Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AYLAR önce bu sütunda hukukçular ve kadın derneklerinden aldığım görüşleri aktarmış ve şu soruya yanıt aramıştım:

        “Kadın kadına şiddet uygularsa ne olacak?”

        Ya da “16 yaşından küçük bir kişi kadına şiddet uygularsa da cezası artacak mı?”

        Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında emeği geçen Prof. Dr. Adem Sözüer’den, kadın cinayetleri davalarının en önemli ismi Avukat Dr. Rezan Epözdemir'e, kadına karşı şiddet suçları üzerine çalışmaları bulunan Avukat Özlem Günel Tekşen’e, Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’ye kadar hepsi aynı noktada buluşmuştu.

        “Kanun bu haliyle çıkmamalı; bu düzenleme kadını korumuyor, tam tersine hukuk karşısında çaresiz, aciz durumda bir kişi haline getiriyor… İhtisas mahkemeleri kurulmalı...”

        Uyarılara karşın komisyon aşamalarından geçti ve TBMM Genel Kurulu’nda önceki gün tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlandı.

        Torba Kanun niteliğinde olduğu için diğer yasalara ilişkin düzenlemeler de getiren paketin dün de maddeleri üzerindeki görüşmelerine başlandı.

        Tam da bu aşamada kıyamet koptu…

        Sanılmasın ki kıyamet koparanlar kanuna tepki gösteren yukarıda saydığım isimlerle aynı dünya görüşüne sahip kişiler...

        Şiddetli itiraz edenler Grup yöneticilerinin de arasında bulunduğu AK Parti milletvekilleri...

        Hem de aynı gerekçelerle…

        Haksız da değiller.

        KADINI GÜÇSÜZLEŞTİRİYOR

        Çünkü TCK’daki bu düzenleme kanun karşısında kadını erkek ile aynı güçlü kimlik olmaktan çıkarıyor.

        İster "feminist yaklaşım" deyin, isterseniz "eşitlikçi tutum" olarak değerlendirin.

        Bu düzenleme ile kadına veya sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesini sağlamak yeni sorunların açılmasına yol açar.

        Çünkü kanunun felsefesine aykırı...

        Örneğin şiddeti artırma nedeni olarak mevcut TCK’da “gebe olduğu bilinen kadına karşı” hükmü yer alıyor.

        Düzenlemede ise, “gebe olduğu bilinen” bölümü çıkarılıp, doğrudan “kadına karşı” haline getiriliyor...

        Prof. Dr. Adem Sözüer’in iki ay önce bu sütunda bugün milletvekillerinin yönelttiği, “Peki kadının kadına karşı şiddeti olursa; o da mı ağırlaştırılmış ceza ile karşılaşacak?” sorusunu dile getirmişti.

        AK Parti milletvekillerinden yükselen eleştiriler Genel Kurul salonunda duyulmuş.

        Gece yarısı kanun üzerinde çalışmalarda bulunan bazı bürokrat, teknokrat ve akademisyen buluşup metin üzerinde düzenlemeye gitme kararı almış...

        MADDEYE ‘ERKEK’ EKLENDİ

        Değişiklik maddesinin başına bu kez, “erkek tarafından kadına karşı şiddet” ibaresi eklenmiş.

        Bir anlamda hem faili, hem de mağduru sınırlandırma yoluna gidilmiş.

        Ancak burada da kanun cinsiyetçi bakışa itekleniyor; kadını kanunlar karşısında, kendini koruyamaz, aciz, güçsüz kimlik haline dönüştürüyor.

        Oysa mevcut kanun, savunma yetisi olmayan bir cenini, doğmamış bebeği karnında taşıyan hamile kadını koruma altına alıp, hukukun en önemli bir kuralını işletiyordu.

        Hamile kadının o anki güçsüz durumunu kanun ile korumayı, erkek ile eşitlenmeyi amaçlayan kanun felsefesine yer veriyordu.

        Oysa düzenleme bu kuralı kaldırılıyor.

        Döngüsel bir paradoks halinde, kanunun gücüyle kadına şiddet engellenmek hedeflenirken, kanun eliyle kadın güçsüz kimliğe dönüştürülüyor.

        FELSEFESİNE AYKIRI

        Kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın, cinsiyet gözetilmeksizin, insan odaklı suç kuramından uzaklaşılıyor.

        Bir erkek, kadına şiddet uygularsa suçu neredeyse bir kat oranında artırılıyor; nitelikli suç haline gelip 5 ile 12 yıl ceza öngörüyor.

        Bunu yaparken, beden, ruh veya hamilelik gibi cinsel durumundan kaynaklı güçsüzlüğüne karşı koruma sağlamıyor; kadın olmasını yeterli buluyor.

        Daha ilerisi 62’nci maddedeki cezanın hafifletici unsurları da düzenleme ile ortadan kaldırılıyor; örneğin 16 yaşından küçük bir erkek çocuk bir kadına vurursa da hafifletici avantajı ortadan kalkıyor.

        Farz edin ki, bir erkek cebinden cüzdanını çalmaya çalışan veya bir şekilde tehditler savuran bir kadına hakaret ederek itekledi.

        Bu da erkeğin kadına şiddeti kapsamına giriyor, nitelikli, ağırlaştırılmış suç ile karşılaşıyor.

        ÇOK SAYIDA TUTUKLAMA OLUR

        AK Parti milletvekillerindeki eleştiri bu noktada da bitmiyor.

        Aynı paket içinde gelen sağlık çalışanlarına karşı şiddetin cezasının da arttıran düzenlemenin de sorun yaratacağı kanaati hakim.

        AK Parti grup yöneticilerinden birinin verdiği şu örnek durumu özetliyor:

        “Anadolu’nun herhangi bir ilinde çocuğunun trafik kazası sonucu hastaneye kaldırıldığını haber alan bir ailenin durumunu düşünün. Hastaneye gittiğinde bu kişiye sağlık çalışanı, ‘çık dışarı’ diye bağırdığında göstereceği her tepki tutuklanması ile sonuçlanacak! Her gün onlarca tutuklanma olur. Hakimler bu kanunu uygulamaz. Bu bir başka sorunu doğuracak…”

        Aslında bu durum komisyon aşamasında da akademisyenler tarafından da dile getirilmiş.

        MESLEK GRUBU TERÖRÜNÜ ÜRETİR

        Kanun üzerinde çalışmalarda bulunan Ceza Hukuku Profesörü Dr. Olgun Değirmenci dün sohbetimiz sırasında komisyon aşamasında dile getirdiği uyarıyı yineledi:

        “Kanunla bir meslek grubunu koruma altına alırsanız, bir süre sonra o meslek grubundan üreyen terör ile karşılaşınız…”

        Erzurum’da durumunu sormak için hastaneye giden yaşlı bir kişinin, sağlık görevlisinin beyaz buton uygulaması sonrası polis tarafından gözaltına alındığı sırada kalp krizinden ölmesi olayını anımsattı.

        BAŞKALARI DA İSTERSE

        Şu soruyu yöneltti:

        “Toplumsal gerçekliliği önlemek istiyorsak, doğrudan önleyecek düzenlemelere ihtiyaç var. Yarın bir başka meslek grubu da aynı korumanın kendisine karşı da yapılmasını isterse ne yapacağız?”

        Düzenlemenin iyi tarafları da var.

        Hastanelerde cerrahların korkulu rüyası haline gelen her ölüm sonrası haklarında açılan tazminat davaları büyük sorundu.

        Bundan böyle Sağlık Bakanlığı bünyesinde Meslek Koruma Kurulu oluşturulacak, hatalı bulup, izin vermesi halinde dava açılabilecek.

        Hakimlerde uygulandığı gibi tazminat davalarını da devlet kendine açılmış kabul edecek, çok önemli bir hata varsa tazminatı ödeyip, bunu doktora rücu edecek.

        Ayrıca ısrarlı takiple ile ilgili de önemli bir düzenleme de kanuna giriyor.

        Umarım kanun kadınlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti durdurur…

        Yoksa 2011 yılından bu yana kadına karşı şiddetin önlenmesi için sürekli ceza artırımının varacağı yeri artık siz tahmin edin…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar