İnsanın işi öğrenmektir
Tasavvuf okumak, İdris Şah okumak ve daha nice nice kıymetli kalemleri okumak hayata bakışımızı değiştirecek. Okumak lazım. Çok. Daha çok. Ne de olsa insanın işi öğrenmektir. Öğrenmek ve bir de muhabbettir.
AŞK'ı okudum, tasavvuf ile yakından ilgileniyorum. Bana bunun ardından aynı alanlarda ne okumamı tavsiye edersiniz?" diyen okur mektupları ve e-mailler alıyorum. Tavsiye vermek benim haddim değil. Üstelik ne uzmanım bu alanda, ne yetkin. Benim işim hikâye anlatmak. Ben okurlarımı bir hayale, bir hikâyeye davet ediyorum romanlarımda. AŞK'ta da beraber bir hayal kurduk. Beraber bir hikâye anlattık. Ama rahmetli Cemil Meric'in dediği gibi, hikâyelerin ve kitaplarla gelen hayallerin şu "hakiki" dünyadan daha hakiki olduğunu unutmayarak....
Tasavvuf konusunda herkesin kendi mizacına ve ihtiyaçlarına göre okuma listesini elleriyle kurup adım adım oluşturacağına inanıyorum. Önemli olan iyi ve isabetli kitaplar okumak kadar, tasavvufu kitabi bir bilgi boyutunda bırakmamak. Yani yaşamak. Yaşatmak. Bugüne taşımak. Gündelik hayatın ufak tefek adımları içinde aramak ve bulmak bulabildiğince. Gayret etmek, kadrince. Yoksa teorik, uzak, "eski" ve temelde hissedilmez bir boyutta kalıyor bilgi. Halbuki bilgiyi de yaşamak lazım.
Öte yandan şunu da biliyorum ki gene kitaplar aracılığıyla gönüller arası köprüler kurabilir, birbirimize kapılar açabiliriz. Güzel kitaplardan, güzel filmlerden, güzelliklerden bahsedebiliriz. Birbirimize yollar açabiliriz. Bu niyetle, böyle zaman zaman, sevdiğim ve etkilendiğim kalemlerden bahsetmek istiyorum. Yerli ve uluslararası kalemlerden. Bu hafta bunlardan birine yer vereceğim. Batı'dan ve Doğu'dan çok sayıda insana ilham vermiş ve sufiliği tanıtmış bir isim: İdris Şah.
"İnsanın işi öğrenmektir. Deve insandan daha güçlüdür; fil daha iri, aslan daha yiğittir. Sığır insandan daha çok yiyecek yer, kuşların erkekliği daha fazladır. İnsanın işi ise öğrenmek, öğrenmek, öğrenmektir bu âlemde...." Böyle diyor İdris Şah, kadim tasavvuf metinlerinden aktarımlarda bulunduğu yapıtlarında. Böyle diyor Türkçe'ye kazandırılan "Sufinin Yolu" kitabında. Çarpıcı tasavvufi hikâyeler ve tekrar tekrar dönüp düşünerek okunması gereken mesellerle dolu bu kitap basında ne yazık ki yeterince ilgi görmedi, bir hay huy içinde kaynadı ama meraklısı gitti buldu, okudu.
Bizde ne yazık ki yeterince tanınmıyor İdris Şah. Oysa Batı âlemine, bilhassa Batılı entelektüellere tasavvufu tanıtan ve sevdiren bir avuç Doğulu yazardan biridir. "Her öğrencinin hak ettiği mürşidi bulduğunu" söyler ki üzerinde uzun uzun düşünmeye değer. İdris Şah'ı etkili kılan sadece eserleri değil, bir de insanların yüreklerinde bıraktığı merak ve muhabbet tohumları olsa gerek. Tabii bir de Avrupalı sanatçılar üzerindeki etkisi. Pek çok kişi tasavvuf hakkında yazmıştır Batı'da ama çok azı, bu konulara ilgi göstermemeleriyle ünlü olan yazar çizer takımı tarafından ilgiyle okunmuştur senebesene. Kimi Katolik kimi Protestan kimi Yahudi ailelerden gelen kültürel elite, tasavvufu sevdiren insandır İdris Şah. Onun sadık okurları ve sevenleri arasında İngiliz romancılığının divalarından, Nobel ödüllü Doris Lessing de vardır.
İdris Şah, 1924 senesinde zor bir coğrafyada, Afganistan'da dünyaya geldi. Seneler sonra yazdığı kitaplar dünyanın en çok konuşulan tüm dillerine çevrildi. İdris Şah, "arayan" her öğrencinin eninde sonunda kendi aynasını, kendi mürşidini bulacağına inanırdı. Ancak bir o kadar eleştirel yaklaşırdı mürid-mürşid ilişkisini hiyerarşik düzlemde kuranlara. Ona göre mürid ile mürşid aynı zeminde olmalıydı, aynı gönülden, aynı demden. Yani öyle biri ötekinin elini eteğini öpecek, biri aşağıda öteki yukarıda olacak... Bunlardan yana değildi. İdris Şah'a göre öğretmen ile öğrenci aynı seviyede olmalı, aynı pınardan su almalıydı. "Tasavvuf, insanın kendi kendinin farkına varacağı ve kendi kendine gerçekleştireceği bilgidir" demesi bu yüzden.
Soru: Tasavvuf ile diğer düşünce yöntemleri arasında çekişme var mı?
Cevap: Yok ve olamaz, çünkü tasavvuf tüm düşünce yöntemlerini bünyesinde toplar; hepsinin kendine göre bir kullanımı vardır.
Soru: Tasavvuf belli bir dille, belli bir toplulukla, belli bir tarihsel dönemle mi sınırlıdır?
Cevap: Tasavvufun herhangi bir zaman, yer veya topluluktaki görünen yüzü çeşitlilik gösterebilir çünkü tasavvuf kendisini her insan tarafından kavranabilir şekilde sunmalıdır.
Soru: Türkistanlı Ahmed Yesevi ve Endülüslü İbn El Arabi'nin okullarından çok az eser var, neden?
Cevap: Çünkü yüksek anlayış diyarında, iş bitince ocak kapanır.