Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

Yıl 1950'ler… Paris'in müzayede evi Hôtel Drouot’nun satışları Sotheby's ve Christie's'in toplamını geride bırakırken Paris, dünyanın sanat başkenti statüsünün keyfini çıkarıyordu.

Yıllar içinde tahtını Londra alsa da, son yıllarda Paris sanat dünyasında devrim niteliğinde bir değişim var. Elbette bu yükselişte, Brexit etkisindeki Londra’nın düşüşünün etkisi büyük. İngiltere’nin 2016 Brexit kararı, liberal değerleri ve onların teşvik ettiği yaratıcılığı yok sayan hükümetle birleştiğinde, Londra negatif etkilenirken, Macron’un teşvikleriyle Fransa başkentinin sanatsal açılımları katlanarak arttı.

İngiltere, yüzde 5 ile Avrupa Birliği tarafından izin verilen en düşük ithalat vergisine sahipken; Avrupa gümrük birliğinden ayrılmasıyla birlikte AB’de ikinci en düşük ithalat vergisine sahip Fransa bir numaraya yükseldi. Bu durum, % 5.5lik vergi oranıyla Paris’i, Avrupa Birliği'nin temel taşlarından biri olan ‘Tek Pazar’a en uygun yeni giriş noktası yapıyor.

Geçtiğimiz hafta Londra’da Frieze ve hemen ardından Paris’te bu yıl FIAC’ın yerini alan Paris+ Sanat Fuarı gerçekleşti. Dünyanın en büyük fuar organizasyonu olan Art Basel tarafından Grand Palais Éphémère’de düzenlenen Paris fuarı müthiş bir çekim merkezi yarattı bu yıl.

Frieze'in marka algısının gücü şüphesiz, ancak fuarın enerjisinin geçtiğimiz yıldan beri Londra’dan Los Angeles'a ve şimdi de Seul'e kaydığı bir gerçek… Bu yıl özellikle pentür dışındaki medyumların eksikliği oldukça şaşırtıcı boyuttaydı. Elbette, Brexit sonrası gelen yeni gümrük ve nakliye maliyetlerinin etkisi büyük; Bir sonraki hafta gerçekleşen Paris+ pek çok uluslararası galeri için daha mantıklı bir alternatif haline gelmiş durumda.

Bu yılın en dikkat çeken detaylarından biri de, her iki fuarda da ABD’li koleksiyoner ve sanat alıcılarının katılımı... ABD dolarının pound ve euro karşısında tarihi seviyeye ulaşması Londra ve Paris’i Amerikalılar için ekstra çekici kılıyor.

Paris’e Asyalı koleksiyonerlerin de ilgisi büyük… Son zamanlardaki müzayede sonuçları da bunu kanıtlar nitelikte: Christies’in 20. yüzyıl sanatı ve 18. yüzyıl mobilyalarından oluşan Hubert de Givenchy koleksiyonunun satışı, satış öncesi tahminini ikiye katlayarak 114,4 milyon Euroya ulaşmıştı. 1 milyon Euro üzerinde satılan 20 lotun çoğu Asyalı koleksiyonerler tarafından satın alındı.

Art Basel/UBS’in son sanat pazarı raporuna göre, İngiltere'nin küresel müzayede satışlarındaki payı 2019'daki %18'den geçen yıl %13'e gerilerken, Fransa'daki müzayede satışları 2021'de %6'dan %9'a sıçradı.

Durum böyle olunca, Sotheby's de gelecek yıl Paris’te, 83 rue du Faubourg Saint-Honoré adresinde 3.500 metrekarelik yeni genel merkezini açıyor. İngiltere merkezli Bonhams de yakın zamanda Fransız müzayede evi Cornette de Saint-Cyr'i satın alarak Paris'e açıldı.

Londra’da şubeleri bulunan David Zwirner, Skarstedt, Mariane Ibrahim, Galleria Continua, White Cube ve Gagosian’ın aralarında bulunduğu galerileri geçtiğimiz yıl Paris’te şubelerini açtı. Gelecek yıl ise Hauser & Wirth Paris şubesini açmaya hazırlanıyor.

Bakalım sanat dünyasının kalbini hangi başkent kazanacak?

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar