıla ait bir Selçuklu eseri. Kaleiçi’nin hemen güneyinde Tarihi Yat Limanı yer alıyor. Güvenli bir koyda konumlanan yat limanında onlarca seyahat teknesi demirlemiş durumda. Bu tekneler ile civardaki falezleri ve şelaleleri görmek için günübirlik turlar yapmanız mümkün. Bölgedeki bir başka önemli yapı ise Karatay Medresesi. Medresedeki nişler ve mihraplarda işlenen süslü motifler oldukça dikkat çekici. Kaleiçi’ndeki önemli mekan ve yerler arasında Karaalioğlu Parkı’ndan da bahsetmek gerekir. Karaalioğlu Parkı, 140 bin metrekarelik bir alana kurulu. Parkın içinde, denize doğu-batı yönünde, birbirine paralel üç cadde bulunur ve bu caddeler deniz kıyısında üç seyir terası ile sonlanır. Karaalioğlu Parkı, Antalya florasını yansıtan ağaç, bitki, çiçek ile kuş türleri başta olmak üzere zengin bir canlı varlığına sahiptir. Hıdırlık Kulesi, Karaalioğlu Parkı’nda yer alan çok önemli bir eser. İkinci yüzyılda inşa edilen kule, Kaleiçi Surları’nın güneybatı köşesinde yer alıyor. 14 metre yüksekliğinde, alt kısmı kare, üst kısmı silindir biçiminde.
Alanya Kalesi
Alanya ilçe merkezinde yer alan, denizden ve karadan zor ulaşılabilirliği ve doğal korunaklı oluşu nedeniyle tarih boyunca kesintisiz yerleşim görmüş olan Alanya Kalesi, Anadolu’yu süsleyen yüzlerce kaleden bugün ayakta kalabilmiş, en iyi korunmuş Orta Çağ kalelerinden birisi. Kale 6,5 kilometreyi bulan surların uzunluğu, 140’ı bulan burçları, içindeki 400’e yakın sarnıcı, görkemli, yazıtlı ve bezemeli kapıları ile bir açık hava müzesi görünümünde. Kalenin ilk iskân tarihi Helenistik Dönem'e dayansa da yapı, gerçek anlamda Selçuklu İmparatorluğu Dönemi'nde görkemi ile anıtsal bir kale şeklini almış. Kalenin İçkale olarak adlandırılan ve yarımadanın batı köşesinin en yüksek yerinde kurulmuş olan bölümünün denizden yüksekliği 250 metreyi buluyor. Kale, idari ve askeri örgütlenmenin merkezi olması nedeniyle dört yönden dayanıklı surlarla çevrilmiş. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad, kalenin savunmasını güçlendirecek anıtsal yapılar da yaptırmıştır.
Antalya Müzesi
Antalya Müzesi, 1922 yılında, öğretmen Süleyman Fikri Erten tarafından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgeye gelen işgal güçlerinin yağmasından kurtarılan eserlerin korunması amacıyla kuruldu. İlk olarak Kaleiçi’nde bulunan Alaaddin Cami’de, daha donra Yivli Cami’de yer alan müze, 1972 yılında bugünkü binasına taşındı. Antalya Müzesi bugün 30 bin metrekarelik bir alanda 14 sergi salonu ile heykel ve değişik eserlerin sergilendiği açık hava galerileri ve bahçeden oluşuyor. İnsanlık tarihine kesintisiz tanıklık etmiş Anadolu topraklarının en zengin geçmişe sahip köşelerinden biri olan Antalya Bölgesi’nin sınırları içerisinde yer alan üç antik kültür bölgesi Likya, Pamfilya ve Pisidya’nın önemli bir bölümü, Antalya Müzesi’nin sorumluluk alanını oluşturur. Arkeolojik zenginlikleriyle eşsiz bir açık hava müzesi ve uluslararası bir kazı merkezi durumundaki Antalya’da her yıl pek çok ülkeden bilim adamları bilimsel kazılar yapıyor. Bölgede çok sayıda kurtarma kazısı ve ören yeri çevre düzenleme çalışmaları, Antalya Müzesi tarafından yürütülüyor.
