Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NEDİR benim işimi yapanların gelebileceği en yüksek yer?

        Yok, "Türkiye'nin en çok okunan yazarı" falan gibi "manevi bir yükseklik"ten bahsetmiyorum.

        Diyelim künyenin en tepesine ismim yazılacak...

        Yahut Cumhurbaşkanı, "Aman Pakizanım gelin basın danışmanım olun" dedi.

        Veya Başbakan, milletvekillerinin arasında benden akıllı, fikirlisini bulamadı, dışarıdan bakan yaptı beni...

        Katiyen kabul etmem!

        Bakın mesela, şu 4 bakanın değiştirilmesi meselesi...

        Tamam, olağan bir durum, sittin sene bakan olarak kalacak değillerdi, falan filan... "Akıl bunu bilir, dil de bunu söyler." Fakat "duygular, kapıda artık kırmızı plakalı bir makam arabasının olmamasına asla hazır olamaz"! Hiçbir zaman.

        Yükseklere oturmuş bütün insanlar için geçerlidir bu.

        Derinlerden gelen bir ses kişiyi "o makamların mezarda bile baki olduğuna" inandırır.

        Dil "görev değişimi" derken o ses "düştün" der.

        Onun için asla kabul etmem!

        Ne kadar alçaktan düşersem o kadar iyi!

        En sevmediğim huyum

        "EN sevmediğiniz huyunuz?" sorusuna kimse çıkıp da "Yalanım çoktur" demez. Yahut "Avantayı severim"...

        Onun yerine çok duygusalım, çabuk güvenirim gibi şeyler söylenir.

        Eskiden dalga geçerdim... Fakat şimdi düşünüyorum da sahiden sevilmeyecek huylar bunlar. Sonu "hüsran" çünkü. İnsanın canına okuyor o güvenmeler, duygusallıklar, duyarlılıklar falan.

        Mesela; ben de gölge yapıyor diye ağaç kesenlerden olmak isterdim!

        Yahut elde kibrit, yakılacak bina arayanlardan!..

        Gayet rahat yapardım bunları; "kimse yakama yapışmazdı", bir Allah'ın kulu çıkıp sitem bile etmezdi. "Binaların, ağaçların peşine düşen insanların yaşadığı yerler değil buraları."

        Onlardan biri olsaydım "hayat bana da güzel" olacaktı.

        Oysa şimdi daima kafam bozuk, canım sıkkın.

        Evet evet... "En sevmediğim huyum duyarlılığım." Bir işe yaramıyor çünkü buralarda... "Daimi mutsuzluk", o kadar.

        Ağzına sağlık Nilüfer

        NİLÜFER, muhabirlerin evlilik sorusuna, "Bizden geçmiş, evlilik için yaşımız epey ileri" demiş.

        İlk defa biri akıllı, mantıklı bir cevap veriyor.

        Hay ağzına sağlık Nilüfer'cim!

        50 küsur yaşında lakin "ileride çocuk düşünen" ünlülerimiz var bizim...

        Nilüfer'in cevabını "karamsar" bulanlar vardır belki. Bana göre tam tersi. Esas karamsarlar palavralara ihtiyaç duyanlar. Fakat bu da ruhun tedavisi için bir yol, bir şey diyemeyiz.

        Ama Nilüfer "sağlam" kız.

        Senin annen bir zombiydi yavrum

        "SENİN annen bir zombiydi yavrum. Çarşamba günü 15.30'da ölür, cuma günü dirilirdi!"

        Ne lan bu?

        Nasıl araştırma?

        Nasıl sonuç?

        Okumuşsunuzdur gazetelerde... Kadınlar çarşamba öğleden sonra yaşlanır, çöker; cuma günü tekrar eski haline dönermiş!

        Kadınlara "kaderin oyunu" bitmiyor anasını satayım!

        MIŞ-MUŞ

        * Japonlar sevgiliden gelen telefon, e-mail ve SMS'leri gizleyen cep telefonu üretmiş.

        Teknoloji aldat diyor!

        * Bir koca, eşini döverken hastanelik olmuş.

        Belki de bir yandan empati yapıyordu!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar