İletişim fakülteleri tartışsın
MESLEKTAŞLARIMIZ tutuklu olmasa gazetecilik adına tartışılacak pek çok konu var Cumhuriyet Gazetesi’yle ilgili. Ama mahkeme, gölgesini medya eleştirmenlerinin ve iletişim fakültelerinin üzerine düşürerek bu fırsatı elimizden alıyor.
Halbuki yeni Cumhuriyet Gazetesi okullarda ders olarak okutulması, uğruna tez bile yazılması gereken bir vak’a olarak incelenmeli. İşin acı tarafı, Cumhuriyet’le ilgili her söz aldığımda konunun çarpıtılıp ceza davası malzemesi olabilme ihtimali de var. Bu da ister istemez nesnel tartışma fırsatını elimizden alıyor.
Pazartesi günkü duruşmada tam da bir iletişim dersinde işlenmesi gereken bir diyalog geçti halbuki. Gazetenin avukatı Tora Pekin ile bir dönem Cumhuriyet Vakfı’nda başkanvekili olarak görev yapan Alev Coşkun mizanpaj tartışmasına girdi. Gelenekselci kuşağın temsilcisi Alev Coşkun, yeni liberal ekibin hazırladığı Cumhuriyet’in iki günkü nüshasını görünce öfkelenmiş. Avukat Pekin de bu sayfa düzeninin neden bu kadar önemli olduğunu bir türlü anlamayıp, “Ne olmuş, alt tarafı mizanpaj” diye geçiştirmeye çalışıyor gibi.
Cumhuriyet’te geleneksel olarak logo en tepede yer alır ve tıpkı New York Times ya da başka Batı gazetelerinde olduğu gibi yerinden oynamazdı. O iki gün Cumhuriyet’te logonun üzerine Fethullah Gülen’in fotoğrafını bastı gazetenin yeni ekibi. İşte tam da bu aşamada iletişim fakültelerinin devreye girmesi gerekiyor.
ÇERÇEVELEME KURAMI
İletişim alanında çalışanlar “çerçeveleme kuramı”nın son yıllarda ne kadar popüler olduğunu bilirler. Çerçeveleme özellikle medyanın kamuoyunu belli bir konuda yönlendirme gücüne işaret eden bir kavramdır. Dikkat edilmesi gereken, içeriğin nasıl paketlenip sunulduğudur. Bazen medya haberin sadece kendi çerçevesine giren unsurlarını kullanır, geri kalan tarafları çerçevenin dışında bırakır. Bazen çerçeve haberin belli bir açıdan sunulması anlamına gelebilir.
Çerçeveleme tekil bir hadise değil, daha çok bir sürecin ürünü olarak öne çıkar. Bu açıdan Cumhuriyet’te logonun sayfada aşağıya kaydırılmasının dikkat çekici olduğu yadsınamaz. Sürmanşete Kırık Hoca’nın fotoğrafını çekmek de tekil birer hadise değil, gazetenin bakış açısında bir değişim çerçevesinde değerlendirilebilir.
NASIL ANLARIZ?
Gazetelerin birinci sayfalarında seçilen fotoğraflardan haberlerin sayfada kapladığı araziye, yerine, başlık ve spotlardaki sözcüklerin seçiminden haberin içinde hangi kaynağın ne kadar kullanıldığına kadar hiçbir şey tesadüf olmamalıdır. Sadece kimi göstergelere bakarak (mizanpaj, renk, fotoğraf seçimi) niyet okumak da mümkündür, dahası yaygın olarak kullanılan bir araştırma tekniğidir akademide.
Çoğu zaman çerçeveleme içselleştirilmiş olduğundan gazeteciler farkında olmadan da bir başka büyük hesaba katkıda bulunabilir. Yıllar önce Mesut Yılmaz’la Sabah grubu kavgalı olduğu için atv’nin bir canlı yayınında eski siyasetçiyi sürekli ağzında bir şeyler varken, önündeki kurabiye tabağından tıkınırken gösterip yıpratmaya çalışmıştı. Bir siyasetçinin sürekli kötü gözüken fotoğrafının kullanılması en bilindik ve bariz çerçeveleme yöntemlerinden biridir.
Bir gazete yıllardır yerinden sarsmadığı logosunu Fethullah Gülen fotoğrafı koymak için oynatıyorsa, bunun anlamının ne olduğu en azından merak edilesidir. Ama tabii bunun yeri, defalarca vurguladığım gibi, mahkeme salonu değil..
**************
ANGELA MERKEL DÖNECEK Mİ?
ANGELA Merkel dördüncü kez seçimi kazandı, ama epey yara aldı. Bir milyon seçmen kendi partisini terk edip aşırı sağa kaydı. Avrupa’daki yükselen sağdan Almanya da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her türlü önlemi almış gibi gözükmesine rağmen kendini koruyamadı.
Göçmenlerin toplumda ön plana çıkmalarının yanı sıra Merkel’in Suriyeli mülteciler meselesinde takındığı tavır, Avrupa Birliği’ni birarada tutma çabası aleyhine işledi. Dahası, dünyada Rusya, Polonya, Macaristan gibi ülkelerde otoriterlik yükselirken Merkel insan haklarının ve demokrasinin yılmaz bir savunucusu oldu. Hatta çevre konusunda bile geleneksel merkez sağın tam tersi bir tutum aldı.
AVRUPA LİDERİ
Önündeki kritik soru şu: Oy kaybı yüzünden üç dönemdir öncüsü olduğu konulardan vazgeçip popülizme mi teslim olacak, yoksa sorumluluklarından ve geçmiş duruşundan taviz vermeyecek mi? Avrupalı uzmanlara göre sadece seçim yenilgisi yüzünden Merkel pozisyonunu değiştirip daha milliyetçi, daha sağcı bir ton belirlemeyecek. Koalisyonu kurduktan sonra seçim galibiyetini daha istikrarlı bir Avrupa Birliği’ni oturtmak için fırsata dönüştürecek. Birçok ülke sarsıntıdan geçerken Almanya’yı rasyonel, aklı başında, olgun bir Avrupa lideri olarak tutmak için uğraşacak.
**************
AKŞENER’İN SEÇİMİ
ALMANYA seçimlerinden ders çıkarması, biraz da tedirgin olması gereken Türk siyasetçisi Meral Akşener... Aşırı sağdan merkez sağa geçip sonra tekrar aşırı sağa dönen Meral Akşener şimdi merkezde alternatif olmak için kendini ön plana çıkarıyor.
Ama...
Bir yandan Kürdistan referandumu, PKK terörüyle yeniden patlama yapmaya hazırlanan milliyetçilik dalgaları... Diğer yandan mülteci meselesinin özellikle kıyı kesimlerde hâlâ bir öfke unsuru olması... Bir de dünyadaki rüzgârlar düşünüldüğünde...
İKİ SEÇENEK
Meral Akşener merkezi aşırı sağa mı çekecek diye düşünmeden edemiyorum. Sonuçta ortada kazanması gereken bir seçim var ve önümüzdeki politik iklimde makul seslerin bastırılıp aşırı uçların sivrileceğini öngörmek mümkün. Devlet Bahçeli bu öfkenin karşılığı değil Türkiye’de.
Akşener şimdi karar vermeli: Dünya aklını yitirirken aklıselimin sözcüsü olan Merkel mi olacak, yoksa Fransa’da aşırı sağcı rüzgârın öncüsü Marine Le Pen mi?
Tabii biri uzun vadede, diğeri kısa vadede kazanıyor. Meral Akşener’in uzun vadeyi bekleyecek kadar sabrı var mı, emin değilim.