Antalya Müzesi, bir arkeoloji ve tarih müzesi olup aynı zamanda bölge müzesi olarak da nitelendirilebilir. Koleksiyondaki eserlerin büyük bölümü bölgede yapılan kazılardan elde edildi, etnoğrafik eserler de yine bölgeden müze uzmanları tarafından derlendi. Salonlarda, Antalya topraklarının ilk insanla başlayan ve günümüze kadar kesintisiz olarak süren binlerce yıllık geçmişini yansıtan, kronolojik ve yer yer konularına göre sergilenen eserler görülebilir. Özellikle Perge’de bulunan Roma Dönemi heykeltıraşlık eserleriyle ve son yıllarda müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ilginç ve ünik buluntularıyla Antalya Müzesi, dünyanın en önemli müzeleri arasında sayılır. Müze 1988 yılında Avrupa Konseyi Yılın Müzesi ödülüne layık görülmüştü.
Belek
Antalya’nın dört bir yanında lüks resort oteller olsa da söz konusu otellerin belli başlı noktalarda yoğunlaştığını söylemek mümkün. Bu bölgelerin başında ise Belek geliyor. Antalya şehir merkezinin doğusunda yer alan Belek bölgesi, onlarca otele ev sahipliği yapıyor. Üstelik Belek’teki otellerin bazılarında, dünya standartlarında golf tesisleri, profesyonel spor saha ve imkanları da yer alıyor. Belek ile Antalya arasında kalan Lara’da da birçok lüks resort otel var. Hatta Lara’da otellerin bulunduğu bölge, şehirde Oteller Bölgesi olarak da biliniyor. Belek ve Lara’nın ardından, otellerin yoğun olarak yer aldığı bir başka bölge ise Kemer ilçesi. Antalya şehir merkezinin batısında yer alan, doğal ve tarihi zenginlikleriyle misafirlerine sınırsız alternatif sunan Kemer, aynı zamanda lüks resort otellere de sahip. Hem Kemer ilçesinin merkezinde hem de Göynük, Beldibi, Kiriş gibi Kemer sınırları içinde yer alan beldelerde, misafirlere onlarca otel seçeneği sunuluyor.
Ormana
Ormana; Helenistik dönemden günümüze değin yerleşime tanıklık eden, Roma dönemine ait Antik Erymna Kenti’nin yakınlarında, Selçuklular’ın Konya-Antalya kervan yolu üzerinde İbradı’nın bir köyüdür. 18 ve 19.yüzyıllarda bir ilim ve zenginlik merkezi olarak öne çıkan Torosların eteklerindeki gizli cennet Ormana, bugün geçmişin hem doğal hem de kültürel zenginliğini ziyaretçilerine sunar. Tarih ve kültürün doğa ile harmanlandığı Ormana, Türkiye’nin el değmemiş eşsiz köşelerinden biridir. Yüzlerce yıldır tarihe meydan okuyan, herhangi bir harç malzemesi kullanılmadan yalnızca taş ve ağaç ile yapılmış olan “Düğmeli Evler” bugün Somut Olmayan Kültür Miras olarak koruma altındadır. Heybetli Toros Dağlarıyla çevrili Eynif Ovası bahar aylarında zengin flora ve faunasıyla görsel bir şölen ve eşsiz bir deneyim sunar. Karaçam, ladin ve katran ağaçları arasında yapacağınız yolculuğa, koşan sincaplar, tavşanlar, oğlaklar ve Toroslar’ın vahşi güzelliği “yılkı atları” eşlik ediyor. Türkiye’nin en büyük yeraltı gölü Altınbeşik Mağarası içerisindeki sarkıt ve dikitlerle görülmeye değer bir doğa harikasıdır. Altınbeşik Mağarası’nın yer aldığı Altınbeşik Milli Parkı da yaban tilki, kurt, domuz ve yaban keçisi dışında endemik türler de dahil 605 çeşit bitkiye ev sahipliği yapar.
Tarım ve hayvancılığın gelişmiş olduğu Üzümdere köyü yakınlarında bulunan alabalık tesislerini ziyaret edebilir; Toros Dağları’nda yetişen kuzugöbeği mantarı ve yalnızca yöreye özgü otları keşfedebilir, Ormana’nın meşhur üzümlerini ve bu üzümlerden yapılan pekmezi tadabilir, her yıl eylül ayının ilk haftasında düzenlenen 50 yıllık gelenek üzüm festivallerine katılabilirsiniz. Yeşil ve mavinin birçok tonunu cömertçe sunan Ormana’ya geldiğinizde seyir terasından kartpostal tadında manzaraları seyredebilir, yöre insanlarından evlerin tarihini ve öykülerini dinleyebilir, köy kahvesinde köylülerin konuşmalarına kulak kabartabilirsiniz. Aynı zamanda vadinin her yerinden gelen kuş seslerini dinleyerek huzurun ve sakinliğin tadını çıkarabilirsiniz.
