'Ülkemi temsil etmenin sorumluluğunu taşıdım'
Bizim Memo’muzdu o. Sakinliği, efendiliği, zekâsıyla attığı sayılarla gönlümüze taht kurmuştu. Özellikle 12 Dev Adam’ın devleştiği dönemlerde onu örnek alan milyonlarca çocuk vardı, “İleride Memo gibi olacağım” diyen. Sonra NBA macerası başladı, sakatlığı kalıcı olunca basketbol oynamayı bıraktı ama kendini o kadar sevdirdi ki, dünya basketbolunun kalbi olan ABD’de Utah Jazz gibi bir takımın elçisi oldu. Yakın zamana kadar nerede olduğumuzu bilmeyen Amerikalılar Memo sayesinde tatil için Türkiye’yi tercih eder oldu. O bizi dünyada en iyi temsil eden isimlerin başında geliyor. Memo’yla hem bu konuyu hem de ABD’deki hayatını konuştuk...
Hayat nasıl gidiyor? ABD ikinci ülkeniz gibi oldu...
Güzel gidiyor. San Diego’da yaşıyoruz ama eski takımım Utah Jazz’da basketbol elçisi ve genç oyuncu mentörü olarak çalışıyorum. Salt Lake City’de önemli süre geçiriyorum. Jazz ve basketbolu sevdirmek için projeler üretiyoruz, okulları, hastaneleri ziyaret ediyoruz. Basketbolu Salt Lake City sakinleri için vazgeçilmez hale getirmeye çalışıyoruz.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Ailemle birlikte olduğumda çocuklarla ilgileniyorum. Sporla aktif olmalarını, farklı sporları denemelerini istiyorum. Spor aktivitelerine ben götürüyorum. Büyük oğlum Yiğit basketbol, buz hokeyi, tenis, futbol ve golf oynuyor, kızım Melisa tenis ve basketbol... Küçük oğlum Mert henüz 4 aylık. Ailemle olmaktan çok mutlu olan birisiyim. Oyunculuk zamanımda da antrenman ve maçlar dışında hep ailemle birlikteydim.
Eski takımınız Utah Jazz’in basketbol elçisi görevine getirildiniz. Bu görevi bir yabancının yapması alışılmış bir şey mi?
Utah’da en güzel yıllarım geçti. Jazz taraftarıyla aramda inanılmaz bir bağ oluştu. Bu nedenle Jazz ailesi içinde hiçbir görevde yabancılık çekmem. Tabii oyunculuktan çok farklı ama onlar beni asla yabancı olarak görmedi. Ben onlar için hep “Memo”, “Money” veya “Moneyman” oldum. Ama tabii ki bir Türk olarak zengin tarihi olan bir kulüpte böyle bir görevin verilmesi gurur verici. Bu daha başlangıç. Oyunculukta olduğu gibi ikinci ligde başlayıp hedefleri doğru koyarak All-Star bile olabiliyorsun.
Basketbol oynamayı özlüyor musunuz?
Çok özlüyorum. Sakatlıklardan dolayı bırakmak zorunda kaldım. Benim özelliklerime sahip bir uzunun her zaman şampiyonluk iddiası olan takımlarda yeri var ama eskisi gibi olamayacağımı anlayınca bırakma kararı aldım. İnsanların beni “Money” olarak hatırlamaları, önemliydi. Şimdi arkadaşlarla oynuyoruz ama NBA seviyesinde değil.
‘BENİ TANIDIKÇA TÜRK ALGISI OLUMLU DEĞİŞTİ’
Türkiye’yi yurtdışında en iyi temsil eden isimlerin başında geliyorsunuz. Bu noktaya sizi getiren neydi sizce? Detroit Pistons’a gittiğim ilk günden itibaren her şeyimle Türkiye’yi temsil etmenin sorumluluğunu taşıdım. Bu noktaya çok çalışarak, planlı olarak geldim. Önümde büyük engeller olduğunu biliyordum ama aşabilecek her şeye de sahiptim. Özveride bulunmadan, herkesten daha çok çalışmadan, özel hayatına dikkat etmeden bu noktalara gelinemez zaten.
Sporcu olmanızın Türk tanıtımına katkısı ne?
Popüler, doğru insan ve sporcu olmak Türk tanıtımına olumlu katkı yapıyor mutlaka. NBA şampiyonluk yüzüğü sahibi olmak, All-Star formasını giymek, efsane bir coach olan Jerry Sloan için vazgeçilmez olmak bunlar zaten o kişinin tanınması için yeterli. O insan Türk olunca da Türk tanıtımına olumlu katkı yapıyordur. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” tarifi sana uyuyorsa zaten kalıcı olarak sevilmemen, saygı duyulmaman mümkün değil.
İlk gittiğiniz dönemden bu yana ABD’de Türk algısı nasıl değişti?
İlk yıllarımda “Çöl devesi” diyenler bile vardı. Bizim bugünlere nasıl geldiğimizi bilmiyorlardı ama oyuncu Memo’yu değil Mehmet Okur’u tanıdıkça Türk imajıyla ilgili görüşleri olumlu değişti. Gittiğim her yerde insanlar “Money geldi” diyor. Son saniye basketlerimle o kadar çok insanı mutlu etmişim ki bunun farkına şu anda varıyorum. Öte yandan Türk algısı sadece Mehmet Okur, Hido, Ömer Aşık ya da Enes Kanter’le değişmez. Birkaç yürekte ve beyinde olumlu yer edindiğinde “Acaba biz yanıldık mı? Türkler sanıldığı gibi değilmiş” sorgulamasına yol açar.
'Birçok ABD’li arkadaşım Türkiye’ye geldi’
Siz hangi önyargıları yıktınız?
Bir şeyi değiştireceğim diye yola çıkmadım. Ben Atatürk çocuğuyum. Ailem fakirdi ama rahmetli babam bize hep doğru insan olmanın önemini öğretti. Beni tanıyanlar Türkiye’yi ne kadar sevdiğimin ve sahiplendiğimin farkında. Türk aile değerlerine ne kadar bağlı olduğumuzu görmek de Amerikalıları etkiliyor. Birçok ABD’li arkadaşım Türkiye’ye geldi. Hem de 13 yıl önceden beri... Güzel ülkemizin farklı yerlerinde tatil yapıyorlar.
Türk kültürünü daha iyi tanıtmak için daha neler yapılabilir?
Yemek olabilir. Türk yemeklerini yiyenler çok seviyor. İlk başta çekingen davranıyorlar ama sonra “Bu ne, içinde ne var?” gibi sorular soruyorlar. Şimdiye kadar kimseye kokoreç yediklerini söylemedim. Şaka tabii.
Dönmeyi düşünüyor musunuz?
Şu an değil. Çocuklarımın eşim Yeliz’le kafamıza uygun eğitim almasını istiyoruz. Tabii sonunda geleceğimiz yer vatanımız. Çocukların mutlu olacağı bir Türkiye’de yaşamaları, Türk kimliklerini unutmamaları için Yeliz de ben de gayret sarf ediyoruz. ‘