Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstiklal Caddesi’nde en sevdiğim yerlerden biri Atlas Sineması ve Atlas Pasajı’dır. Burayı Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy bir süre önce restore ettirip İstanbul Sinema Müzesi yaptı.

        Pandemi sebebiyle uzun süre kapalı kalan müze yeniden açılınca geçtiğimiz hafta nihayet gittim ve detaylı bir şekilde gezdim.

        Restorasyon hakikaten çok güzel olmuş. Dünyanın birçok şehrinde sinema tarihine dair birçok müze gezmiş bir insan olarak bu müzenin teknik koşullar bakımından çağdaş imkanların sonuna kadar kullanıldığı birinci sınıf bir müze olduğunu söyleyebilirim.

        GURURUN UTANCA DÖNÜŞTÜĞÜ O AN...

        Her yaştan sinema izleyicisini içine çekecek özenle hazırlanmış bölümleri tek tek gezerken gurur duydum. Fakat bir süre sonra aynı müzede kafama bir şey dank etti. Ve o gurur birden utanca dönüştü…

        Fark ettim ki Türk sinema tarihinin bir özeti olarak tasarlanan müzede Türk sinemasının tartışmasız en önemli sanatçılarından biri yok! Yılmaz Güney…

        Yılmaz Güney’siz bir müze, İstanbul Sinema Müzesi. Türkiye’ye ilk Altın Palmiye’sini kazandıran başyapıt “Yol” filminin bahsi bile yok bu müzede.

        Bana göre ciddi bir skandal bu.

        Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a bu köşeden sesleniyorum: Buraya nasıl birçok sinemacımıza çok güzel bir şekilde köşeler açtıysanız bir de Yılmaz Güney köşesi açınız.

        REKLAM

        Bir bölümde uluslararası festivallerden ödül almış sinemacılarımız var. Hemen hepsinin filmini izlediğim genç yönetmenler de orada mevcut. Çok da önemli olmayan kimi festivallerin ödülleri dahi konmuş.

        Diyebilirim ki 85 milyonluk ülkede 8500 kişinin bile adını duymadığı bazı isimler kendine yer bulmuş.

        Tüm toplumun tanıdığı bir star olan Yılmaz Güney’e böyle bir sinema müzesinde nasıl yer verilmez?

        Biliyorsunuz ben Güney’in siyasal düşüncelerine tamamen zıt olan liberal-demokrat bir yazarım. Onun totaliter ve şiddetperest bulduğum dünya görüşüyle en ufak şekilde bağdaşmam mümkün değil ama Türk sinema tarihine damga vurmuş Yılmaz Güney fenomenini inkar etmek en hafif tabiriyle ayıptır.

        Sevin ya da sevmeyin, Yılmaz Güney büyük bir sanatçıdır. Sinemacı olarak Türkiye’nin enternasyonal bir markasıdır. Hele 70’lerde ve 80’lerde tüm dünya sinemacılarının saygı duyduğu bir insandı.

        Peki böyle bir müzede neden Yılmaz Güney bölümü hiç konmamış? Yol, Düşman, Sürü gibi hepsi büyük ödüller almış başyapıtlar “Ödüllü Filmler” bölümüne bile neden yerleştirilmemiş?

        BİRÇOK MARKSİST YÖNETMEN VAR...

        Yılmaz Güney’in Marksist kimliği yüzünden mi bu yok sayış?

        Bence değil.

        Adil olmak gerekirse bu müzede Türk sinema tarihinden solcu-sosyalist isimlere bir alerji yok.

        Mesela Yılmaz Güney’in de yakın dostu olan Tuncel Kurtiz’in 1986’da aldığı Gümüş Ayı ödülüne özel bölüm açılmış. Yine Yavuz Özkan’ın 80 öncesi ürettiği sosyalist filmleri “Maden” ve “Demiryol”un kurgulandığı özel montaj masasına has bölüm var. Aynı şekilde sosyalist Ali Özgentürk için de bir yer ayrılmış..

        Marksist yönetmen Reis Çelik’in ödüllü “Lal Gece” filmine özel bölüm var. Yılmaz Güney’in kendisi yok ama Güney sinemasının bir replikası olan “Zerre” filminin yönetmeni Erdem Tepegöz’ün bölümü var. Aynı şekilde solcu yönetmen Tolga Karaçelik ve Emin Alper’in de önde gelen filmlerine bölüm ayrılmış.

        REKLAM

        Bu müzenin sol-muhalif yönetmenlere bir tavrı olmadığı açık. Peki Yılmaz Güney neden yok?

        Benim fark etmediğim ve muhtemelen pek kimsenin de fark edemeyeceği bir detayı bana müzeyi daha önce gezen bir dostum hatırlattı. O detay, bu müzeyi inşa edenlerin neden Yılmaz Güney’e yer vermeye çekindiklerini anlatıyor.

        "GÜNEŞE YOLCULUK" DA YOK

        Sinemasını çok sevdiğim yönetmen Yeşim Ustaoğlu’na bir bölüm ayrılmış. Çok güzel.

        Ustaoğlu’nun bol ödüllü “Pandora’nın Kutusu” filminin ödülleri sergileniyor. Kendisinin bugüne kadar yaptığı filmler sıralanıyor… Bu da harika… Fakat…

        Yeşim Hanım’ın 1999 senesinde yaptığı “Güneşe Yolculuk” filmi tamamen yok sayılmış. Kürt meselesine o 1999 koşullarında bile ikonoklast yaklaşan bu film Ustaoğlu’nun filmografisinden çıkarılmış.

        Müzeyi inşa eden akıl, Türkiye’deki kurulu düzen için artık tehdit olmayan Türk tarzı solculuk konusunda serbest davranmış. Ama konu Kürt meselesine gelince sıkıyönetim ilan edilmiş.

        Uzun lafın kısası… Bana göre bu sinema müzesinde Yılmaz Güney’in yok sayılmasının sebebi Yılmaz Güney’in Kürt kimliğine sahip olmasıdır. Solcu Yılmaz Güney değil Kürt Yılmaz Güney bu müzede buharlaştırılmıştır.

        SEBEP "YOL"DA GEÇTİĞİ İDDİA EDİLEN 1 SANİYELİK YAZI MI?

        “Yol” filminden hiçbir yerde bahsedilmemesinin sebebi de o filmde bir saniye geçtiği söylenen “Kürdistan” yazısıdır. Ben “Yol”u kaç defa seyrettim ama o bölümü görmedim. Yurtdışı kopyalarında olduğu söyleniyor. Bilemiyorum.

        Aslında Yılmaz Güney’in hemen hiçbir filminde Kürt kimlik hassasiyeti yoktur. Güney o anlamda Türk sol geleneğinin bir uzantısıdır. 1970’ler atmosferinde tamamen sol propaganda amaçlı ve hiçbir sinema değeri içermeyen “Bir Gün Mutlaka” gibi senaryolar da yazmıştır.

        Öte yandan Yılmaz Güney’e o müzede yer verilmemesi bence bugün Türkiye’de yaşadığımız rejimin içeriğine dair de çok şey söylüyor.

        Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Yılmaz Güney’e yer vermeyin” diyecek bir insan değil. Bunu kime sorsanız aynı şeyi söyleyecektir. Arşivleri açın bakın, Erdoğan’ın Yılmaz Güney’i tenkit ettiği tek söz bulamazsınız. Buraya bir link koyuyorum. Linkteki konuşmada Erdoğan "Eğer bu ülkenin otoriteleri Yılmaz Güney’in filmlerine kulak vermiş olsalardı Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi" diyor.

        Aynı Erdoğan hem Yılmaz Güney’in hem Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilmesi için uğraşmış bir siyasetçi. Ahmet Kaya’ya nasıl bakıyorsa Yılmaz Güney’e de öyle bakar.

        Eğer Bakan Mehmet Nuri Ersoy kendisine özel olarak bu konuyu sorsaydı “Elbette Yılmaz Güney’e de bir bölüm açılmalı” derdi Cumhurbaşkanı.

        Peki bu gerçeğe rağmen neden bu müzeye Yılmaz Güney’e ait bir bölüm koymuyor Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy? Erdoğan’dan değilse neden çekiniyor?

        İşte zaten bu sorunun cevabı bugün içinde yaşadığımız siyasal rejimin ne olduğunu bize anlatıyor.

        Kürt Yılmaz Güney ve içinde 1 saniye Kürdistan kelimesi geçtiği iddia edilen “Yol” filmi de bu bağlamda turnusol kağıdı.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar