İnsan ve kültür
İnsanla ilgili bilgiler çok yaygın, fakat yaygın olduğu kadar dağınık ve birbirinden farklıdır. Çünkü her toplumda, o toplumun yaradılışı, tarihi gelişmesi, doğaüstüyle ilişkileri konularında, görsel materyaller ile çeşitli efsaneler, destanlar, yazılı ve sözlü kaynaklar vardır. Bunların tümüne o toplumun ‘kültürel mirası’ diyoruz.
Belli bir toplumun üyesi olan insan kendi kültürel mirasını öğrenir, onu savunur, yaşatır ve kendisinden sonraki kuşaklara aktarır. Bu süreç, kültürel varlığımızın ön şartı ve kaçınılmaz işlevidir. Yabancılaşmayı ve bir kenara itilmeyi göze almadan, inanç ve değerlerimizin kültürel kaynaklarını reddedemeyiz. Kültür sözcüğünü biraz olsun açıklamaya çalışacağım. Doğa, canlı ve cansızlardan oluşan bir varlık alanı. Bu doğal çevrenin bir üyesi olan insan, doğaya karşı yaşam savaşımını sürdürürken, öteki canlılardan ayrılarak, kendi yaşantı, deneyim ve birikimlerini toplayıp biriktirerek, bu gün KÜLTÜR adı verilen varlık alanını yaratan tek yaratık. Bozkurt Güvenç’e göre kültür, doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şeydir.
uzun bir tarihi vardı
Her kültür sisteminin bir çevresi, uzak ve yakın komşuları vardır. Sistemin, çevresiyle sık ve sıkı kültürel ilişkileri vardır.
Sonuçta kültür sistemi, çevresindeki uzak yakın öteki toplumlarla alışveriş içinde bulunan açık bir sistemdir.
Hiçbir sosyal- kültürel sistem ne gökten iner; ne de durup dururken yok olur. Her toplumun dünü, önceki günü, kısa veya uzun bir tarihi vardı. En ilkelinden en ilerlemişine kadar hiçbir sosyal- kültürel sistem tek başına var olmaz. Sonuçta Kültür sistemi, çevresindeki uzak- yakın öteki toplumlarla alış veriş içinde bulunan açık bir sistemdir. Son yıllarda dünya aydınlarının kullanmaya başladıkları ‘Kültür Ekolojisi’ terimi iletişim teknolojisinin hızla ilerlemesinin tehdit oluşturduğunu anlatıyor. Tamamen evrim prensiplerinden doğan ekolojiye ilişkin bütün düşünceler uyum kavramına dayanıyor. Uyum ve denge kavramları kültür sözcüğünün yanına gelince, binlerce yıllık kültür birikimi ve kültür etkileşimleri ile ortaya çıkan zengin sentezleri anlatan kavram olan ‘Kültür Ekolojisi’ ne ulaşıyoruz.
Gelenekselle evrensel arasında köprü kurmayı başarabilen toplumlar dünya üzerinde saygın yer bulduğu gibi, her alanda başarıyı yakalar.
ayrı bir renk kattı
Anadolu ile ilgili ilk yazılı kaynaklara ulaştığımız Hititlerden başlayan, üzerinde yerleşen her medeniyetin ayrı bir renk kattığı, Pir Sultanıyla, Yunus Emre’siyle, Hacı Bektaş’ıyla, Mevlana’sıyla, Nasrettin Hoca’sı, Âşık Veysel’iyle, Anadolu kültür renklerini düşündüğümüzde, kültür alanında ne kadar zengin olduğumuzu ve sorumluluğumuzu hissedebiliriz.
Halk Kültürünün içine girdiğimizde kendimizi halk müziği, halk oyunları, halk edebiyatı, gelenek ve görenekleri, inançları, el sanatları, mimarisi, halk hekimliği, halk mutfağı gibi çok zengin bir kültür bahçesinde buluyoruz.
Değerli okurlarım, bundan sonraki birkaç yazımı bu kültür bahçesinin içinden yazacağım.