Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SORULARLA 20. YÜZYIL EDEBİYATIMIZ (Oğuz Demiralp / Kapı)

        “Ben edebiyat öğrenimi görmedim. Profesyonel edebiyat yazarı da değilim, edebiyat meraklısıyım. Çocukluğumdan beri vakit buldukça okurum. Yirminci yüzyılda yazılmış birçok Türkçe edebiyat yapıtı ve metni okudum. Yirminci yüzyıl edebiyatımız hakkında iyi kötü bir fikir edindim. Fikrimi fazla uzatmadan, ayrıntılarda kaybolmadan zikretmek istedim” diyor Oğuz Demiralp.

        1978 yılında dışişleri bakanlığında göreve başlayıp büyükelçilikten AB genel sekreterliğine çeşitli görevler yapan hariciyecimizin 14 kitabı var. Bu kitapta, yirminci yüzyıl edebiyatımızın kısa tarihini anlatıyor: “Haddimi aşarak edebiyat tarihçiliğine kalkışacak değilim. Yirminci yüzyıl edebiyatımıza bir okur olarak bakınca neler gördüğümü yazmamın, önemli saydığım isimleri anmamın benim gibi edebiyat meraklılarının ilgisini çekebileceğini, onları yazmaya teşvik edebileceğini düşündüm, o kadar.”

        Bakış alanını bildiğiyle sınırlı tutmuş Demiralp. Popüler edebiyatla ilgilenmediğimi söylüyor. Bildiği tiyatro türüne, ayrıca ele alınması gerektiğini düşündüğü için girmemiş. Edebiyat tarihçilerinin yapmaması gereken bir iş olduğu için, edebiyat dergilerini incelemeye yönelmemiş. Halk ozanlarına uzanamamış. Röportaj, anı, yaşam öyküsü türlerine yerine göre değinmekle kalmış.

        10’ar yıllık dilimler şeklinde ele almış edebiyatımızın yüz yılını Demiralp. Tek soru ve bir özet var her dilimde. Ben ilgimi çeken üçünü aldım bu yazıya daha uzun anlatmak için. Diğer yedi başlığı da sıralayayım burada:

        - Savaşlar ve siyaset edebiyatımızı nasıl etkilemiştir? (1910 - 20)

        - 40’lı yıllarda nasıl bir edebi ortam vardı? (1940-50)

        - Asım Bezirci’den Sevgi Soysal’a 60’ların edebiyatına nereden başlamalı? (1960-70)

        - 12 Mart’ın yazın dünyası nasıldı? (1970-80)

        - Darbe edebiyatımıza ne getirdi? (1980-90)

        - 90’ların edebi panoraması ne durumdaydı? (1990-2000)

        - Yüzyıla ilişkin genel gözlemler.

        SORULARLA 20. YÜZYIL EDEBİYATIMIZ (Oğuz Demiralp / Kapı)
        SORULARLA 20. YÜZYIL EDEBİYATIMIZ (Oğuz Demiralp / Kapı)

        TÜRKÇÜLER DÖNEMİ

        Yirminci yüzyılda edebiyatımız ne durumdaydı? (1900-1910)

        Servet-i Fünûn dergisinde rejim karşıtlığıyla iyi edebiyatçılığın birleştiğini görüyoruz. Bu dergiyi platform olarak kullanan Edebiyat-ı Cedîde (Yeni Yazın) akımı ülkemizde ayrı, özerk bir etkinlik alanı olarak yazın anlayışının yerleşmesinde öncülük yapmıştır.

        Tevfik Fikret “muhalif aydın” diye bir deyim varsa onun karşılığıdır. Abdülhamid’in baskı rejimine direndiği gibi İttihat ve Terakki’nin düş kırıcı düzenine karşı çıkmış, servet, şöhret ve kudretin değil, kendi doğrularının peşinden gitmiştir.

        1900 yılında sadece yeni yazıncılar değil, Türkçüler de sahnedeydi, başka önemli imzalar da üretim halindeydi. Mehmed Âkif Ersoy, halkın Türkçe’siyle aruz kalıbını kullanarak canlı bir üslupla yazmıştır. Dindarlığı nedeniyle Tevfik Fikret’in tam karşıtı olarak konumlanmasına karşın, o da anlatımcı şiiri seçmiş ve geliştirmiştir.

        O yılların diğer bir önemli ismi, Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Dili zengindir, çizdiği portreler de renklidir. Ne ki anlatımı savruk, romanlarının yapısı gevşektir. Okurken çalakalem yazdığı izlenimi edinebilirsiniz. Popüler olmuştur. Çünkü halkın konularını eğlenceli bir havada yansıtmıştır.

        Ahmet Rasim dönemin bir dev ismidir. Tatlı diliyle yazdığı denemeler, romanlar, tarih kitapları edebiyatımızın mümtaz bir köşesini oluşturmaktadır. Hele günlük hayatı yansıtan yazıları… O dönemlerin İstanbul’unun sosyal tarihi, Ahmet Rasim’i okumadan öğrenilmez, anlaşılmaz.

        REKLAM

        ROMAN – ÖYKÜ ZITLIĞI

        Cumhuriyet’in ilanı edebiyatımıza ne getirdi? 1920-1940

        1920’ler deyince Suat Derviş ismi gelir akla. 1921 yılında on yedi yaşında bir kız, Kara Kitap başlıklı bir roman yazmış. Cılız, sağlıksız, ölmeye yatmış ince ruhlu bir kızcağızın öyküsü. Ağlamaklı satırlarının arasından yıllar sonra güçlü, etkin bir yazar ve aydın çıkacaktır.

        O yıllarda dikkat çeken romanları Halide Edip, Yakup Kadri, Peyami Safa ve Reşat Nuri yazmıştır. Halide Edip’in Vurun Kahpeye adlı romanı, Reşat Nuri’nin Yeşil Gece ve Çalıkuşu adlı romanları, Yakup Kadri ile Peyami Safa’nın bütün romanları bugün edebiyat meraklılarınca okunabilmektedir. Yazınsal değer açısından Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ile Fatih-Harbiye’si bir adım öne çıkar.

        Romanımızın sıkıntılı halinin 1930’larda da sürdüğü görülmektedir. Dikkate değer birkaç romanın başında Memduh Şevket Esendal’ın 1934 yılında çıkan Ayaşlı ve Kiracıları gelir. Diğer önemli romanlar on yılın ikinci yarısında ortaya çıkacaktır. 1937 yılında Sabahattin Ali’nin hepimizin bildiği Kuyucaklı Yusuf’u yazınsal açıdan on yılın en önemli verimidir. Halide Edip’in herhalde okumayanın kalmadığı Sinekli Bakkal’ı 1936 yılında yazarın diğerlerinden daha başarılı bir yapıtı olarak edebiyat sahnesine girer. 1938’de çıkan Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul’u bir bireyin hayatı üzerinden yakın tarihi kavrama hamlesi olarak önemlidir.

        1938 yılında önemli bir roman olayı yaşanacak, ama ancak on yıllar sonra farkına varılacaktır. Safiye Erol’un Kadıköyü’nün Romanı. Erol, o dönemin alafranga yaşantılarını, geleneksel kültür ile yarısı düzmece yenileşme arasındaki çelişkileri psikolojik derinlik kazandırarak anlatır.

        1923-1930’lu yıllardan 1940’lara kadar romanımızı övmek için çok neden bulamadık, ama öykü alanında tam tersi bir tutum sergileyebiliriz. Ömer Seyfettin güzel yazılmış öyküleriyle zaten bir yol açmıştı. 1919 yılındaysa Refik Halit Karay, Memleket Hikâyeleri adlı yapıtıyla Türkçe öyküye umut verici bir yol açmıştır.

        Sait Faik öykücülüğümüzün doruğundadır. 1930’lardan beri öykü dünyamızın feneridir. Sabahattin Ali ise toplumcu gerçekçiliğin referanslarından olacaktır. Daha çok kırsal kesimi konu alan öykülerinde düzenin eleştirisi açıktır.

        Cumhuriyetin ilk döneminin en verimli yazın türü şiirdir. Düşünsenize, aynı anda Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet, Yahya Kemal tedavülde… Dahası var: Necip Fazıl. İki şiir akımından bahsetmekte de yarar var: Beş Hececiler ve Yedi Meşale…

        KEMALLER ON YILI

        50’li yılların edebiyat tablosu nasıldı? 1950-60

        1950’lerin önemli bir edebiyat olayı köy edebiyatının, özellikle roman ve öykü alanında büyüyüp serpilmesidir. Mahmut Makal’ın açtığı kapıdan girenlerdir köy edebiyatının kahramanları.

        Köy edebiyatı deyince akla gelen ilk isim Köy Enstitüsü mezunlarından Fakir Baykurt’tur. “Çalışan kırk bin Türk köyünün acısını, çilesini, sesimizin yettiğince duyurmaya çalışalım. Bu bizim için hem haktır hem görevdir” sözüyle köy edebiyatının amacını güzelce tanımlar. Ancak 1955 dolaylarında Köy Enstitüsü’nden olmayan iki ünlü yazar, bugün köy edebiyatından sayılan yapıtlar üretmiştir. Bunlardan Kemal Tahir’in Göl İnsanları isimli öykü kitabı, yazarın yazınsal açıdan en başarılı yapıtı sayılır.

        Yaşar Kermal olumlu yönden bakar köylüye. Kötülüğü onun içinde değil toplumsal düzende arar. 1955 yılında çıkardığı Sarı Sıcak kitabındaki öykülerin konusu Çukurova köylüsüdür.

        Diğer bir ünlü Kemal’imiz olan Orhan Kemal’in köy edebiyatına büyük katkısı 1954 tarihli Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanıdır.

        Köy edebiyatı 1955’lerden sonra hızla gelişirken, 1954 yılında Ahmed Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü çıkmıştır. 1950’lerin en önemli romanı, zaman içinde, o yılların diğer başyapıtı İnce Memed’den daha önemli sayılmıştır.

        1959 yılında bir başyapıt daha kazanır edebiyatımız: Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı. Edebiyatımız flâneur’ünü bulmuştur. O dönem için sıra dışı bir romandır.

        1950’lerde öykücülüğümüz, romanımızdan daha çok gelişmiştir. Sait Faik 1952 yılında, Alemdağ’da Var Bir Yılan’a varmıştır. Sait Faik bu kitapla somuttan soyuta geçti, gerçeküstücülüğe göz kırptı derler, Sait Faik kendini aşmıştır oysa.

        Aziz Nesin, 1995 yılında bizi öksüz bırakana kadar dur durak bilmemiş, yorulmamış, yılmamış bir kalem eri, bir aydınlanma savaşçısıdır. Mizah edebiyatımızın eşsiz ismidir. Kalıcılıkta şampiyon görünen bir yapıt, Rıfat Ilgaz’ın kitap olarak 1957 yılında yayımlamış olduğu Hababam Sınıfı’dır. Sinemaya da aktarılmasıyla ulusal kültürümüzün bir parçası haline gelmiş bir yapıttır. Haldun Taner de büyük bir isimdir. Eşsiz tiyatro yazarlığının yanı sıra önemli bir öykücümüzdür. Düz ve sade yazar, ama güzel anlatır, ince mizah yapar.

        Daha sonraki on yıllarda gülmece türünde Muzaffer İzgü’den başka bir isim öne çıkmayacaktır. Anlaşılan bizim kültürümüz pek ciddidir, gülmez.

        ***

        İKİ TAVSİYE

        Birbirinden farklı üç güçlü kadın: Sabite, Zehra, Fedora.. Cumhuriyet’in ilanıyla sonlanan roman, savaş, kıtlık, salgın, işgal günlerini anlatırken sevginin, dostluğun, dayanışmanın, toprağa bağlılığın ve mücadele etmenin önemini de gösteriyor. Berlin’in 30 yıllık bir süreçte yazdığı, Rusya’nın önemli yazar ve filozoflarının Rus kültürü üzerindeki etkilerini çeşitli temalar etrafında irdeleyen yazılarının derli toplu bir derlemesi diğer kitap.

         Zaman Geçer Sesler Kalır (Belgin Bıyıkoğlu / Destek)
        Zaman Geçer Sesler Kalır (Belgin Bıyıkoğlu / Destek)
          Rus Düşünürleri (Isaiah Berlin / Çev: Güneş Ayas / Minotor)
        Rus Düşünürleri (Isaiah Berlin / Çev: Güneş Ayas / Minotor)
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar