Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİLGİLER ÇALINDI: Mark Zuckerberg’in Amerikan Kongresi’nde ifade verdiği saatlerde Facebook, kullanıcılarına bilgilerinin Cambridge Analytica tarafından ele geçirilip geçirilmediğini kontrol etme imkânı tanıyan bir hizmet sundu. Facebook’taki o tuzak testi ben çözmedim, ama arkadaş listemde yer alan ve kim olduğu açıklanmayan biri çözmüş... Bu yüzden benim de bilgilerim CA’nın eline geçmiş. Kısacası, “Almanya yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık” durumu.

        ZUCK AKLANDI: Dün, The Guardian’da yayımlanan bir yoruma göre Amerikan Kongresi bir “tiyatro” sahneledi ve birkaç saatliğine sorguluyormuş gibi görünüp aslında Zuckerberg’i akladı. Kimi senatörler ciddi sorular sormak yerine ona görüşlerini ifade edecek bir zemin hazırladı, neredeyse bir PR ajansının ayarladığı basın söyleşisine dönüştü. Zuck da mahremiyet, regülasyon gibi konulardan “konsept” olarak bahsetti ve biraz sıkıştığında “Ekibim size gerekli bilgileri verir” dedi. Özünde hâlâ “The Social Network” filminde canlandırılan o itici gençti; kontrollü bir tedirginlik içinde olmasına rağmen özgüveni bir an bile sarsılmadı.

        BAŞLAMADAN BİTTİ: Normal şartlarda Kongre önünde bu gibi sorgulamalar günler sürer, bazen bir yıla yayılır ve senatörler karşılarındakini sudan çıkmış balığa çevirir. Bill Gates neye uğradığını şaşırmıştı mesela. Senatörler, Facebook’un işleyişini pek de anlamadıkları için Zuckerberg’in iki günlük Washington seyahati normalde “giriş” olabilirdi, daha karpuz kesmeden de dün bitiverdi. Senatörlere sadece beşer dakika verildiği için kimse derine inemedi, fikri takip mümkün olmadı. Amerikan devleti, en değerli Amerikan markalarından birini sorguluyormuş gibi yapıp pek de zorlamadı aslında.

        TAM BİR TEKEL: Sorgulamanın en çarpıcı anı Cumhuriyetçi bir senatör, “Ford alıp beğenmezsem gidip Chevrolet alırım, Facebook’un bu anlamda muadili, alternatifi kim?” diye sordu. Zuck sadece başka firmaların kendileriyle benzer hizmetler sunduğunu, ortalama Amerikalının iletişim kurmak için sekiz ayrı sosyal medya hizmetini kullandığını söyledi.

        “Tekel misiniz?”

        “Doğrusu bana hiç öyle gelmiyor.”

        Oysa kendisi de biliyor ki Facebook’un bir alternatifi yok, başka hizmetleri de yutacak kadar büyüdü. İnsanlarla bağlantıyı sürdürmek için Facebook’a elimiz mahkûm.

        MAHREMİYETİN ÖLÜMÜ: Senatörlerden biri Zuck’a bir gece önce Washington’da hangi otelde kaldığını sordu, geçtiğimiz günlerde kimlerle mesajlaştığını açıklamasını istedi. Tabii ki bu bilgileri vermeye razı olmadı; zaten amaç yanıt almak değil Facebook’un mahremiyet ihlalini sahibinin kendi vicdanında sınamaktı. Facebook’un kurucuları arasında olduğu yeni dünya düzeninde yol alırken ilk olarak mahremiyetimizden gönüllü olarak vazgeçtik. Instagram’da fotoğraf paylaşırken kimse haritada yerimizi göstermemiz için kafamıza silah dayamıyor, ama bunu isteyerek ve bilerek yapıyoruz mesela. Öte yandan, mahremiyetin öldüğü çağda Facebook etrafına yüksek duvarlar örerek (tıpkı Zuck’ın Hawaii’deki malikânesi gibi) büyük bir sır içinde faaliyetlerini sürdürüyor. En başta algoritması gizemini koruyor. Ne de olsa bütün hayvanlar eşit, ama bazıları daha eşit. Bir tek Zuck kaldığı oteli açıklamama lüksüne sahip.

        ***********

        #AltınıÇizdiklerim

        PATRONUN ANILARI

        BRUCE Springsteen en meşhur şarkısı “Born to Run” bir gün dünyanın sonu gelirse insanların dinleyeceği son rock parçası bu olsun diye yazılmış. Bu muazzam marş adını Springsteen’in bugünlerde Türkçesi yayımlanan otobiyografisine de veriyor.

        Yıllar içinde defterine tuttuğu notlar, günlükler 520 sayfalık kitabın hammaddesini oluşturuyor. Her satırını kendisini yazmış.

        Çok etkilendiğim iki kısmı var. Evinde ödülleri sergilemediğini, çocuklarını normal bir ailenin bireyleriymiş gibi yetiştirdiğini anlatıyor. Oğulları, babasının Bruce Springsteen adlı bir müzisyen olduğunu biliyormuş, ama ne kadar büyük bir efsane olduklarından pek de haberdar değillermiş. Bir gün hayran oldukları bir grubun üyelerinde babalarının dövmesi olduğunu görünce neye uğradığını şaşırmış.

        Bir diğer bölüm de Springsteen’in meşhur grubu E-Street Band’in efsane saksofoncusu Clarence Clemons’ın ölümünden sonra yerine geçecek kişiyi arayışı. Clemons’ın Springteen’le sahnedeki uyumu, konserlerin en görülesi kısmı belki de. Bu efsanenin yerinin dolması imkânsız gibi...

        DEMOKRASİ YOK

        Sonunda biri Clemons’ın yeğenini öneriyor, ama torpil işlemiyor. Springsteen ilk provalarına bir saat geç kalan, şarkılarını “şöyle bir” bilen Jake Clemons’ı fena halde haşlıyor.

        “E Street Band’de bir hiçbir şeyi ‘şöyle bir’ yapmayız” diyerek haddini bildiriyor, dolduracağı yerin önemini anlatıyor. Normalden biraz daha sert çıktığını da itiraf ediyor. Taktik işliyor, Jake Clemons amcasının yerini alıyor.

        Bütün rock gruplarında başarının yolu demokrasi değil, otokrasi olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Boşuna lakabı “Patron” değil.

        ***********

        SİHİRLİ CEKET

        Dün Faruk Sabancı’nın “245 bin TL değerinde ve sadece 4 adet üretilen bir ceketle” fotoğrafları yer aldı internette. El yapımı ceketin markası Ducati’ymiş, bir benzeri de Floyd Mayweather’da varmış.

        Ducati’nin ceketleri Amazon’da 100 dolara falan satılıyor, doğrusu el yapımı ve bu kadar kıymetli bir ceket ürettiği bilgisine pek rastlamadım. Sabancı’nın ceketi de Ducati’nin çizgisine benzemiyor. Zaten Ducati o fiyat noktasında bir marka değil.

        KİM ÜRETTİ?

        Floyd Mayweather’ın da 150 bin dolarlık krokodil montuna, 100 bin dolarlık çinçila kürküne denk geldim. Ama böyle altın işlemeli bir ceket giydiğini de görmedim.

        Ne yalan söyleyeyim, bu ceketi Türk magazin basını “üretmiş” gibi bir his var içimde.

        Sabancı’nın menajeri Seda Öztürkcan’a sordum işin aslını.

        “Açıkçası haberler bizi de yordu” diye yanıt yazdı mail’le. “Montun markasının Ducati olduğu ve sınırlı sayıda üretildiği doğrudur, yalnız fiyatı abartıldığı gibi 50 bin dolar değil.”

        Doğrusu mont o kadar “sınırlı” olmalı ki Ducati’nin böyle bir modelini onca aramama rağmen bulamadım. Bu sefer de içime “Basın bir PR olayına mı alet oldu?” sorusu düştü.

        ***********

        YENİ ÖĞRENDİM

        MARK Zuckerberg 2009 yılında bir sene boyunca kravat takma kararı alıp bunu Facebook sayfasından duyurmuştu. Bilindiği gibi Adidas terlik, kapüşonlu sweat- shirt, gri tişört ve kot pantolon onun üniforması olmuş.

        295 DOLAR

        Kongre önünde tehdit içermeyen gök mavisi bir kravatla takım elbisesi giymiş Zuck. New York Times moda eleştirmeni Vanessa Friedman’ın yazdığına göre kıyafetinin markası bilinmiyor.

        Zuck’ın o çok sıradan duran gri tişörtleriyse Brunello Cucinelli’ymiş; fiyatı 295 dolardan başlıyor.

        Yani pek de pazardan giyinmiyormuş.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar