Kemal Bey ne yapar?
SİYASİ partilerde çokseslilik görünürde olumlu bir demokratik teamül, ama CHP özelinde daha çok kafa karışıklığına tekabül ediyor. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali, CHP ve SP’nin onu çatı adayı yapma projesi parti içinde de bölünmelere yol açmışa benziyor.
Partinin bazı yöneticileri Abdullah Gül’e net bir şekilde, üstelik kamuoyu önünde karşı çıkıyor. Öte yandan, Gül kapısını açık bırakan partililer de var.
CHP’nin DNA’sıyla oynanıp açılım adı altında yeni isimlerin getirilmesinin böylesi bir kaosun kapısını aralaması kaçınılmazdı.
Hangisi gerçek CHP? Ya da böyle bir sorunun artık anlamı bile kalmadı mı?
Doğrusu, bu aşamada milletvekillerinin ve hatta parti yöneticilerinin söylediklerinin pek bir kıymeti de yok. İttifak ve cumhurbaşkanı adaylığı için Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na tam yetki verildi parti meclisi tarafından.
HEP ÇELİŞKİ
Partiye sağcı adayları dolduran, Ekmeleddin İhsanoğlu konusunda uzlaşan zaten Kemal Kılıçdaroğlu. Ama aynı Kılıçdaroğlu hiç kimsenin beklemediği bir hamleyle İYİ Parti’ye seçime girme yolunu açıp tabanda hareketlilik de yarattı.
Aslında genel başkanlık yaptığı sürece hep birbiriyle çelişen hamlelerin lideri oldu Kılıçdaroğlu. Kafasında net bir vizyon ve strateji yok da o an aklına ne eserse yapıyor gibi.
Donald Trump için, “En son kiminle konuştuysa kararını ona göre veriyor” deniyor. Kılıçdaroğlu da bugüne kadar dışarıdan çok kolay etkilendiğini kanıtlayacak davranışlarda bulundu. Tarihin akışını belirleyecek adımlarını köşe yazarlarının beğeni ölçüsüne göre belirledi.
O yüzden CHP’nin kendisine “solcu” diyen milletvekilleri, Abdullah Gül ihtimaline karşı kemik seçmeni dizginleyedursun... Söyledikleri sadece içlerinden geçeni ifade etmekten ibaret.
ERDOĞAN KAZANIR
Bugüne kadar Devlet Bahçeli’nin siyasi hamleleri hep Erdoğan’a yaradı; MHP Lideri zaten bunu gizleme gereği de duymadan gayet net bir şekilde sonunda ittifak yaptı. Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi tercihlerine bakıldığında da dolaylı olarak hep Erdoğan’a faydası olduğunu anlamak mümkün. İktidara yakın gazetecilerin de sık sık CHP’nin başında kalmasının önemini vurgulaması bundan.
Abdullah Gül hamlesi de Erdoğan’ı yeni sistemin de cumhurbaşkanı yapacak.
Kemal Kılıçdaroğlu bunun farkında mı, yoksa aklında ne gibi bir hesap var? İşte bunu anlamak zor. Bu sorunun yanıtını kendisinin de bilmediğine eminim. Gül meselesine evet de diyebilir, son anda başka bir manevra da yapabilir.
Basına açıklama yapmadan önce kulağına kim fısıldarsa, o an hangi köşe yazısını okumuşsa o belirleyici olacaktır...
***********
HABERDEKİ EKSİK SORU
DÜN bizim gazetenin ekonomi sayfalarında bir haber: Dört günlük hafta sonu tatili yüzünden uçak bileti fiyatları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün belirlediği tavan fiyatı aşmış. Tavan fiyatı 325 TL olmasına rağmen kimi havayolları 580 TL’ye bilet satmaya başlamış.
Haberde havayolu ve rotaya göre ücret bilgileri de var. Ama en önemli unsur yok.
Tavan fiyatın aşılması ne anlama geliyor? Bu sorunun yanıtını bulamıyorum. Havayolları SHGM’nin belirlediği tavan ücretine uymak zorunda mı, yoksa tavan fiyatı sadece “önerilen” bir rakam mı? Eğer uymuyorlarsa belirlenen fiyatın neredeyse iki katına bilet satmanın bir yaptırımı var mı? Varsa cezası ne kadar?
KAFAM KARIŞTI
Haberden geçmişte de havayollarının tavan fiyatını deldiğini öğreniyoruz. Eğer bu uygulama bir alışkanlık haline gelmişse bir yaptırımı olmadığını düşünmek mümkün. O halde de “Madem uymayacaklar, daha baştan neden tavan fiyatı belirleniyor” sorusu gündeme geliyor. Tabii bunlar varsayım. Bu soruların yanıtı haberde olsaydı okurun kafası karışmazdı.
***********
YİNE AKIL VERMEYE BAŞLADILAR
ERGUN Babahan... Taha Akyol... Mehmet Bekaroğlu... Fehmi Koru... Birtakım FETÖ’cüler... Ufuk Uras... Ve tabii ki Hasan Cemal... Abdullah Gül namelerine başladılar yine.
Oysa hep yanılan ve Türkiye’yi yanıltan bu tiplerin ülkeye akıl verme lisanslarının çoktan iptal edildiğini zannediyordum.
Ne olur, hiç kimsenin ihtiyacı olmayan aklınızı kendinize saklayın.
Tabii bütün bu isimlerin Gül ısrarını da anlıyorum. Statü ve koltuk aşkıyla yaşayan bu düşük liberaller, iktidarın bu sayede kendilerine yeniden verileceğini ve “makbul insan” konumuna yükseleceğini hesap ediyorlar.
O günler geride kaldı.