Komplocular yine devrede
CUMHURBAŞKANI adaylarını yayına alan Fox TV’ye HDP yöneticileri katılmış, aralarında İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal’ın olduğu gazeteciler de onları sorgulamış. Ben izlemedim, ama üçüncü şahısların anlattığına göre gayet sert sorular sormuşlar. Gazetecilerin istedikleri soruyu istedikleri şiddette sorma ayrıcalıkları var, o yüzden şaşılacak bir durum değil.
Ama kimi hastalıklı beyinlere göre bu bir “operasyon”muş... Hatta ben de HDP hakkında yazılarımla bu operasyonun parçasıymışım. Benim HDP’yi sorgulayan yazılarımla Fox’taki programın arka arkaya gelmesini “manidar” bulan onlarca komplo teorisyenine rastladım sosyal medya platformlarında.
Bütün bunları bir “açıklama” yapmak için anlatmıyorum. Ama bu saçmalığa özellikle dikkat çekmemin bir nedeni var.
GERÇEKLİK SONRASI
Sosyal medyada aptalca komplo teorilerinin alıcısı çok. Bu platformlarda sadece aşırı davranış biçimleri ödüllendirildiğinden de ne kadar gerçeklerden uzak, ne kadar palavra olursa bu teoriler o kadar çok yayılıyor.
Komplo teorisinin zekice olanı bir zenginliktir, aptalca olanı ise hem toplumsal tartışma çıtasını düşürür, hem de siyasette gerçekliği zedeler. ABD’de Donald Trump’ı seçtiren sürece gerçekliğin sonu anlamına gelen “post-truth” denmesi bundan. Rusya destekli gizli operatörler sosyal medyada kolay tıklanan ve alıcısı hazır yalan komplo teorileriyle seçimleri bu sayede manipüle etti.
Bugüne kadar kendini sadece sandıkta ifade eden ve kısıtlı demokrasiye yatkın Türk seçmeni de özellikle Twitter’da bir ifade alanı keşfetti, ama bunun nasıl kötüye kullanılacağına karşı da kendini korumaktan aciz.
Halbuki siyaset mühendisliğine soyunanların en bilindik taktiği ilk önce medyayı hedefe koymak, gazetecilerin itibarlarını sorgulamaktır. Basın toplu halde yıpratılmaya çalışılınca da seçmen gerçekleri alternatif mecralarda aramaya başlayıp bot’ların önüne getirdiği “gerçeklik sonrası” alternatif haberlere itibar etmeye başlar.
Türkiye’de en az A Haber izleyicileri kadar muhalif kesimler de sadece kendi gerçekliklerine inanmaya meyilli. O yüzden birbiriyle hiç iletişim halinde olmayan, hatta aynı ülkede, aynı zaman diliminde yaşamayan gazetecilerin kendi aralarında anlaşıp bir operasyon yaptıklarına dair bir saçmalık da kolayca alıcı buluyor, yayılıyor.
BEYİN YIKANMASI
Seçmen daha da kutuplaşmış, birbirine tahammül edemez hale gelmiş ve beyni yalan bilgilerden uyuşmuşsa sosyal medyanın olumsuz etkisini görmemek imkânsız. Oluşturulan yankı odaları demokrasinin garantisi olan bilinçli bir seçmendense amigolar tarafından kışkırtılan taraftarlar yaratıyor ne yazık ki. Bu kitlenin sandık başındaki tercihlerinin yan etkilerini Trump’ı başkan seçen ABD şimdi görüyor ve zarardan dönmeye çalışıyor.
Bizde ise dünyada sosyal medyanın seçimlere olumsuz etkisini gösteren çok taze bir örnek dururken seçim meydanı hâlâ sosyal medyada kuruluyor. Her türlü yenilginin ve zaferin açıklaması, bahanesi de sosyal medyada hazır ve hemen hepsi de yalan. Daha şimdiden seçim hileleri, oy pusulaları gibi başka komplo teorileri de dolaşıma girdi.
Demokrasi kültürünün gelişmesinin önündeki engelin hipnotize olmuş seçmen blokları olduğunu ne zaman anlayacağız?
***********
SIKILDIĞIM TARTIŞMALAR
- “ŞİMDİ sırası mı bu konuları tartışmanın, önceliğimiz başka” diye seçimleri “Erdoğan gitsin yeter” meselesine indirgeyenler...
- Yıllardır bitmek bilmeyen ama bir yere de varmadığı halde hâlâ ısıtılıp yeniden gündeme getirilen diploma konusu...
- “ABD kesin kararını verdi” diye söze giren siyaset yorumcuları...
- Sürekli lafı döndüren ve o alaycı ifadesiyle ne dediği tam anlaşılmayan “bilirkişi” Erol Mütercimler’in analizleri...
- Hakan Bayrakçı ve seçim tahminlerinin, tartışma programı bolluğu ve konuk sıkıntısından ekranlarda ağırlanması...
- Sosyal medyada mantar gibi biten ve adını hiç bilmediğimiz “ekonomistler” ve dolar yorumları...