Tahtalı Dağı
Tahtalı Dağı, Antalya şehir merkezinin batısındaki Kemer ilçesinde, Beydağları Milli Parkı içinde yer alıyor. Dağ, Kemer sahil şeridine oldukça yakın olmasına rağmen, dağın zirvesi tam 2,365 metre yükseklikte. Dağın yaklaşık 600. metresine kadar araçlar ile ulaşılıyor. O noktadan sonra ise zirveye sizi Olimpos Teleferik taşıyor. Bir yanda dağın heybetini hissederken, bir yandan da Akdeniz’in mavisini izliyor ve yaklaşık 10 dakika içinde kendinizi 2,365 yükseklikte buluyorsunuz. Bir başka deyişle Akdeniz’in sıcağından çıkıyor ve yaz aylarında dahi oldukça serin bir havayla tanışıyorsunuz. Ayrıca gün doğumu ve gün batımını Tahtalı Dağı zirvesinden izleyebileceğiniz hazır programlar var.
Toros Sıradağları
Toros Sıradağlar, Toros Dağları ya da kısaca Toroslar, Avrupa’nın birçok ülkesini kat eden Alpler’in Anadolu’daki uzantısıdır. Toroslar Türkiye’de Akdeniz kıyılarına paralel olarak Antalya’nın batısından, Teke Yarımadası’ndan başlar, tüm Antalya’yı denize paralel olarak geçer, sonrasında Suriye sınırlarına girerek devam eder. Toroslar üç kısma ayrılır: Batı Toroslar, Orta Toroslar ve Güneydoğu Toroslar. Batı Toroslar Teke Yarımadası’ndan başlar ve Antalya ile Mersin sınırına dek uzanır. Yani Antalya, Batı Toroslar’ın büyük bir kısmının ev sahibidir. Batı Toroslar da kısımlara ayrılır. En batıdaki Akdağlar, Kemer’i de kapsayacak şekilde biraz daha doğuda yer alan ve Tahtalı Dağı’nı da içeren Bey Dağları ve Geyik Dağları; Antalya’dadır. Bu sıradağlar tarih boyunca, bölgenin ikliminden bölge halkının yaşam şekline, bölgenin kültüründen bölge mutfağına ve ulaşıma, onlarca hayati noktada belirleyici olagelmiştir.
Köprülü Kanyon Milli Parkı
Köprülü Kanyon Milli Parkı, Antalya şehir merkezinin 85 km kuzeydoğusunda, Manavgat ilçesinin 63 km kuzeybatısında, Köprüçay (Köprü) Nehri etrafında yer alıyor. Bu doğal alan, 1973 yılında Milli Park olarak ayrılmış ve ilan edilmiş. Milli Park’ın kaynak değerini oluşturan Köprüçay’ın meydana getirdiği yarma vadi, 14 km uzunluğu ve 100 metreyi aşan duvar yüksekliğiyle Türkiye'nin en uzun kanyonlarından biri. Toros Dağları'ndan doğan ve doğa harikası kanyonlardan geçen Köprüçay, Serik'in güneyinden Akdeniz'e dökülür. İki tarafı dik, çıkılması hemen hemen imkansız olan kanyonlardaki yeraltı suları ile beslenen Köprüçay, Türkiye'nin en güzel doğal rekreasyon alanlarından birisini yaratır. Bunun yanı sıra, nehrin batısındaki dağlık arazide bulunan Selge Antik Kenti, nehrin kenarındaki kaleler, su kemerleri, Roma Devri’ne ait köprüler ve tarihi yollar gibi pek çok arkeolojik kaynaklar, Köprülü Kanyon’un önemini arttırır.
Köprülü Kanyon Milli Parkı, barındırdığı doğal, tarihi ve kültürel zenginlikler sayesinde ziyaretçilerine çok sayıda etkinlik seçeneği sunar. Başta rafting olmak üzere Köprüçay üzerinde ve çevresinde kano ve kanyoning (kanyon geçişi); yüzme, doğa yürüyüşü, kaya tırmanışı, oryantiring, bisiklet, olta balıkçılığı vb. sportif etkinlikler ile botanik-yaban hayatı gözlemciliği, jeolojik yapı gözlemciliği, kampçılık, fotoğrafçılık, piknik, cip safari, yayla gezileri gibi onlarca farklı aktivite yapabilirsiniz. Selge Antik Kenti ile bir bölümü Milli Park içinde bulunan Aziz Paul Yolu’nu da gezi programınıza dahil edebilirsiniz. Köprülü Kanyon Milli Parkı’nda dinlenme ve konaklama için, nehrin iki yanında konumlanan yeme-içme tesisleri, günübirlik ve çadır kamp kullanma alanları ile park sınırları içindeki bungalov evleriyle hizmet veren pansiyonları değerlendirebilirsiniz.
