Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Parisliler önümüzdeki ay bizi de ilgilendiren bir konuda referanduma gidiyor. Kentin sosyalist belediye başkanı Anne Hidalgo toptan yasaklanmasından yana, ama yine de elektrikli scooter konusunda son sözü halk söyleyecek. Bu işten çıkarı olan firmalar geçen sene 2021’de scooter kullananların yüzde 85’inin Parisli olduğuna güveniyor, referandumun kendi lehlerine sonuçlanacağını umut ediyor. Ancak bu araçların sayısı son yıllarda giderek azalmaya başladı, Parisli için de bir baş ağrısına dönüştü. Hidalgo da Le Parisien’e yazdığı makalede neden yasaktan yana olduğunu anlattı. “Yine de son karar halkın,” dedi.

        Daracık yolları, kimi sokaklarında kaldırımlar bile olmayan ve dünyanın en yoğun şehirlerinden İstanbul da benzer bir sancılı süreçten geçiyor. Elektrikli scooter’ların zaten yaşaması zor İstanbul’da pek çoğumuzun hayatına yeni bir tehdit oluşturduğu sır değil. Neyse ki hem yerel yönetimler hem de bakanlık bu konuda belli adımlar atıyor. Kadıköy Belediyesi en son biraz şov kokan, biraz gecikmeli ama epey zorunlu bir çıkışla scooter’lara kilit vurdu. Bakanlık hız sınırlaması gibi düzenlemeler getiriyor. Tenerife, Boston, Stockholm gibi şehirlerde de geçtiğimiz yıllarda belli kısıtlamalara gittiler. Daha birkaç sene öncesine kadar şehirciliğin geleceği, çevre dostu ulaşım aracı gibi pazarlanan bu yeniliğin pek de iyi bir tecrübe olmadığını deneyerek fark etti şehirler.

        ŞEHRİN İŞGALİ

        Elektrikli scooter’ların işe yarayabileceği şehirler de var, bu araçlara hiç ihtiyacı olmayanlar da. Toplu taşıma ağının genişliği ve yürünebilir olmasıyla Paris ikinci kategoride. Yapılan araştırmalar elektrikli scooter’ın otomobile değil, toplu taşımaya ve yürümeye alternatif olduğunu ortaya koyuyor. Oysa şirketler bu ürünleri otomobillere bağımlılığımızı azaltacağını vaat ederek pazarlamışlardı. İnsanlar şehirde otomobille görecekleri işleri scooter’la yapmıyor, sadece bir yerden bir yere bu araçlarla gidip istedikleri gibi ortada bırakmayı tercih ediyorlar.

        Paris’le benzer yürünebilme özelliğine sahip, fazladan daha geniş kaldırımları ve 24 saat işleyen metro hattı olan New York’ta bu araçların yaygınlaşmamasını da not etmek gerekiyor. İnsanların çoğunun fazladan böyle bir ulaşım aracına ihtiyacı yok. Bisiklet paylaşım programları bu açığı fazlasıyla gideriyor.

        Bu scooter’ların 2018’de ilk kez Los Angeles’ta ortaya çıkması ise şaşırtıcı değil. Toplu taşımanın yetersiz olduğu, arabaya bağımlılık açısından bir şehircilik felaketi olan bir yerde ucuz ve alternatif ulaşım olarak hemen ilgi gördü. Ancak zamanla o kadar ucuz olmadığını anladık. Tıpkı Über gibi ilk başlarda insanları alıştırmak için sunulan ucuz fiyatlar giderek arttı, çünkü şirketler kar beklentisi içine girdi doğal olarak. Dahası bu scooter’ların bakımı da epey masraflıydı. Çoğu kişi de kendilerinin olmayan bu araçlara hoyrat davrandığı için şehirler scooter mezarlığına döndü.

        Los Angeles sokaklarında şimdi sayıları azaldı bu araçların. Belli şirketler tamamen piyasadan çekildi. En son bu scooter’ları denediğimde Über’den daha pahalıya geldi, dahası West Hollywood belediyesinin kısıtlamaları yüzünden gideceğim yere gidemedim, istediğim yere bırakamadım ve yürüyerek daha kolay varabileceğim bir yere geciktim. Kağıt üzerindeki fikirlerle pratiğin örtüşmediği bir başka tecrübe oldu bu scooter’lar.

        Belediyelerin katı düzenlemeler yapmaları zorunlu. En başta ortaya bırakılan bu araçlar muazzam bir şehir kirliliği yaratıyor. İstanbul’daki martılar ağaçlara, apartman girişindeki demirlere, yol tabelalarının direklerine kilitleniyor—hangi hakla, nasıl buraları park yeri olarak kendi kendine sahiplenebilir?

        ÖNCELİK YAYALARINDIR

        Yer işgal etmesinin ötesinde, bu scooter’ların hepimizin en az bir kere yaşadığı üzere kaldırımda yürürken hayatımızı tehdit ettiği de ortada. Scooter’ı kaldırımda sürme isteğini anlayabiliyorum. Bu şehirde kaldırımda yürürken boğulmak bile mümkün—sahil yolunda bir otomobil sizi denize dökebilir. Kasklı da olsa hangi scooter kullanıcısı kendi hayatını Türk sürücülerine teslim etmek ister? Ancak kaldırımlarda da hem yayalar hem de scooter’lar içi yeterli yer yok. Çoğu sokakta kaldırım bile yok zaten ve nedense yerel yönetimler bunun bir sorun olduğunu düşünmüyor.

        Dahası, İstanbul’da bu scooter’lar bir ulaşım aracı da değil daha çok keyif amaçlı kullanılıyor. Bir yerden bir yere gitmek için değil, şov yapmak ya da sınırlı hayal gücüyle iki-üç kişi binerek hava atmak için kullananlar ağırlıkta.

        Ne amaçla kullanırsa kullansın, o da önemli değil. Şehirde öncelik her zaman yayalarındır. Bu gerçeği baştan kabul edip scooter’lara da buna göre yaklaşmamız gerekiyor. Tıpkı moto kuryeler gibi scooter’lar da zaten zor olan şehir yaşamında önümüze hiç ihtiyacımız olmayan bir engel daha çıkarıyor. Hayatımızı kolaylaştırmadıkları ortada.

        Düzenleme, kısıtlamayla falan vakit harcamaya gerek yok. Bir-iki girişimci zengin olacak diye şehirlerimizde biz yayalara ayrılan alandan feragat etmek için çözüm üretmeye çalışmak bile vakit kaybı. Bizde hiçbir zaman son karar halkın olmadı. Bu konuda da en doğrusu tepeden inme, kesin çözüm. En azından şehir içinde—gerçi İstanbul’da neresi şehir içi değil ki—bu araçları toptan yasaklamak kaçınılmaz.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar