Anneniz kaç yaşında?
Önüme gelene soruyorum... Yaşlılardan “Gençliğinizin kıymetini bilin” sözünü duya duya büyüdük. Ama kimse “Annenizin gençliğinin kıymetini bilin” demedi. Şimdi ben diyorum. Onun yaşlanması insanın hayatında yeni bir dönem açıyor çünkü. “Sıkıntılı” bir dönem.
Bir kere onunla beraber “onun yaşını yaşamaya başlıyorsunuz”. Onun sınırları sizin de sınırlarınız oluyor çoğu zaman. Mecburen. Ha, annesini bir bakıcıyla eve yahut bir huzurevine bırakıp “arkasına ara sıra bakan” hatta hiç bakmayanlardan değilseniz tabii. Ayıplamıyorum. Şartlar mecbur hale getirebilir insanı. Ama bu yüzyılın en önemli öğretisini kapamadım ben bir türlü. “Bencil ol!” Olamıyorum. Olmak da istemiyorum. Hayat elden ayaktan düşene kadar son hızıyla devam edecek diye bir kural yok. Varsa da benim haberim yok. Bir yakınınız “tökezlediğinde” siz de tüm enerjinize rağmen yavaşlayabilirsiniz biraz. “Kader tek kişilik değildir.” Hayat da öyle. Tek başınıza yaşayamaz, kotaramazsınız. “Ekip işi”dir biraz. Zaman zaman el ele tutuşursunuz. Birine omuz verirsiniz, ötekini arkanıza alırsınız. Biri arkanızdan iter sizi... Şimdi bizim için “annemin elinden tutma zamanı”. Her iki anlamda da. Evet, bazen çok zor... “İnsan”ız evet... İsyan ettiğimiz, sıkıldığımız, yorulduğumuz oluyor. Ama elini bırakmıyoruz annemin. Böyle sürdürebilmeyi istiyoruz. Bir mani çıkmazsa...
Ne diyordum... “Annenizin gençliğinin kıymetini bilin.” O yaşlandığında, ilişkiniz tersine döndüğünde, yani artık “o sizin çocuğunuz olduğunda”; ister bizim gibi yanında olun, ister dönüp gidin, tam göğsünüzün ortasında bir “yumruk” oturuyor olacak. Uykuda bile. Bilin bunu... Ne o? Moralinizi mi bozdum? Tamam, o kadar da kötü değil! İyi tarafları da var!
Mesela “artık bir manası kalmadığı için” bütün didişmeler, hesaplaşmalar bitiyor. Sonra... Anneniz “komik” bir kadına dönüşüyor. Çocuk gibi “pervasız”... Ve ömür boyu peşinizi bırakmayan o “vicdan azabı”... Onun sınırsız fedakârlığına pek de karşılık veremediğiniz hissiyle uyanan o vicdan azabından kurtuluyorsunuz. Çünkü o artık “fedakâr anne” değil. Bencil biri. Oh be, yaşasın! Bütün bunlar kederlendirmezse sizi... “İyi” yanı da var.
MIŞ-MUŞ
47 yaşındaki bir kadın kendisiyle zorla ilişkiye girmek isteyen kocasını sandalye ve tavayla dövmüş.
Oh! Çok şükür memlekette iyi şeyler de oluyor!
CHP makas değiştiriyormuş.
Biri CHP’ye söylesin: “Uçak” icat oldu!