Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

2020’lerde Türkiye’nin en önemli sorunu göçmenler meselesi olacak.

Bu meseleye ne ırkçılık ve faşizmle ne de “Saldım çayıra Mevlam kayıra” anlayışıyla yaklaşılamaz.

Göçmenler sigortasız ve güvencesiz sömürülecek işgücü olarak görülemez. Bilakis haklarını arayacakları bir göçmen kartları olmalı. Yasadışı ve kayıtsız göçmen meselesi çözülmeli. Hükümetin tenkit edilmesi gereken mevzu da bu.

ABD'DEKİ YEŞİL KART GİBİ TURKUAZ KART

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya çağrı yapmak istiyorum.

ABD’deki Yeşil Kart benzeri bir Turkuaz Kart projesiyle bu ülkede yaşayan ve üreten, kriminal işlere bulaşmamış tüm göçmenler kayıt altına alınmalı. Elbette suça bulaşanlar deport edilmeli. “Turkuaz Kart” projesi Türk medyasında ve siyasetinde de tartışılmalı.

Türkiye’nin işçileri ve emekçileri ile işsiz yurttaşlarımızı göçmen işçilere karşı kışkırtan ırkçı faşizme karşı da DİSK başta olmak üzere tüm sendikalar uyanık olmalı. Emekçiler ister Türkiyeli ister göçmen olsun hep birlikte onur ve haysiyet mücadelesi vermeli.

Hani nerede faşizme karşı mücadele eden DİSK geleneği? DİSK ve bu memleketin tüm gerçek solcuları sigortasız ve güvencesiz sömürülen göçmen işçilerin yanında duruyorlar mı?

CANAN KAFTANCIOĞLU GÖÇMENLERİN Mİ YANINDA YOKSA TANJU ÖZCAN'IN MI?

Benim “Türkiye’nin Rosa Luxemburg’u” diye tanımladığım CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da karar vermek durumunda…

Ezilen Türkiyeli ve göçmen işçilerin mi yoksa partili arkadaşı Tanju Özcan’ın mı yanında saf tutacak? Rosa Luxemburg böyle bir ikilem karşısında ne tavır alırdı Sayın Kaftancıoğlu?

“Göçmenler Türkiye’den kovulsun” diyen kişi solcu da olamaz, demokrat da olamaz, liberal de olamaz, dindar da olamaz. Geçenlerde göçmenlerin haklarını savunduğu için övdüğüm Medyascope’da bile maalesef göçmen düşmanı faşizan bir yorumcu gördüm. Hemen popülizm atmosferine kapılıyor insanlar.

Göçmenler bu ülkede yaşayacak, üretecek, kazanacak ve katkı sağlayacaklar.

Şu anda da Türkiye tam bir ekonomik kriz yaşamıyorsa bunun sebebi sayıları 5 ila 7 milyonu bulan, bu ülkede akılalmaz bir çalışkanlıkla üreten ve kazandığını da burada harcayan göçmenler.

Göçmenlerin Türkiye’nin üzerine yük olduğu çok büyük bir yalan. Bunun yalan olduğunu geçen yazıda bahsettiğim Prof. Dr. Birol Kovancılar bilimsel olarak izah ediyor. Fakat göçmen düşmanı ırkçıları ekrana çıkarmaktan Kovancılar gibi akademisyenlere sıra gelmiyor bir türlü.

Türkiye yorgunların ve yoksulların son limanı olmalı. Türkiye ezilmişlerin ve aşağılanmışların son sığınağı olmalı.

Elbette denetimsiz, kontrolsüz, plansız bir göç hareketine karşıyım. Ama denetimsiz göçe karşı olmak ayrı, kategorik olarak göçmen düşmanlığı yapmak ayrı. İkincisi ırkçılıktır. Kimse aksini iddia etmesin.

Ben göçmenlerin yanında dururken mevcut rejimin göçmen politikasını da tenkit ediyorum. Göçmenlere kapıları açmak gibi doğru bir iş yaparlarken bu ülkede sistematik ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yapan kimi siyasetçileri de iç politik hesaplar uğruna tezgah altından destekledikleri kanaatindeyim. Kimi kast ettiğimi anlayan anlasın. Şimdilik isim vermek istemiyorum.

Rejimin dolaylı kontrolü altındaki “muhalif” siyasetçileri sırf göçmen düşmanlığı yapıyor diye sürekli kendi televizyon programında ağırlayanlar hangi güçlere fayda sağladıklarını iyi tespit etsinler.

Türkiye maalesef her şeyin birbirine karıştığı bir ülke. Kimin muhalif görünüp dolaylı yoldan “rejime yalakalık” yaptığı belli olmaz…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar