Dokunamazlık...
“Birbirimizi gazladık, bu hale getirdik...”
Burada durmadı, devam etti:
“Meclis’ten çıkmaz. Çıksa bile Anayasa Mahkemesi’nden veya AİHM’den döner...”
Meclis gündemini 3 haftadır meşgul eden dokunulmazlığın geldiği yerin, konunun içinde olan tarafından özeti böyle...
Çünkü ne bir parti ötekine, ne de kendi grubuna güveniyor.
Ayrıca her birinin hedefi de ötekisine dönük...
MHP, Karma Komisyon’un terör içerikli fezlekeleri ayıklayıp genel kurula getirmesini istiyor.
CHP, bakanların da kapsam içine alınmasını talep ederek 17/25 Aralık sürecindeki 4 bakanı da kapsama alma hesabı yapıyor.
Her ne kadar 4 bakan hakkında geçmişte Meclis’te kurulan Soruşturma Komisyonu takipsizlikle sonuçlanmış olsa da 1998’de Tansu Çiller örneğinde de yaşandığı gibi tekrar kurulabilmenin yöntemini arıyor.
Çünkü, o dönemde de kurulan Soruşturma Komisyonu 9 oy farkla Çiller hakkında soruşturmaya gerek olmadığına karar verdi.
Çok geçmedi, dengeler değişti, Çiller hakkında yeni bir komisyon kuruldu.
AK Parti’nin üzerinde görüşülebilir bulduğu CHP’nin son önerisi de Reza Zarrab’ın ABD’deki tutuklanmasından yola çıkarak benzer bir süreci başlatmayı hedefliyor.
Ancak dokunulmazlığın bu yöntemlerle kaldırılmasının yaratacağı sıkıntıları da herkes kabul ediyor.
900 SAVCIYLA
Bunun en açık ifadesini de dünkü sohbetimiz sırasında, dokunulmazlıkların ele alınacağı Karma Komisyon’u da yönetecek olan Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop dile getirdi:
“CHP’nin önerdiği düzenleme, bir milletvekilini 2 yıl Meclis’ten uzaklaştırmanın yolunu açar... Diyelim ki Kılıçdaroğlu için 900 ilçe savcısına ayrı ayrı suç duyurusu yapılsa, hepsine gidip ifade vermek zorunda kalır. Gitmezse savcı zorla getirilmesi kararı alır; yapılamaz bir şey değil...”
Böyle bir risk 506 dosyanın tek celsede kaldırılmasında da ortaya çıkmayacak mı?
Meclis kürsüsünde söylediği sözlerden dolayı bir kişi hakkında fezleke hazırlanmışsa “yasama sorumsuzluğu” kapsamında bunun alt komisyonda ayıklanması gerekmez mi?
Bununla birlikte, Meclis dokunulmazlık konusunda yarı yargılama görevi üstleniyor.
Milletvekilinin savunma hakkı elinden alınmış, suçun şahsiliği ilkesi yok sayılmış, yasalar da geriye işletilmiş olmayacak mı?
Daha önemlisi, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’den dönerse ne yapılır?
TOPLUMSAL BASKI
Şentop, Anayasa değişikliği olduğu için Yüksek Mahkeme’nin iptal etme şansı olmadığını, AİHM’nin “tazminatının da karşılanabileceğini” söyleyip ekledi:
“Savunma hakkı da ceza hukuku açısından önemli. Burada aranmaz. Ben önerimizin ideal bir çözüm olduğunu iddia etmiyorum. Ama toplumun beklentisine de cevap verebilmeliyiz.”
Aslında konunun özü, Şentop’un gizlemediği son cümlesinde saklı.
Şurası kesin ki dokunulmazlık hiçbir milletvekiline sorumsuzluk, aymazlık, teröre destek hakkı vermez.
Ama toplumsal tepki beklentilerini karşılamak için atılan adım da bazen daha kötü sonuçlara neden olabilir.
Unutulmasın, 1998’de de benzer süreç yaşandı, dokunulmazlığı kaldıran önergenin altında imzası olan milletvekilleri bile gizli oylamada destek vermedi.
Ayrıca o günleri yaşayanlardan bazıları bugün de Meclis’te...
- Güçlenen göçmenler, zayıflamış liderler…1 gün önce
- Avrupa'da karşıtların konsalidisyonu...3 gün önce
- Ticarete sınır mı, yoksa vergi mi?6 gün önce
- Tropikleştik…1 hafta önce
- Orta Doğu'nun sinir uçları…2 hafta önce
- Trajik zihin…2 hafta önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...2 hafta önce
- Fetvasını arayan İran…3 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...3 hafta önce
- Mr. Fico…4 hafta önce