8 Mart'ta kadınlara tek bir çağrım var: Kendinizi hiçbir şey için feda etmeyin!
Dünya Kadınlar Günü son yıllarda kadına karşı şiddeti lanetleme günü haline geldi. Ben buna itiraz ediyorum.
Bir kere lanetleyerek sorunu çözemiyorsunuz sadece vicdanınızı rahatlatıyorsunuz.
Sonra emekçi kadınların mücadelesi sonucu elde edilmiş Dünya Kadınlar Günü’nün bir insanlık suçu olan kadına karşı şiddet parantezine sıkıştırılması çok yanlış. Maalesef daha bize yönelik şiddet sorununu çözemediğimiz için kadınların diğer temel sorunlarını konuşamıyoruz gibi bir algı doğuyor.
Halbuki kadınlar maalesef ikinci cins olmaya devam ediyor. Özellikle bizim gibi erkek egemen toplumlarda bu sıralamada en ufak bir değişiklik emaresi yok.
‘Ben’ demenin adeta ayıp sayıldığı bir milli mahalle baskısının içinde yaşıyoruz hep birlikte.
Bizden beklenen sabır, kendimizi feda etmemiz, dişimizi sıkmamız…
Dünyada bir adalet varsa neden fedakarlık sırası hiç erkeklere gelmiyor?
Ben bu 8 Mart’ta siz sevgili kadın okurlarıma feda kültürüne itiraz etmeyi öneriyorum.
Doğduğumuz andan itibaren bizlere fedakarlık yapmak, kendimizi arka plana atmak, saçımızı süpürge etmek öğretiliyor.
Çocuklarımız için, kocalarımız için, ailelerimiz için, eş-dost için vs vs.
Yapmayın! Kendinizi başkalarına feda ederek yaşamayı reddedin! Kendinizi ve isteklerinizi önemseyin. Elbette çocuklarınız ve aileniz sizin için vazgeçilmez, tabii onları seviyorsunuz ama önce kendinizi sevin. Kendinizi sevmezseniz çocuklarınızı onlara faydalı olacak şekilde sevemezsiniz.
Çocuklarınızı kendinizi onlara feda ederek büyütürseniz çocuklarınız da ileride kendilerini başkaları için feda eden insanlar olurlar…
Kadınların ikinci cins kalmasının temel sebebi bu fedakarlık kültürü. Öyle ustaca, öyle büyük bir kutsiyet atfedilerek inşa edilmiş ki bu kültür itiraz etseniz toplum tarafından damgalanıyorsunuz, büyük bir baskıya maruz kalıyorsunuz.
Mesela pandemi var diye 1 yıl boyunca bu ülkede okulları kapattılar. Halen de sadece belli sınıflar haftada 2 gün açık. Bu süreçte binlerce kadın işlerini bırakmak zorunda kaldı. Tek bir itiraz duydunuz mu?
Hayır, nasılsa kadınlar kendilerini çocuklarına feda ederler dendi.
Halbuki kadın hareketinin güçlü olduğu bir ülke olsak bu olamaz.
Okullar kapanmak zorunda olsa bile kadın istihdamının zarar görmemesi için bir formül aranır. Bu ülkede böyle bir konumuz dahi olmadı.
Bakın Fransa’da olamadı mesela. Almanya’da bizden çok daha kısa süre kapalı kalan okular üzerinden ciddi bir feminist itiraz gelişti.
Ben bu 8 Mart’ta, hangi siyasi görüş ya da yaşam tarzına sahip olursak olalım, kadınlar olarak hepimizi toplumun bizi içine attığı duygusal oyunlarla ilgili uyanık olmaya ve ‘fedakarlık’ kamuflajı altında oluşturulan sömürü düzenine karşı çıkmaya çağırıyorum.
'Biz’den, 'Ben’e geçme devrimini hep birlikte gerçekleştirelim!
- Mülteci kampında doğmuş Filistinli Prof. Hanafi: Gazze'de yaşanan BM'nin tanımına göre bir soykırım3 gün önce
- Bu tahliye vicdanlara sığmaz1 hafta önce
- Atatürk filmini izlemek isteyen yabancılara kötü bir haberim var1 hafta önce
- Roma'daki kayıp çanta2 hafta önce
- 100. Yıl resepsiyonundan notlar…3 hafta önce
- Bir Bab-ı Ali efsanesi Rauf Tamer'in ardından…4 hafta önce
- Hamas ve İsrail arasında 18 yıl arabuluculuk yapan Dr. Gershon Baskin: Savaş Netanyahu'yu daha da zayıflattı1 ay önce
- Sivil kayıpların milleti ve dini olmaz!1 ay önce
- "Kaybetmek üzerine düşünüp strateji kurmamak doğruydu, kaybetmeyi düşünürseniz kaybedersiniz"1 ay önce
- Sel bölünmüş Libya'yı birleştirir mi? Trablus Hükümeti ne diyor?1 ay önce