Couture ve sanatın buluşması
Sanat ve moda dünyasını bir araya getiren sıradışı bir işbirliği dikkatimi çekiyor şu sıralar…
Geçtiğimiz hafta Venedik’te, Venedik Bienali’nin gerçekleştiği Arsenale’de, 16. yüzyıldan kalma tarihi tersane olan Gaggiandre'de bu kez Maison Valentino son couture koleksiyonunu sergiledi.
Saint Laurent defilesi sanatçı Doug Aitken'in Yeşil Lens (2021) enstalasyonunda gerçekleşmişti. Bu kez, Valentino kreatif direktörü Pierpaolo Piccioli kolektif sanat projesi tadında bir koleksiyon hayata geçirdi.
‘Valentino Des Ateliers’ olarak adlandırılan projeye Piccioli’nin yanı sıra ilk kez bir küratör önderlik etti. Koleksiyona Küratör Gianluigi Ricuperati’nin seçtiği dünyanın dört bir yanından 17 uluslararası sanatçı destek verdi.
Piccioli’nin tabiriyle ‘müze tişörtleri’ nin couture versiyonlarını tasarlamanın çok ötesinde bir disiplinlerarası yaratım süreci... Davet edilen diyalog, tipik bir moda işbirliğinin aksine yalnızca entelektüel değil, aynı zamanda pratikti.
Yalnızca bir sanatçının eserini benimsemek yerine, dünyanın dört bir yanında atölyelerinde çalışan sanatçılar, yapıtlarını Roma'daki Valentino atölyesine gönderiyor, böylece ekip dokuyu, materyali çıplak gözle görüyordu. Piccioli’nin ekibi ise tasarım eskizlerini sanatçılarla paylaşıyor, fikir alışverişi yapıyordu.
Alessandro Teoldi'nin 2019'da hayal ettiği el silüetleri hacimli bir elbiseye dönüştü; Benni Bosetto'nun monokromatik çizgi çalışması, 880 saatin üzerinde, 2016 imzalı yapıtıyla aynı hareket enerjisini elde etmeyi başaran olağanüstü bir dizi nakış tekniğine evrildi.
Wu Rui'nin ‘A Piece of China' yapıtından alınan turkuaz rengi, fotoğrafik soyutlamalarının detaylarını yansıtmak için basıldı, ipek tafta mendillerden oluşan pelerinin altına giyilen pullu bir elbise olarak ortaya çıktı.
Sanatçı Jamie Nares’in Blues in Red (2004) ve It's Raining in Naples (2003) eserleri başta olmak üzere altı çalışması yeniden doğmuştu. Valentino ekibi ve sanatçı tüm tasarım sürecini beraber yürüttü; Tablolardan biri elbisede maviden kırmızıya dönüştü, fırça darbeleri büyüyüp küçüldü…
Sanat eserlerinin ortak noktası ise: Beden. Kimi cinsiyetsiz, kimi kaslı, kimi soyut. Dönüştükleri ise, dokunabileceğiniz, duyusal, üç boyutlu, fiziksel olan kıyafetler...
Zoom’da başlayıp Venedik defilesiyle sona eren projede, işbirliğinin merkezinde de ‘beden’ var. “Bedenle başlar, bedene döner.” diyor Piccioli.
Yaşadığımız süreç, pandeminin de sorgulattıklarından biri değil mi ‘beden’?
‘Valentino des Ateliers’, her bir elbisenin yüzlerce saatlik el işçiliği ve nesiller boyu zanaati yansıttığı couture dünyasına yaraşır bir özende yaratılmış. Hem sanatçıların, hem küratörün, hem de Valentino’nun bakış açılarını yansıtan çoğul bir anlatı… İki boyutlu sanat yapıtları, hacimsel parçalara evrilmiş, bir hikaye koleksiyonu çıkmış ortaya.
Her bir parça da ismini Valentino ve elbisesinin içine dikilmiş sanatçının adından alıyor; Kerstin Brätsch, Andrea Respino, Wu Rui, Jamie Nares...
Moda dünyasında her anlamda devrim niteliğinde hissettiriyor ‘Valentino Des Ateliers’; Yüksek egolu modacıların işbirlikçilerine kredi vermesi pek nadirdir oysa ki...