Göynük Kanyonu
Antalya şehir merkezinin 36 km güneybatısında, Kemer’in hemen kuzeyinde yer alan Göynük Kanyonu; muhteşem doğası, ağaçları, doğal şelaleleri ve havuzlarıyla adeta bir yeryüzü cenneti. Kanyon aynı zamanda dünyaca ünlü Likya Yolu’nun üzerinde konumlanır. Kanyona ulaşmak için gişelerden geçip biraz yürüdükten sonra yapay gölete varırsınız. Gölet, yemyeşil suları ile etkileyici bir manzara sunar. Gölet etrafında dinlenme ve yeme içme göreceksiniz. Yine orada zipline deneyimi yaşayabilirsiniz. Zipline parkurunda yerden 40 metre yükseklikte, saatte 65 km hıza kadar ulaşılıyor! Göletten sonra dere kenarından ve eşsiz bir doğanın içinde yaklaşık iki kilometrelik bir yürüyüş sonrası doğal havuza varacaksınız. Kanyon içinde rafting yapmak da mümkün. Yapay gölet ile yukarıdaki doğal havuzda yaz aylarında yüzebilirsiniz.
Kekova
Kekova; Uçağız (Teimiusa) ve Kale (Simena) köylerinin karşısında uzanan, 7,4 km uzunluğa ve yaklaşık 500 metre genişliğe sahip, ince uzun bir ada. En yüksek tepesi 188 metre olan adayı turkuaz bir deniz çevreliyor. Kekova son yıllarda popülerliği git gide artan bir ada. Çayağzı'ndan (Andriake) yapılan tekne turları "Kekova Turu" olarak anılmaya başladı, daha da önemlisi ada ve çevresindeki arkeolojik doğal koruma alanları Kekova Sit Alanı olarak adlandırıldı. Sadece Antalya'nın değil, tüm Akdeniz dünyasının en temiz denizlerinden birine sahip olan Kekova ve çevresi, bu temizliğini koruma altına alınmış olmasına borçlu. Ada, hiçbir zaman karşısındaki iki küçük liman gibi kent özellikleri taşımamış, daha çok iki kenti perde gibi Akdeniz'e karşı koruyan; denizcilerin sığınak yeri, gemi inşa ve onarım üssü olarak kullanılmış. Bu çevrede bugün Batık Kent olarak adlandırılan adanın kuzeybatı kıyılarındaki kalıntılar, MÖ beşinci yüzyıldan beri ticari ve askeri üs olarak kullanılmış olan Kekova'nın en renkli köşesi. Adanın kıyılarındaki Tersane Koyu ise hem yüzülebilecek bir yer hem de Bizans Dönemi’ne ait bazilika apsisi ile arkeolojik kalıntıların en yoğun olduğu alan. Ada yakınındaki batık kent olarak anılan köşede genellikle ana karaya oyulmuş yerleşim kalıntıları ve su içindeki temeller yer alır. Sadece bu köşedeki yapıların su altında kalmış olması, deprem sonucunda adanın bu köşesinden anakaraya doğru yatmasıyla açıklanıyor.
Kaş
Kaş, adına şarkılar yazılan, eğlenmek kadar dinlenmek için de tercih edilen, dar sokakları ve güler yüzlü insanlarıyla sizi içine çeken, sevmeyenine pek rastlanmayan, şirin kelimesiyle nitelenmeyi sonuna kadar hak eden, Antalya’nın batısında yer alan küçük bir ilçe. Kaş, size onlarca aktivite vadeder. Bunların en popüleri ise, Kaş’ın küçük limanından kalkan teknelere atlayıp, turkuaz renkli sakin koyları ziyaret etmek olabilir. Üstelik bu sakin koylar, Türkiye’nin ve Avrupa’nın en popüler dalış noktalarına sahip. Kanyon, Dimitri (Pamuk) Batığı, Besmi Adası, Büyük Mağara, Uçanbalık Bankosu ve Limanağzı, Kaş’ın en bilinen ve vaatkâr dalış noktaları.
Antalya'nın Plajları
Akdeniz kıyısında batıdan doğuya uzanan 640 kilometrelik sahil şeridi boyunca Konyaaltı Kaputaş Çıralı Patara İncekum Lara Adrasan Damlataş ve Kleopatra gibi dünyanın en ünlü plajlarına ev sahipliği yaşan Antalya turkuaz deniz ile buluşan altın rengi kumlara sahip.